27. Bölüm: Kelebek Uykusu

48 3 0
                                    

27. Kelebek Uykusu

9 Aralık 1993

Son söz söylenmemiş her veda, ardında koca bir enkaz bırakır.

Evimizin penceresinden bakarken, yağmur dökmekten vazgeçen kararsız bir bulut ağır ağır ilerliyordu gökyüzünde. Güneş ışığını adanın yamaçlarına saklamış, akşam çökmek üzereydi.

"Biraz yürümek istiyorum. Dışarı çıkalım mı?" diye sordu Karsel. Üzerine simsiyah bir kot ve tişört giymiş, gri renkli kareli gömleğinin düğmelerini açık bırakmıştı.

Akşamları sahil kenarında ya da ormanda uzun yürüyüşler yapmayı seviyorduk. Gülümseyerek başımı salladım. "Hava biraz serin ama olur sevgilim, hadi gidelim."

Duvarın köşesindeki askılıktan yağmurluğumu alıp üzerime geçirdim. Kapıyı kilitledikten sonra elimdeki anahtarı cebime attım. Bana doğru uzanan ele, sıkıca parmaklarımı kenetledim. Karsel bahçeden çıkmadan evvel, başını arkasına çevirip omzunun üstünden evimize baktı. Ela gözleri birkaç saniye boyunca aynı noktayı izledi. Ancak yanağına kondurduğum öpücükle daldığı düşüncelerden sıyrılabildi.

Karsel bir kolu omzumda beni sıkıca sarmalamıştı. Sol kolumu belinin etrafına dolamış, boşta kalan elimle ise omzumdaki parmaklarını tutuyordum. Tek bedeni paylaşıyormuşuz gibi birbirimize sokulmuştuk. Adımlarımız aynı yavaşlıktaydı. Adanın bomboş sokaklarından geçerken, garip bir sessizlik çökmüştü etrafa.

Zeytin ağaçlarının arasına doğru yürüdüğümüzde, tanıdık bir patika çıktı karşımıza. Ardından büyüleyici bir deniz manzarası gözlerimin önüne serildi. Karsel'e ilk defa seni seviyorum dediğim yerdeydik. Birlikte ilk kez yüzdüğümüz ıssız koya getirmişti beni. O güzel günü, bütün detaylarıyla hatırlamak için gözlerimi yumdum ve deniz kokusunu içime çektim.

Neden bir daha hiç gelmemiştik buraya?

Hırçın dalgaların çakıl taşlarıyla savaştığı kıyıya doğru koştum. Karsel bir süre uzakta durup, küçük bir çocuğa dönüşen mutlu hâlimi izledi. Elimi ona doğru uzatınca yanıma geldi. Ayaklarım ıslanmasın diye belimden tutup, beni havaya kaldırarak kumsala doğru çekiştirdi. Dengemi kaybederken sıkıca omuzlarına sarıldım. Neşeli kahkahalarımız sessizliği böldü, dalgalara karıştı.

Karsel beni yere indirmiş, yan tarafımda dikiliyordu. Yüzlerimizi denize dönmüştük. "Bana ilk defa, tam burada seni seviyorum demiştin," dedi ansızın. "Bir daha duymak istiyorum."

Niçin böyle bir şey istediğini anlamamıştım ama nerede olursak olalım haykırmaktan çekinmezdim. Avuçlarımı dudaklarımın kenarına yerleştirerek, "Seni çok seviyorum Karsel!" diye bağırdım.

"Biliyor musun?" dedi gözlerini kapatmış, gülümserken. "Hiçbir cümle bana bu kadar huzur veremez."

Yorgunluktan yere oturdum ve kollarımı dizlerimin etrafında bağladım. Karsel tekrar kıyıya doğru yürüdü. Yere eğilip, beyaz bir çakıl taşı aldı eline. Denize doğru savurduğu taş, birkaç kez suyun üzerinde sekerek gözden kayboldu. Yüzünde beni huzursuz eden bir ifade vardı.

Karsel bir müddet bana sırtını dönmüş bir şekilde karşımızda uzanan koyu mavi denizi izledi. Usul bir rüzgâr gömleğinin kenarlarını, alnına düşen kumral tutamları uçuşturuyordu. Bir eliyle ensesini tuttu, parmaklarını saç diplerine kaydırdı. Başını yana çevirerek yüzüme baktı. Bir şey söylemek istedi, sonra vazgeçti. Aklını kurcalayan her neyse cümlelere dökemiyor gibiydi.

Bir Gün Üç SonbaharWhere stories live. Discover now