AŞKIN MANSUR HALİ/Bölüm:25

7K 740 108
                                    

Günleri gecelere ekledi Mansur, gecelere günleri sardı. Yârinin yamacına ulaşabilmek için her gün yeniden dirildi. Aşk, dirilmek demekti belki de. Eksik yarınızı bulmak için durmadan yorulmadan defalarca dirilmekti aşk.

Yine bir gece daha kavuşmuştu sabaha da Mansur kavuşamamıştı yarısına. Takatsiz göz kapaklarını açtı. Yüzüne vuran gün ışığı güneşin çoktan doğduğunun habercisiydi. Hemen kalkıp yola koyulmalıydı.

Yattığı yerden doğrulduğunda sol kaburgası sızladı isyanla. Dün çok ağır bir darbe almıştı oradan. Akşam farkına varmamıştı acısının. Üzerindeki beyaz atleti sıyırdı. Tam kaburgasında siyaha dönmüş bir morluk vardı. Umursamadı Mansur. Acısına rağmen doğruldu yerinde.

Elini yüzünü yıkayıp bulunduğu tek göz odanın kapısını açtığında uçsuz bucaksız yeşiller karşıladı onu. Etrafta birbirleriyle cilveleşen kuşların sesinden başka ses yoktu.

Ayağına postallarını giyerek yola çıktı. Bir aydır kimseyle görüşmemişti. Yanında ne telefonu ne de başka bir iletişim aracı vardı. Geride bıraktıklarından haberdardı elbet ama onlar bi haberdi yaptıklarından.

Bu geçen zamanda daha iyi anlamıştı Esved'i. Onsuz geçen yıllarda nasıl hissettiğini çok iyi anlamıştı. Esved'siz bir kolu yok gibiydi Mansur'un. Ya da bir gözü... Kardeşi tüm o ölümlerden bu eksiklikle çıkmıştı demek.

Eline kamasını alarak orman yoluna saptı. Yorulmuştu artık ama geri dönmek yoktu.




Öykü, kuş sesleriyle açtı gözlerini. İlk fark ettiği şey genzini yakan gül kokusu oldu. Hızla fırladı yataktan. Masasına ulaştığında ağlamaya başladı her zamanki gibi. Oradaydı işte. Bir gül ve not. Mansur, yine gelmişti. Yine bir rüya gibi girmişti odasına. Nasıl fark edemiyordu?

Eğer gülleri evdekiler görmese hayal gördüğünü düşünecekti. Ama gerçekti karşısındakiler. Titreyen elleriyle notu kaldırdı ve okumaya başladı.

"Kaç gün oldu Gül Güzeli'm ayrılalı? Her gün için bir yıl borçlanıyorsun bana. Devran Ağabeyime hürmetlerimi ilet. Ben senin yanına gelmek istersem on değil, yüz adam koysa başına durduramaz beni. Az kaldı di-darım. Vakt-i Vuslata az kaldı."

Öykü, masaya tutunup çığlık çığlığa ağlamaya başladığında, odasının kapısı gürültüyle açıldı. Devran, hızlı adımlarla yanına ulaştığında Esved'de yanı başındaydı. Devran, kızın elinden kağıdı alıp okurken, Lumina odaya girmiş Öykü'yü sarmıştı kollarıyla. Genç kadın sarsıla sarsıla ağlıyordu artık.

"Ah ulan sarı efe! Nasıl giriyor bu adam bu odaya Bilal!"

Kapının hemen yanında duran Bilal anlamaz gözlerle bakıyordu etrafa.

"Valla, eğer bir ayda kırklara karışıp da tayyi mekan yapmıyorsa, bu odaya girmesi imkansız ağabey."

"Bir ayda derviş mi olunur Bilal! Delilendirme beni!"

"Ben bilmem ağabey, kapıda dört, camın altında iki, bahçe içerisinde bilmem kaç tane adam var. Ama Mansur iki gece de bir bu odada. Var sen düşün bir ayda dervişlik olur mu olmaz mı!"

Esved, yüzünde yarım bir tebessümle baktı ağabeyine.

"Aşık adama kilit dayanır mı ağabey."

Devran Öykü'le ilgilenen karısına bakarak iç çekti.

"Dayanmaz oğlum, dayanmaz."


ESVEDDonde viven las historias. Descúbrelo ahora