7. Geçmiş~devam~

51.6K 2.8K 107
                                    

Silahın avucunun içinden vucuduna yayılan soğusunda üşüyordu çocuk. Babası geldi aklına. Dört kurşun... Aynı babasının silahına doldurduğu gibi.Ormanın ortasında duruyorlardı. Esved heyecanla babasının elindeki silahı izliyor. Her hareketini beynine kazımaya çalışıyordu. On metre kadar ilerde belli aralıklarla dört tane şişe duruyordu.  

 “Al bakalım oğlum. Bu sefer hepsini vurmanı istiyorum. Geçen sefer bir tanesini isabet ettiremedin. Unutma nefes almayacak sadece hedefe odaklanacaksın. Gözünü kırpmadan ateşle. Hadi Aslanım!”

 Çocuk büyük bir sükûnetle ateşliyordu silahı. Bir.. iki.. üç… dört… Tek bir şişe ayakta değildi artık. Babası sevinçle omzunu sıkıp tebrik ediyordu oğlunu. “Aferin oğlum! Aferin Esved’im. Yaman oğlan olacaksın sen!”

Çocuk babasının sesinin hatırasıyla daha bir titremeye başladı. “Babam… Bilir miydin bana öğrettiğin nişancılığı kendi kardeşlerim üzerinde kullanacağımı. Bilir miydin Babam.. Affet beni affet…”

 Kaldırdı silahını… Alnında boncuk boncuk terler birikmişti. Ama olsun bırakmayacaktı melekleri o zalimlerin ellerine. Ne onları ne kendisini. Dört kurşun dört kardeşi silecekti bu yeryüzünden.  Annesiyle babası affeder miydi onu acaba? Öteki dünyada bakarlar mıydı yüzüne? Bu düşünceyle elleri titredi bir an.  Olmaz titrememeliydi eli. Bu anda bitmeliydi çileleri. Kardeşleri melekti daha onlar cennete uçacaklardı ya ona ne olduğu önemli değildi zaten.

“Ensar…” dedi içinden ve bastı tetiğe.. Hiç sesi çıkmamıştı kardeşinin. Hareket bile edememişti yavrucak. “Eymen…” dedi ve bastı tetiğe. Tam kalbinin ortasında bir gelincik daha açmıştı şimdi. “Efsun…” dedi ama eli titremeye başlamıştı yine. Nasıl kıyacaktı güzel gözlü bebeğine. Biberonuyla süt verdiği anlar geldi birden aklına.Nasıl tutardı parmağını Efsun. Nasıl da gömerdi boynuna yüzünü. Gözyaşlarını silip “Efsun…” dedi bir kez daha. Daha kararlı çıkmıştı bu sefer sesi. Ve bastı tetiğe. Bir kuş tüyü gibi yere süzüldü kardeşi. Bir iki kere sarsılıp sonra durdu. O durunca dünya da durdu bir an.

Tetiği başına çevirdi o an çocuk. Hiç düşünmeden bastı tetiğe…

 <.> <.> <.> <.> <.>

Baransel Holding binasının en üst katından şehri izliyordu Esved. Kardeşlerini kendi elleriyle öldürdüğü o anı bu aralar daha sık hatırlar olmuştu. O gün patlamamıştı silah bir iki üç defalarca çekmişti tetiği ama patlamamıştı lanet olasıca… Tam o an polis sirenleri duyulmaya başlamıştı. Adamlar kaçarken rastgele birkaç kurşun sıkmışlar ama aldığı yaralarda öldürmemişti onu.

 Tam beş cenaze kaldırmıştı daha on bir yaşındaki o kara gözlü çocuk. Üçünü kendi elleriyle öldürmüştü. Kimseye söyleyememiş.. Kimseye anlatamamıştı olanları. Bir tek Mansur biliyordu içindeki bu karanlığın membaını.

O gün Esved ölmüş yerine bu adam doğmuştu. Tek bir dileği vardı onlara bunu reva gören adamı öldürmek. Yapmıştı da. On sekizinci yaş günü hediyesiydi o mafya babası. Avukat olab babası onun bir davasında karşı tarafı ısrarla savununca böyle kesmişti cezasını. Esved babası gibi değildi. Onun konuştuğu dilden konuşarak! Halletti işini. Her şey bittiğinde toprağa bile gömmedi onu. Domuzlara yem etti.

Ama her şey bittiğinde Esved normale dönemedi. Karanlıktı o adı gibi. Başka bir hayat istemedi. İllegal işler yapıyor karşısına kim çıkarsa aldırmıyordu. Ta ki o gün çantasını yere düşüren o mavi gözlü ahuyu görene kadar. Daha o an başına gelecekleri hissetmişti Esved.

Ama onların hikayesi daha yeni yazılıyordu. Ve sonunda kazanan mutlaka o olacaktı.

ESVEDWhere stories live. Discover now