38. Hatırlamak/Yeniden~

26.1K 1.1K 73
                                    

Kapının çatırdamasıyla kardeşlerine oynattığı oyundan başını kaldırdı çocuk. İçeriye giren yüzleri kar maskeli adamlar mutfaktaki annesinin saçlarından sürükleyip yanlarına getirmişti. Kardeşleri korkuyla kasılıp kalmış etrafa bakıyorlardı.

 

Anneleri dört yavrusunu da kolları arasına almış tir titrerken bir taraftan da adamların sorularına cevap vermeye çalışıyordu.  “Evraklar nerede kadın!” diye tekrar ettikçe adam. Annesi “Ben… Bilmiyorum! Eşimin işleriyle ilgilenmem ben…” diye cevaplar veriyordu.

 

“Alın kadını!” diye emredince önlerindeki adam çocuk annesinin kollarına sarılmış onu vermemek için can hıraş bir şekilde mücadele etmeye başlamıştı. Annesi “Yavrularım! Yavrularım!” diye çığlıklar arasında kapıya doğru sürüklenirken çocuk başının arkasına aldığı bir darbeyle karanlıklara teslim oluyordu.

Kan ter içinde uyandı Esved rüyasından. Vücudu hummaya tutulmuşçasına sarsılıyordu. Annesi, kardeşleri… Ancak kabus olabilecek bu sahneleri o, gerçek hayatta yaşamıştı. Annesinin kapıdan çıkarılırken gözlerinde ki korku iliklerine kadar işlemişti genç adamın. Kardeşlerinin korkuları kirpiklerine asılı kalmıştı. Başını sağa sola sallayıp, yanında uzanan güzelliğe baktı.

Karısı… Varlığının anlamı… Nefesinin kaynağı… Uyurken daha bir masum oluyormuş meğer. Kalbinin sahibiyken bu ahunun, bedenlerinin setresinde ruhları da birleşmişti artık. Bilemiyordu Esved, kendi ruhu nerede bitiyor, onun ruhu nerede başlıyordu.

Göz kapakları minik minik kıpırdıyordu sanki, ağzı sanki hoşnut olduğu bir manzaraya bakarmış gibi büzülmüştü kadının. “Minik Serçe” diye düşündü Esved. Karısı aynı minik serçelere benziyordu…

Ve yine tek bir kelimeyle anılar süzülmeye başlamıştı beynine… Lumina’yı ilk kez kalabalık bir kaldırımda görüşü… Sonra o gün, onu bir odaya kapatışı. Her biri flaş ışığı gibi parlarken gözünde, Esved, Mansur’un ona anlatmadığı ayrıntıları da hatırlıyordu artık.

Lumina’yı o gün kekeme oluşuna acıdığı için değil… Efsun’a benzettiği için bırakmıştı. Onun kız kardeşi de tutuk konuşuyordu çünkü. “Abi..si!” diye beline sarılan o sarı saçlı küçük kızı da hatırlıyordu artık Esved. Ensar’ı ve Eymen’i de…

Peki neler olmuştu annesi o kapıdan sürüklendikten sonra? Neler yaşamıştı Esved? Mansur’a sormak geçti içinden ama vazgeçti sonra… Mansur ona yalan söylemişti… Güvenebilir miydi eskisi gibi ona? Mansur neden saklamıştı ki o gece olanları? Kalbi geçerli bir nedeni vardır elbet dese de mantığı isyan ediyordu. Mansur, gözlerinin en dibine kadar bakarak “Ben gerekirse senin için ölürüm Esved!” diyen adam. Onu kandırıyor olabilir miydi? Ne saklıyorlardı ondan? Zihninde bir kapı vardı, altından kanlar sızan ama ulaşamıyordu bir türlü o kapıya. Ve zamana yemin olsun ki biliyordu Esved, o kanların kendi eline bulaşmış olduğunu.

Düşünmekten vaz geçti. Aklını kurcalayan o çomak, kafasında ki bütün arıları rahatsız etmiş, hepsi bir ağızdan vızıldamaya başlamıştı. Ama Esved, bu gece sadece sevdiği kadının kollarına sığınacaktı. Geri kalan her şeyi sabah olduğunda düşünecekti artık. Usulca sızdı kadınının göğsüne. Başını dayadığı bu ten onun yegane ilacıydı. Kadını, uykusunda mırıldanmış sonra kollarını Esved’in başının üstüne yerleştirip iyice bastırmıştı kendisine onu. Esved’de kollarını beline doladı kadının ve onu hazır bekleyen uykunun kollarına bıraktı kendisini…

ESVEDWhere stories live. Discover now