8. Bölüm: His

111 6 0
                                    

8. His

🎼 Sezen Aksu - Bir Çocuk Sevdim


Annem otele geldiğinden beri beni mutfağa sokmuyor, pişirdiği güzel yemek kokuları her tarafı sarıyordu. Ben de yorulmasın diye bütün ayak işlerini görüyordum. Göz çevresine yerleşmiş ince çizgiler, yaşlanmasını kabullenemediğim annemi daha yorgun gösteriyordu. Aralarına aklar düşen sarı saçları, deniz gözleriyle çok güzel bir kadındı hâlâ. Ben ise ona hiç benzememiş, açık kahverengi gözlerimi babamdan almıştım. Çocukluğumda özenle tarayıp süslü tokalar taktığı saçlarım annem kadar sarı değil, daha kumraldı.

Elime ince bir tarak alıp ona uzattım. "Artık saçlarımı taramıyorsun hiç, en çok bunu özledim."

"Çocuk olası tuttu bizim kızın," diye kıkırdadı annem. Canımı acıtmamaya çalışarak tarağı saçlarımın arasından geçirdi. "Aralarındaki ışıltılar ne güzel, benim yokluğumda güneş okşamış saçlarını."

Ne zaman yan yana gelsek, bir yanı hiç büyümeyen ruhum, annemden ayrı İstanbul'da geçirdiğim zamanları telafi etmek ister gibi çocuklaşıyordu.

"Bugün sana tüm gün izin veriyorum, biraz gez, dolaş," dedi annem. "Ne zamandır çalışmaktan fırsat bulamadın."

"Yok patron, böyle iyiyim. Hem geçenlerde Poyraz ile gezmiştik ya."

"Şu Poyraz, ne kadar düşünceli bir çocuk. Senin için buralara kadar geldi. Çok yakışıklı olmuş, kara kaşlar, masmavi gözler, boyu posu da güzel."

"Evet öyledir, sever beni."

"Sevdiği belli," dedi mavi gözlerini devirerek. "Peki ya sen ona karşı ne hissediyorsun?"

Annem çocukluğumuzdan beri Poyraz'ı severdi. Fakat ima ettiği konunun, ne anlama geldiğini biliyordum. Bizi, arkadaş olmaktan öte birbirimize yakıştırıyordu. Ben ise bu tür sohbetlerden olabildiğince kaçmak istiyordum. "En yakın arkadaşımı tabii ki çok seviyorum anne."

"Çocukluğunuzdan beri birbirinizden kopmamanız ne güzel," diye gülümsedi.

Birlikte odadan çıkıp, lobiye doğru yürüdük. Karsel tekli koltukta oturmuş, televizyon izliyordu. Geldiğimizi fark edince ayağa kalktı. Annem Karsel'in omzuna dokunup, "Bugün izinlisin. Nehir ile gezmeye gidiyorsunuz, değişiklik olur ikinize," dedi.

Sanki ben planlamışım gibi bunu söylemesini hiç ummuyordum. Karsel ne diyeceğini bilemeyen bir tavırla bana baktı. Aslında onun için iyi olabilirdi bu küçük gezi. Çünkü geldiğimizden beri, markete gitmek veya sabah koşusu yapmak dışında hep oteldeydi.

"Despina hanımı dinlemezsek darılır," dedim.

Karsel'in keyfi yerine gelmiş gibiydi. "Zaten itiraz etmemiştim. Nereye istersen gelirim seninle."

"Peki, üstümü değiştirdikten sonra çıkarız."

Süslenmek için odama geri döndüm. Siyah renkli, dar bir boğazlı kazak giydim ve kumaş pantolonuma küçük tokalı bir kemer taktım. Saçlarımı açık bırakmış, sadece maskara sürmüştüm. Yüzümde dikkat çeken tek şey kırmızı rujumdu. Siyahlara bürünmüşken kıyafetime biraz olsun renk katacak, koyu kırmızı ressam beresini başıma geçirdim.

Dışarı çıkıp, bahçeye doğru yürüdüm. Karsel verandanın köşesinde, sabırsız bir şekilde beni bekliyordu. İşaret parmağımla omzuna dokununca, yavaşça geriye döndü. Dalgın gözlerini yüzümde dolaştırırken, dudaklarında yarım bir tebessüm belirdi.

Bir Gün Üç SonbaharTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon