46. Aşık/Maşuk

22.5K 1.2K 214
                                    

 Mansur önde Sophia arkada hızlı adımlarla merdivenleri çıkıyorlardı. Sophia, bu minik cadının onları nasıl duyduğunu düşünüyordu o arada. Bahsettiği olay Mansur düğün için ayrılmadan önce olmuştu. O cadı uymuyor muydu o anda? Suit şeklinde odaya yerleştiklerinde Sophia Lara’yı odasına yatırıp tam kapıdan çıkıyordu ki Mansur tarafından durdurulmuştu. Kapıyı kapatıp kapatmadığını hatırlamıyordu. Akıl mı bırakmıştı o sarı oğlan onda.

Mansur, onu duvara yaslamış ve güvenli yakınlık sınırını ihlal edecek kadar yakınına sokulmuştu. Evet güvenlik sınırı vardı Sophia’nın o sınırdan ileri geçerse Mansur, kalbi tekliyordu kadının. Nefesi ılık ılık yüzüne değdiğinde bedeninden sıyrılıyor farklı bir aleme geçiyordu. Ve şu anda da Mansur’un hafif hızlanmış nefesi tenini yalıyordu.

“Sophia…” diye fısıldadı Mansur hırıltılı sesiyle. Sophia’nın tüm hücreleri, Sur duymuş ruh gibi dikildi ayağa.Elini uzattı Mansur kızıl kahvelerinin arasına. Bir tutamını eline alıp parmaklarına doladı.

“Saçların… parmaklarımı karıncalandırıyor her gördüğümde biliyor musun? Kimseye hesap vermeden dokunmak istiyorum.”

Eline doladığı tutamı kokladı usulca. Sonra dudaklarını elmacık kemiklerine bastırdı. Öpmüyor sanki biat ediyordu Mansur, kadının tenine. En son dudağının kenarına bir öpücük bıraktı. Tüm vücudu titremişti Sophia’nın. Adam her santimine kendi adını kazıyordu sanki. Tüm iradesi gözlerinde firar ediyordu. Aklı, mantığını almış ellerinde bavulları, başlarını sallayarak yola koyuluyordu.

“Ben geri döndüğümde, her şey değişecek Sophia… Döndüğümde seni öpeceğim. Diğerleri gibi kaçamak bir öpücük değil. Ruhunun son damlasına kadar içeceğim. Eğer beni öpmezsen… O zaman bir daha sana ilişmeyeceğim.”

Buruk gözlerle son kez bakıp çıkmıştı kapıdan. Demek ki  bu cadı konuşmanın sonunu duymuştu. Odalarına ulaştıklarında Sophia içeri girmeden önce merdivenin başına tutundu bir an için. Kalbi birazdan Mansur’un talep edecekleri karşısında çaresiz bir serçe gibi çırpınıyordu.

Ah aldığı bütün o kararlar. Neredelerdi şimdi. Neden bacakları titriyordu. Neden arkasını dönüp kaçmak istiyordu. Besim Baba’nın kollarına sığınıp oradan çıkmak istemiyordu. Ama giderken öyle bir bakışı vardı ki çimen gözlüsünün… Bırakacağım demişti. Bırakmasın istiyordu Sophia.

Sırtını dikleştirip içeriye girdi. Mansur Lara’nın odasındaydı. Neşeli sesleri geliyordu içeriden. Kapıdan onlara baktığında Mansur’un üzerindeki ceketi çıkardığını gördü. Lara’yı odanın içinde kovalıyordu. Ufak kız kıkırdamalarının arasında kaçmaya çalışıyordu. Gözleri kapıdaki Sophia’ya takıldığında bir anlık duraksadı. Lara bu fırsattan istifadeederek;

“Ebeledim seni Mansuy! Kaçacağım şimdi. Ama sen beni sonra yakala oluy mu? Besim Dede bana donduyma verecek!” diyerek neşeli çığlıklar atarak aşağıya kaçmaya başlamıştı minik cadı.

Mansur bir anlığına baktı Sophia’ya. Kadın olasılıklar içinde debeleniyordu belli ki. Eğer beni istemezsen gideceğim demişti ama yapabilir miydi? Uzaktan da olsa onu görmeden yaşayabilir miydi? Onun kokusunun sindiği odalara bu kadar müptela olmuşken, o koku olmadan yaşayabilir miydi?

ESVEDWhere stories live. Discover now