17. Bölüm: Firar

88 2 0
                                    

17. Firar

🎼 Nilüfer - Her Sevda Yeni Bir Veda

Tıpkı nefes almayı unutmuş bir insan gibi göğsüm yükselip alçalırken, göz kapaklarımı araladım. Karanlıkla dans eden soluk bir duman odamın her yerini kaplamıştı. Keskin bir is kokusu öksürmeme sebep oldu. Korkunun bedenimi çivilediği yataktan kalktım. Hızlı adımlarla kapıyı açtım. Koridordan yükselen duman içeriye sızıyordu. Merdivenlerin korkuluklarına tutundum. Aşağıya baktığımda alevler bütün holü sarmış, üst kata hücum ediyordu.

"Baba!" diye seslendim. Ateşin çatırdamasından başka bir ses yoktu. Ciğerlerime dolan duman yüzünden sertçe öksürdüm. Daha fazla maruz kalmamak dirseğimle yüzümü kapattım. Nefesim kesilmeden evvel tüm gücümle bağırdım. "Baba neredesiniz?"

Alevler merdivenleri ağır ağır adımlıyordu. Aşağıya inmeme imkân yoktu. Odama koştuktan sonra kapıyı ardımdan kapattım. Duman bütün göğüs kafesimi esir almış, midem bulanıyordu. Mantıklı düşünceler beynimi terk etmişti. İmdat diye bağırmak, yardım istemek için pencereyi açtım. Pervaza tutunurken gözlerim karardı. Ansızın bedenim gevşemiş bir şekilde yere yığıldım. Bayılmamış olmama rağmen kıpırdayamıyordum. Sadece ciğerlerim ağzımdan fırlayacak kadar güçlü bir öksürük krizine girmiştim. Kolumu karnıma bastırıp, beyaz tişörtümün yakasını ağzıma kadar çektim.

Babama ve Sunay teyzeye bir şey olduysa ne yapardım?

İtfaiye ışıkları odamın karanlık duvarlarına yansıdı. Dışarıdaki insanların bağırışları, siren seslerine karışmıştı. Son bir kez yerimde doğrulmayı denedim fakat tüm gücüm tükenmişti.

"Kurtarın beni..." derken sesim soluk bir fısıltı gibi çıktı.

"Nehir!" diye bağırdı bir ses.

Kıstığım gözlerimin arasında bulanık bir yüz belirdi. Pencere pervazına basarak içeri girdi. Olduğum yere diz çöktü. Başımı titreyen ellerinin arasına alıp, "Sakın korkma!" dedi nefes nefese. "Şimdi birlikte aşağı ineceğiz."

Telaşla ayağa kalktıktan sonra odamın kapısını açarak koridora çıktı. Gri dumanlar odaya sızarken sertçe öksürdü. Yanıma geri döndüğünde bir kolunu ensemin diğerini dizlerimin altından geçirdi. Beni incitmekten korkar gibi yavaşça doğruldu. Kucağında iki büklüm kalmıştım.

"Aç gözlerini, ne olursun..." diyordu kulaklarımın işittiği en kadife ses. Bu sesi tanıyordum. Bu kokuyu biliyordum.

Kalbimi büyük bir yangının ortasında bırakan adam, beni alevlerin arasından kurtarmaya gelmişti. Korkmuyordum, çünkü Karsel yanımdaydı. Bedenim uzun kollarının arasında çaresizce kıvrılırken başımı göğsüne gömdüm. Burada ne işi olduğu, beni nasıl bulduğu meçhuldü.

Koridordaki alevleri söndürmüşlerdi. Karsel hızlı adımlarla merdivenlerden indi. Kırılmış son iki basamağı atlayarak beni dışarı çıkardı. Göz ucuyla içeriye baktığımda, birkaç itfaiyeci salonun girişinde ve mutfakta yangınla mücadele ediyordu. Bahçenin etrafına toplanmış kalabalığın arasından geçtik. Karsel insanların meraklı bakışlarına aldırmadan beni ambulansa götürdü.

Sağlık görevlileri, beni sedyeye yatırıp durumumu kontrol ettiler. Karsel ambulansın kapısına tutunmuş, tedirgin bir ses tonuyla "O iyi mi?" diyordu.

Bana sordukları sorulara başımı sallayarak yanıt verdim. "Bilinci yerinde," dedi kadın.

Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama biraz olsun kendime gelebilmiştim. Hâlâ başım dönse de en azından gözümdeki bulanık perde kalkmıştı. Evden büyük bir patlama sesi yankılandı. Güçlükle doğruldum, yüzümdeki oksijen maskesini çıkarıp sedyeden kalktım. Evimize doğru koşarken, "Baba!" diye haykırdım.

Bir Gün Üç SonbaharDonde viven las historias. Descúbrelo ahora