22. Bölüm: Yakamoz

64 2 0
                                    

22. Yakamoz

"Bir zamanlar, yeşil diyarlardan birinde, Theo adında genç bir balıkçı yaşarmış. Bu ölümlü adamın öyle güzel gözleri varmış ki, çayırları bile kıskandırırmış. Yanından geçen her kadını kendine aşık edecek kadar yakışıklıymış. Fakat Theo, bu kısa ömründe gerçek aşkı bulamamış, kimseye verememiş gönlünü.

Theo bir gün kumsalda otururken, başını kaldırıp gökyüzüne bakmış. "Karşıma ay gibi teni, yıldız gibi gözleri, geceye benzeyen saçları olan biri çıksın ve bu yalnızlık son bulsun," diye yakarmış.

Gecenin karanlığında parlayan, kocaman bir hilâlin üzerinde oturan ay tanrıçası Selene, Theo'nun yakarışını duymuş ve dünyaya inmiş. Theo gözlerine inanamasa da Selene denize yansıyan mehtabın arasından yavaşça süzülerek yanına gelmiş.

Selene genç adama dileğini sorduğunda, "Sonunda dileğim gerçekleşti," diye cevap vermiş. İlk görüşte aşk dedikleri buymuş.

Theo her gece kumsala gider, aya bakarak onu sevmesi için yalvarırmış. Bıkmadan, hiç usanmadan yazdığı en güzel şiirleri Selene için okurmuş. Sonunda Selene duygularına daha fazla karşı koyamamış ve bu ölümlü adama âşık olmuş.

Deniz tanrısı Poseidon ve Selene arasında, binlerce yıl öncesine dayanan bir gönül bozgunu varmış. Poseidon, Selene'nin denizine yansıttığı mehtabına aşıkmış. Onu hiç kimseyle paylaşmak istemiyormuş.

Bir gün, Theo denizin ortasında balık tuttuğu sırada, Poseidon, Theo'nun kayığını hırçın dalgalarının arasına almış ve paramparça etmiş. Selene, sevdiği adam boğularak can çekişirken onu kurtarmak için çırpınsa da başaramamış. Poseidon'a Theo'yu öldürmemesi için yalvarmış, son bir dilek dilemiş.

Poseidon, Selene'yi ilk defa bu kadar çaresiz ve üzgün görüyormuş. Bu yüzden ona acımış, Theo'yu öldürmekten vazgeçmiş. Fakat Selene bir daha asla Theo'ya dokunamasın, sevmeye cüret edemesin diye onu ısırgan otuna dönüştürmüş.

Selene her gün gözyaşlarıyla büyüttüğü parlak mehtabını denize yansıtırmış. Sonra yeryüzüne iner, canını acıtacağını bile bile ısırgan otlarının üzerinde uyurmuş. Ay teni yaralarla kaplansa da Theo'nun yapraklarına sarılmaktan vazgeçmezmiş.

Oysa ısırgan otunun acısını geçirmenin tek çaresi suymuş. Suyun hâkimi Poseidon, karşılıksız aşkı Selene'yi kendine mahkûm etmiş..."

Çocukken annemden dinlediğim bu hikâyeyi anlatmayı bitirdiğimde, "Belki ölse, ikisi içinde daha az acı verici olurdu," diye mırıldandı Karsel. "Theo'nun yerinde olsaydım, ısırgan otlarının sevdiğim kadının canını yakışı, ölmekten daha büyük bir azap olurdu. Selene onu unutmalı, ne olursa olsun hayatına devam etmeliydi."

"Ben de Selene'nin yerinde olsam hayatıma devam edemezdim."

Karsel kolunu etrafıma dolamış, başı kalbimin üzerindeydi. Uyumakta zorlandığı için ona bir hikâye anlatmamı istemişti. "Şimdi uykun geldi mi?" diye fısıldadım saçlarından öperken. Ses çıkarmadı. Çoktan deliksiz bir uykuya dalmıştı.

Güneşin doğuşuyla gözlerimi araladığımda, hafifçe soluma döndüm. Karsel çoktan uyanmıştı. Bir elini yanağına yaslamış, hayranlık dolu bakışlarla beni izliyordu. Bir müddet hiç konuşmadan gözlerinin içinde kayboldum. Parıldayan yüzünde sabah mahmurluğundan eser yoktu. Ben ise sabahları kendimi çok çirkin hissederdim. İki elimle yüzümü kapattım.

"Her sabah bu yüzü görmek için her şeyimi feda ederim." Karsel ellerimi yüzümden çekerek, alnıma düşen bir tutam saçı geriye itti. "Ve sen benden saklıyor musun?"

Bir Gün Üç SonbaharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin