59. Final\4.Bölüm

20.2K 1.1K 145
                                    

Gecenin en sakin anlarında sessiz bir inilti yayıldı havaya. Adam elinin içindeki minik parmaklar acıyla kasılınca tatlı uykusundan sıçrayarak uyandı. Bulanık gözleriyle yatakta top haline dönmüş kadını seçmeye çalıştı bir süre.  Kadın, acıdan kısılmış sesiyle, takatinin son damlasıyla seslendi sevdiği adama.

“Lay… Benim sanırım suyum geldi…”

Laysender, Umut’un dudaklarından çıkan kelimeleri idrak ettiği an hızla ayağa fırladı. Bebekler geliyordu. Ama neden? Daha vakitleri vardı onların. Ne yapacaktı? Evet çanta! Çantayı koluna takmış ayakta etrafa boş boş bakarken, Umut’un çığlığıyla uykudan uyanmışçasına gözlerini kırpıştırdı.

“Lay! Ambulans çağırsana!”

Ondan sonrasını adam yıllar sonra bile hatırlayamayacaktı. Bilinçsiz bir şekilde ambulansa, doktorlarına ve Lumina’ya haber vermiş sonra da karısını yavaşça ayağa kaldırıp üzerini giydirmişti. O akşama dair hatırladığı en net anılar Umut’un doğum masasına yatırılmasıyla başlıyordu.

Umut’un derin bir nefes eşliğinde ağzından firar eden cılız çığlıkla , başka bir boyuta geçmişti. Hayatında ikinci kez bu kadar çaresiz kalmıştı. Anne babası o yangında yitip giderken nasıl aciz kaldıysa şu anda da aynı şekilde acizdi. Karısı canı acılar içinde kıvranırken sadece elinden tutabiliyordu. Çaresizlik sinsi bir yılan gibi dolaştı damarlarında. İnsan, küçük dağları kendisinin yarattığını sanıyordu ama aslında bir zerreden başka bir şey değildi.

O sırada hastanenin bekleme salonunda ise meraklı bir bekleyiş vardı. Lumina, ayakta dolaşıp duruyor bir türlü yerine oturamıyordu. Kendi doğumu aklına geliyordu sürekli. Ne kadar korkmuştu sancıları başladığında. Eğer Mansur olmasaydı o odadan sağ çıkamazdı muhtemelen. Ama Umut şanslıydı, yanında sevdiği adam vardı.

Gözleri bir an Esved’e takıldı. Kara yağızının gözlerindeki gölgeleri okudu satır satır. Adam o an onunla aynı şeyleri düşünüyordu muhtemelen. İçten bir tebessüm yolladı canının eksik yanına. Artık bu güzel adam üzülmemeliydi. Geçmişi Maraş işi bir sandığın içine itinayla yatırıp kilitlemişti Lumina.

Mehmet koşar adımlarla ortama girince herkesin yüzüne bir tebessüm yayıldı. Genç adam aceleden tişörtünü ters giymişti. Saçları birbirine karışmış botlarının ipleri sarkarken oldukça komik görünüyordu.

“Benim Maviş’im nerede? Neden bu kadar acele geldi bu bebekler? Daha iki hafta yok muydu? Allah’ım! Dayı’mı oluyorum ben şimdi Mansur?!”

Mansur karşısındaki adamın tatlı heyecanına gevrek gevrek gülümserken, Mehmet’e doğru hareketlenen Sophia’yı görünce kaskatı kesildi bir anda. Sophia Mehmet’in omzuna dokunup;

“Mehmet gidip önce kendine bir çeki düzen ver. Tişörtünü ters giymişsin”  dediğinde Mansur çoktan boyut değiştirmişti. Kanı yavaş yavaş beynine çıkarken gözlerinin yeşiline siyahlar çalınmıştı. Bunu fark eden Esved biraz daha yaklaştı arkadaşına.

“Ne oluyor oğlum! Adamı öldüreceksin neredeyse. Hani umurunda değildi bu kadın artık”

ESVEDOnde histórias criam vida. Descubra agora