20. Mutluluktan~

37K 1.7K 101
                                    

Esved'in avucuna teslim etti ellerini Lumina... Ellerinin sıcağında kalbini eritiyordu aşk... İçinde bir yerlerde bütün ışıklar açıktı bu gece. Düğün mü vardı? Aşk... Bedene gelmiş kollarının arasına almıştı ikisinide. Bu gece daha bir farklı bakıyordu Esved gözlerine... Daha fazla sahipleniyor,daha fazla okşuyordu göz bebeklerini. 

El ele arabaya kadar yürüdüler. Esved arabanın kapısını açıp elinin üzerine bir öpücük bıraktı. Biraz daha okşadıktan sonra koltuğa yerleştirip kendi tarafına geçti. Arabayı çalıştırmadan önce bir kere daha baktı gözlerinin içine. Eline uzanıp vites kolunun üzerine koydu kendi eliyle birlikte. Haylaz bir gülümseme yerleşti dudaklarına... Ah nasılda sevilesi oluyordu böyle. 

Araba durduğunda rüyadan uyanmışcasına etrafına baktı Lumina. Bunca zaman Esved'in o güzel profiline bakmıştı sadece. Santim santim aklına kazımıştı. Etrafına baktığında taştan bir yapı gördü sadece. Esved ona küçük bir gülümseme yolladı ve arabadan inerek kapısını açıp yine avucunun içine aldı ellerini. Mekanın kapısına geldiklerinde kimse karşılamadı onları. Lumina biraz şaşırmıştı. Aşağı doğru merdivenlerden indiklerinde küçük fenerlerle aydınlatılmış bir salona ulaştılar. Taş bir kemerle bölünmüş odada duvarlarda ve masaların üzerine fenerler asılıydı. Kemerin iki yanında ayaklı şamdanlarda mumlar yanıyordu. Aynı kendisi gibi düşündü Lumina. Aynı onun gibi otantik... benzersiz. 

Masalarına yerleştiklerinde garson gelip siparişlerini almış ve geldiği gibi sessizce çekilmişti. Yemek yemek şu anda aklından geçen son şey olsa bile yine de siperiş vermişti. Muhtemelen yiyemeyecekti ama Esved üzülsün istemiyordu. İnsan aşık olunca kendisinden önce aşığını düşünüyormuş. Üzerindeki elbiseden ayağındaki ayakkabıya kadar herşey o beğensin diye giyilirmiş. 

Yemeklerini büyük bir sessizlik içinde yediler. Ama bu huzursuz bir sessizlik değildi. Aksine her anı ayrı bir zevk olmuştu onlar için. Gözleriyle konuşuyor, aralarda uzanıp ellerini konuşturuyorlardı. Esved... Sessizliğin arasından tenine kazınıyordu. Korkuyordu Lumina. Bu geceden sonra Esved'den başka hiçbirşey kalmamasından korkuyordu. Ruhunu tamamen zapt etmesinden korkuyordu. Ama bir o kadar da istiyordu. 

Esved... Bütün kelimelerini kaybetmişti Lumina'yı kapıda gördüğü ilk an. O andan itibaren de sadece elleri ve gözleri konuşabiliryordu. Sanki konuşsa bütün büyü bozulacak, etraftaki bu altın tozları kum fırtınasına dönecek ve yok edecekti onu. İliklerine kadar korkuyordu. Demek aşk adamı bu hale getiriyordu. Aynı anda hem dünyayı fethedecek kadar kudretli ama yarin kirpiğinden akacak bir yaşla boğulabilecek kadar zavallı. 

Ellerine uzandı bir kez daha kadının. Çok uzun süre hissedemezse nefesleri sıklaşıyordu. Elleri en afili yatıştırıcılardan daha iyi geliyordu ona. Ve gözleri ona böyle bakıyordu ya binlerce kez yeniden diriliyordu Esved. Her seferinde daha iyi daha doğru oluyordu. 

Yemekleri biteli uzun zaman olmuştu ama farkında değillerdi. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarken elleri anlaşıyordu binlerce yıllık tanışıklıkla. Ne zaman sonra Esved olanları farketti de yerlerinden kalktılar. Arabaya yerleştiklerinde Lumina yan oturup başını koltuğa yasladı. İşte şimdi daha güzel görebiliyordu Esved'i. Esved'ini... Kelimenin tadını damaklarında hissetti. Onun Esved'i... 

Araba yine gecenin içine süzülmeye başlamıştı. Lumina merak etmiyordu artık nereye gideceklerini. Bu adam cehenneme gideceğiz dese şu an çırılçıplak atlardı alevlerin içine. Esved yanında olduktan sonra mekanın, zamanın, mevsimin bir önemi kalmamıştı artık. 

Sadece yanında yürüyordu Esved'in etrafında olanların farkında değildi. Esved durunca o da durdu mecburen. Başını çevirip etrafına odaklandığında ilk gözüne takılan gecenin içinde ışıl ışıl yanan boğaz köprüsü oldu. İstanbul bu gece bütün ziynetlerini takınmış, onlar için süslenmişti. Korkulukların yanında bir masa hazırlanmıştı. Üzerinde gül yaprakları minik mumlar... Her yer aşk kokuyordu buram buram. 

Esved'e döndü bir kez daha gözlerinden akan damlalara engel olamıyordu artık. Esved telaşla yaklaştı. Parmaklarıyla yakaladı her bir damlayı yerde düşmeden. "Yapma.. Ağlama... Ben mutlu ol istedim. Ağlama lütfen.." Minik bir burun çekişin ardında zorlukla konuştu "Mutlu...luktan... " Başka kelime söylemeye takadi yoktu. Elini sıktı çaresizce. Anlasın istedi. Ona neler yaptığını anlasın. Başını salladı Esved. Anlamıştı... Başını ellerinin arasına alıp gözlerini öptü tirekçe... "Mutluluktan..." dedi fısıltıyla... 

Saatler şuursuzca geçti iki sevgilinin arasından. Ay bir süre seyrettikten sonra bu iki aşığı o bile kayboldu gökyüzünden... Sahi ay her gece nereye kayboluyordu? İnsan aşık olunca herşeyi aşka yoruyordu. İstanbul seyretti bütün gece onları. Kaç sevgili görmüştü yaşamı boyunca... Kaç çaresiz yürek sevdasını anlatmıştı onun bağrına doğru. Her seferinde dualar ediyordu. Aşıklar ayrılmasın diye. Ama İlahi kanundu bu. Neyi çok seviyorsa ondan imtihan oluyordu insan... 

Esved elini cebine soktu masanın altından... Eliyle kavradı cebindeki kutuyu. Kutunun kadifesi okşuyordu avucunu. Daha hızlı nefesler almaya başladı. Bu gece yapmalıydı bunu. Bir işaret koymalıydı sevdiği kadının tenine. Yoksa çıldırması işten bile değildi. Ama kabul edilmeme korkusuyla kasılıp kalıyordu. Biraz daha sıktı kutuyu... Derin bir nefes alıp gözlerini sabitledi hayran olduğu mavilere... 

"Lumina... Biliyorum çok kısa bir zaman oldu. Biz... O kadar aceleciydik ki. Kokumuz bile karar kılmadı vucutlarımızda henüz. Ama ben yapamam anlıyor musun ? Dayanamam..."

"Neye Daya..na..mazsın?" Ne diyordu bu adam. Ayrılmak mı istiyordu yani. Lumina nefes almayı bırakmıştı. Bir uçurumun kenarına asılmış onu aşağıya itecek son darbeyi bekliyormuşcasına hızlı atıyordu kalbi. 

"Ben.. Yani... İstiyorum ki.. Allah'ım... Lumina... Evlen benimle..." Cabinden çıkardığı kutuyu avucunun arasında Lumina'ya doğru uzattı. Eğer o an oksijensizlikten beyni çalışmayı bırakmış olmasa kutuyu açmadığını ve avuç içine hapsettiğini anlayabilirdi. Ama yapamıyordu. 

Evlen benimle mi? Evlenmek istiyordu yani. Terk etmeyecekti değil mi? Bu ayrılık demek değil ömürlük birliktelik demekti. Esved ona benim ol diyordu... Boğazını temizledi.. " Ben... Esved... Ne diye..ce..ği..mi bile..yo..rum."

"Evet de!" diye feryat etti adeta Esved. "Evet de Lumina.. Lütfen... Hemen yarın evlenelim demiyorum ben. Önce yapmam gerekenler var. Ama lütfen... Benim olduğunu herkes bilsin istiyorum. En çok da ben inanabilmek istiyorum." 

Lumina, Esved'in sözlerinin yüreğindeki etkisiyle kendisinden geçmişti. İnsan bu kadar mutlu olabilir miydi? Esved'in sıkılı avcunun içinde kutuyu alıp açtı. Kutuyu açarken sıradan bir tek taş yüzük bekliyordu ama... Karşısındaki adam asla sıradan bir tercih yapmazdı. Pırlanta yüzük iki tarafından uzanan lale figürleriyle sarılmış bir taştan oluşuyordu. Lalelerin etrafı minik taşlarla bordürlenmişti. O kadar güzel di ki... Yine ağlayacaktı... Yüzüğü Esved'in avucuna bırakıp elini uzattı. 

"Evet senin...le evle..nirim Esved. Ne zaman is..ter..sen o zaman ev..le..nirim. İster şu an. İster yıl..lar son..ra."

Esved duyduklarını kavrayabildiği an önce hızla ayağa fırladı. Kalkarken bacağını masaya çarpmıştı. Sallanan masaya ve bacağını ovuşturan Esved'e bakan Lumina kendisini tutamayıp kıkır kıkır gülüyordu. Esved kızım kıkırdamalarının yaptığı sarhoşlukla hızla yanına yaklaşıp önünde diz çöktü. Elini avucuna alıp usulca yüzüğü taktı. Sonra da yüzük parmağına bir öpücük bıraktı. 

"Lumina... Çok seveceğim seni. Kendimden bile fazla..."

"Çok seve..ce..ğim seni Esved çok. Ken..di..me rağmen..." 

~~~~~

Kısa bir açıklama arkadaşlar ilk bölümleri düzenledim. Artık o kafa karıştırıcı halinden kurtulduğunu sanıyorum. Yani inşaa'Allah. :) 

Bu bölüm sevgili @lemariz e gelsin. Bizlere Alexander'ı ve Adrianı armağan eden o güzel kadına...

ESVEDWhere stories live. Discover now