24. Bölüm: Feda

60 2 0
                                    

24. Feda

Gün doğumunda geçmiştik sınırı. İkimizi ayıran şehirde bu kez yan yanaydık. İstanbul'un sisiydi gözlerime çöken. Sırlarımızı yüklediğimiz kül rengi bulutlar bir örtü gibi kaplamıştı her yanı. Ben susuyordum, martılar figan ediyordu. Boğazdan geçerken, arabanın camını açıp, derin bir nefes verdi Karsel. Bir kolunu dışarı çıkararak rüzgâra dokundu. Korkuyordum gözlerini kapatıp, her nefes alışında. Sanki son iç çekişi olacakmış gibi... Yüzüne her baktığımda bin parçaya bölünüyordu içim.

Bu gri sis, saklayabilir miydi hissettiğim acıyı?

Orman yolunu takip ederek, Karsel'in merkezden uzaktaki evine vardık. Daha evvel Funda teyzeyle bu evde tanışmış, bütün gerçekleri bu bahçede öğrenmiştim. Bir daha asla ayak basamayacağımı düşünmüştüm. Bu yüzden burada olmak garip hissettiriyordu. Arabayı garaja park ettim. Karsel bagajdan çıkardığı tekerlekli bavullarımızı sürüklerken, Funda teyze ve Emir, dış kapının girişinde bizi bekliyorlardı. Belli etmemeye çalışsalar da ikisinin de gözlerinde tarifsiz bir hüzün vardı. Çünkü Karsel'in hastalığını biliyorlardı.

Funda teyze, kollarını iki yana açarak beni ve Karsel'i özlemle kucakladı. "Ne iyi ettiniz de döndünüz canlarım. Gelmeseydiniz ben adaya yerleşip komşunuz olacaktım."

"Bir gün seni götüreceğim teyze, adaya bayılacaksın," dedi Karsel.

Karsel'e sarılırken dolmuş gözlerini sımsıkı yumdu Emir. "Seni özledim dostum." Sonra içten gülümsemesiyle bana döndü. "Hoş geldin Nehir."

"Hoş bulduk Emir," dedim tokalaşırken.

Hep birlikte salona geçtik. Funda teyze Karsel'in en sevdiği yemeklerle donatmıştı sofrayı. Dikdörtgen masanın etrafındaki deri sandalyelere oturduk. Yemek yiyecek iştahım yoktu hiç. Zoraki birkaç lokmadan sonra arkama yaslandım. Karsel bir tabağı bitirse Funda teyze ikincisini dolduruyordu.

"Sizin adınıza çok sevindim, hep mutlu olun çocuklar." Emir, Karsel'in omzuna vurup, biraz olsun neşelendirmeye çalıştı. "Ama düğününüze davet etmediğiniz için çeyrek altını unutun."

"Canın sağ olsun kardeşim," dedi Karsel.

Emir gerçekten Karsel'in anlattığı kadar güvenilir ve komik biriydi. Onu tanıdıkça daha çok seviyordum. "Sahi ne yaptın bu çocuğa Nehir?" diyerek gözlerini üstüme dikti. "Bir sabah uyandık ve Karsel gitmişti. Nereye gittiğine dair tek bir not bırakmadan kayıplara karıştı. Haftalar sonra arayıp adada, senin yanında olduğunu haber veriyor beyefendi."

Karsel benim cevap vermemi beklemeden aramıza girdi. "Hepiniz biliyorsunuz ki, birdenbire ortadan kaybolmayı severim."

Kurduğu cümlenin altına gizlemişti esas söylemek istediğini. Hepimiz biliyor ama susuyorduk. Karsel gitmeyi severdi hep. Ben ise onu beklemeyi. Yüzümdeki çaresiz ifadeyi saklamak için başımı yere eğdim.

"Karsel'den vazgeçmediğin için teşekkür ederim Nehir," dedi Funda teyze.

"Aslında o benden vazgeçmedi," dedim. Karsel kucağımda birleştirdiğim ellerime uzandı. Dudağında yarım bir tebessümle sıkıca kavradı.

Funda teyze kadehini bizim için kaldırdı. "Dilerim birlikte bir ömür mesut olursunuz."

"Yarın Denizer Holding'in kuruluş yıl dönümü için bir davet düzenlenecek," dedi Emir. "Bir bahane bulup iptal edemedik."

"Biliyorum hiç sevmezsin bu geceleri ama siz de gelsenize," dedi Funda teyze. "Ne dersin Karsel?"

"Haberim var. Babam ve annem çok önemserlerdi bu daveti," dedi Karsel sonra bana döndü. "Gidelim mi Nehir?"

Bir Gün Üç SonbaharNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ