AŞKIN MANSUR HALİ/Bölüm:24

6K 651 98
                                    

Aşk, bedel isterdi bazen. Kıymetini bilmez, hor kullanır, buruşturursanız ona bakan yüzünüzü, bir bedel almadan yörenize uğramazdı.

Ademoğullarının en kolay bulduğu nüveydi aşk. Yaratılışlarının hamuruna katılan, dünyaya gözlerini ilk açtıkları an validelerinin göz bebeklerinde buldukları en değerli duyguydu. İlk agu deyişlerinde ilk emeklediklerinde, ayaklanıp da ilk yürüdüklerinde hep yanı başlarında olurdu.

Belki ondandır, en kolay harcadıkları duyguydu. Bulup görmezden geleni, sevilip de yüz vermeyeni, ona sırtını dönüp gideni eksik olmazdı semanın altında.

Tüm bu isyanlarına karşı, şefkatli bir baba misali ayrılmazdı yanlarından aşk. Kimi zaman okkalı bir şefkat tokadı indirse de yüreklerinin üzerine, yine de her seferinde kendi elleriyle sarardı yaralarını.

Mansur, zifiri bir karanlığın içinde yüzüyordu günlerdir. Geçmişinin tüm hayaletleriyle yüzleşiyordu bir bir. Sophia ile yaşadıklarının adı koydu önce, listede çeşitli sıfatlar uzanıyordu. Anne olsun istemişti Sophia, onun içindeki küçük çocuğun yaralarını sarsın istemişti. Onun olsun istemişti Sophia, şu dar-ı dünyada kendisine ait bir varlık olsun istemişti yanı başında.

Sevmiş miydi kadını? Çok sevmişti, kendinden vazgeçecek kadar sevmişti hem de. Her şeyiyle kabul etmişti onu gönül evine. Bedenine yapışan tüm kirlere rağmen yüreğinin bembeyaz sularında yıkamıştı kadını. Ama bir şeyi fark etmişti Mansur, bu zifiri karanlıkta. Sophia onun gözünde yıkanıp paklanması gereken bir varlıktı. Kadın onun için gitmişti belki de.

Kirlerini bilmeyen onu normal bir kadın olarak sevecek birisine ihtiyacı vardı kadının. Oysa Mansur tüm kendini beğenmişliğiyle temizlemeye çalışmıştı kadının kırık ruhunu. Onun neye ihtiyacı olduğunu anlamadan.

Sophia'nın dupduru bakan gözleriyle karşılaşınca anlamıştı onlarda eksik olanı. Ancak o zaman anlamıştı kadının onu yıkayacak sudan önce nefes alabileceği havaya muhtaç olduğunu.

Sonra Gül Güzelinin ona neden küsüp boynunu büktüğünü de anlamıştı Mansur. Kadının ona gitme derken aslında avaz avaz, "Gitmem dersen istersen yıllar sürecek bir yolculuğa çık yine de beklerim adam" diye haykıran gözlerini ancak fark etmişti.

Anlatmamıştı ki yarine, onu nasıl bir aşkla sevdiğini. Sen benim bedenimin eksik kalan yanısın dememişti ki. Sen annemin bana son duasısın dememişti ki nazenin yarine. Gönlümün gülü, yazı, baharı, sensin, dememişti ki.

Işığın kamaştırdığı gözlerine gerçeklik perdesi serilmesi için karanlığa ihtiyacı varmış Mansur'un. Bu zifiri karanlık da görebilmişti gerçekleri tüm ışıltısıyla.

Oturduğu yerden kalktı hırsla. Şimdi bedel vaktiydi. Ter akıtacak, can acıtacak, elleriyle kazanacaktı benliğini. Elinin altındaki sivri uçlu bıçağı daha bir sıkı kavradı.

Geleceğini inşa edebilmek için gerekirse kendisinden vaz geçecekti.

~~~~~~~

Merhabalar

Bölümcük, bölümsü, bölüm gibi bir şeyden selamlar efendim. 

Sevgili yazarınız (en azından kendisi böyle olduğunu düşünmek istiyor ^^ ) yeni bölüm öncesi okuyucularıyla bir tahmin oyunu oynamak istiyor. 

Oyunumuz şöyle; sizce Mansur'un bedeli ne olacak? Bu sorunun cevabını yorum bölümüne yazmanızı istirham ediyor kendileri. 

Yukarıda azıcık ucundan ipucu vermiş olabilir belki :D 

Bir de doğru tahmin eden okuyucusuna ufak bir hediye de göndermek istiyor kendisi. Hatta ısrarla istiyor. ^^ 


ESVEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin