15. Olur Mu?~

42.1K 2.1K 149
                                    

       Doktor sıkıntılı adımlarla bekleme odasına doğru yürüyordu. Bir saattir aralıksız rapor okumuş ama doğru dürüst bir cevap bulamamıştı. Bekleme odasının kapısını ittirdi hafifçe. Anında ona dönen dört yüze baktı bir süre… İkisi tanıdık ikisi yabancı olan bu yüzler geceden beri bir an olsun ayrılmamışlardı buradan. Kadına takıldı gözleri birden. O kadar acılı bakıyordu ki çevirdi hemen bakışlarını.

      “Doktor daha ne kadar bekleyeceksin!” Mansur’un sabırsız sesiyle dikkatini ona yöneltti. “Mansur Bey geceden beri yapılan testlerin sonuçları belli oldu. Lütfen oturalım.” Doktorun sözüyle herkes teker teker oturmaya başladı. Mansur hariç. Keskin bakışlarını doktora dikmiş alıcı bir kuş gibi bekliyordu.

    “Şimdi.. Hastamız uyuşturucu krizi geçiriyor. Verdiğiniz bilgilere göre uzun zamandır uyuşturucu kullanmasına göre böyle bir kriz yaşamamış daha önce. Bunun nedeni şüphesiz ona hazırlattığınız daha çok sakinleştirici etkili maddeler. Ama son olayda karışık bir madde enjekte etmiş farkında olmadan. Ve bu maddenin içeriğini nasıl açıklayabilirim bilemiyorum. Şöyle söyleyeyim. Öldürmesin ama süründürsün diye hazırlanmış.”

      Mansur sesli bir küfür savurup odada dolaşmaya başladı. Lumina içten içe titriyordu. Lay kardeşine sarılmış biraz olsun sakinleşsin diye sırtını sıvazlıyordu. Besim Baba’nın gözlerinden sicim gibi yaşlar boşalıyordu. Doktor bir süre sessiz kalıp söylediklerini hazmetmelerini bekledi.

      “Şu anda hastanın bilinci açık üç saat önce kendisine geldi ama üzülerek söylemek zorundayım ki kimseyle görüşmek istemiyor. Bana sorarsanız onu bu halde görmeseniz daha iyi olur.”

     “Kes zırvalamayı Doktor. Ben göreceğim onu. O deli istemese de göreceğim. Bilmemiz gereken başka bir şey var mı?”

“Kanını temizleyecek bir tedavi başladık. Bu gün üç doz uygulayacağız.”

        Mansur doktorun arkasından çıkarken Lumina yanına koşup koluna yapıştı. Mansur elinin üzerinde ki küçük beyaz ele bakakaldı. “Man..sur o..na bu..ra..da oldu..ğumu söy..le. İste..mez..se gör..mem onu. Ama bu..ra..da..yım.”  Mansur avuç içiyle yanağını sardı kızın. Üzüntüden bembeyaz olan yüzünde gözleri mavi birer elmas gibi parlıyordu. Baş parmağızla usulca okşadı göz altlarını. “Söylerim küçük.. Söylerim..”

       Mansur kapıdan çıkıp gözden kaybolunca Lay kardeşinin yanına gelip kolundan tutarak kanepeye oturtturdu. Kardeşi kendisini bu kadar harap hederken elinden bir şey gelmemesi öldürüyordu onu. Emaneti değil miydi onun. Neden koruyamıyordu kardeşini. Aşk denilen o billur nasıl bir şeydi ki Lay hiç fark etmeden sarıvermişti kardeşini.

 “Abi çok sevi..yorum. Öyle ki san..ki ölecek..mişim gibi.”

        Daha sıkı sardı kardeşini… Anne Baba ne yapacağım ben şimdi? Nasıl su serpeceğim emanetimin yüreğine. Ben bir tek sizi alevlerin içinden çıkaramadığım gece bu kadar çaresiz kaldım. Şimdi de kardeşim alevler içinde elimden bir şey gelmiyor. İçten içe yalvarıyordu Lay. Kardeşinin kurtulması için bu ipekten ağdan. Ama mümkün müydü? Aşk denilen o buğu bir kez çalındı mı insanın bedenine bir kez hazzını aldı mı hücreleri insanın kopabildiği görülmüş müydü?

<.<.<.<.<.<.<.

        Mansur kapının önünde ellerini kapıya yaslamış hayatının en büyük sınavını veriyordu. Annesinin gözlerinde ki ferin yavaş yavaş çekildiğini görmüştü, sayamadığı kadar silahla burun buruna gelmişti ama şu an yaşadıkları hiçbir şeyle ölçülemezdi. Kapının arkasında Esved çığlık çığlığa bağırıyor kendisini duvarlara vuruyordu. Her darbenin duvarda çıkardığı o boğuk iç gıcıklayıcı sesi Mansur’u bir kez daha öldürüyordu.

ESVEDWhere stories live. Discover now