3. Rüya~

82.8K 3.5K 125
                                    

Yatakta bir kez daha döndü adam bilinçsizce… Alnındaki terler sıkıntılı bir uykunun kollarında olduğunun delili gibi parlıyordu hafif ışık altında.

“Gitme…”

Dedi acıyan umutsuz ve yorgun bir sesle..  Bir kuyunun dibindeydi Adam rüyasında.  Etrafında bedensiz flu varlıklar dolaşıyordu. Ellerine omzuna kollarına dolanıyor… Kalın bir is bırakıyorlardı dokundukları yerlerde.  Gözlerini kapatsa karanlık..  Açsa karanlık. Tek bir ışık huzmesi salınıyor nazlı nazlı kuyunun içine… Yukarıdan çocuk sesleri geliyor. Tanıyor adam bu sesleri. Üç tane birbirinin aynısı yüz üç farklı tabiat.  “Abi! Abi! Abi! Neredesin? Biz buradayız sen neredesin?”

“Efsun!! Ensar!! Eymen!! Buradayım Abicim! Buradayım!”

Ama karanlık sesini bile sarıyor yoğunluğuyla. Ulaşamıyor canlarına. Karanlıktan bir kıkırdama geliyor bu sefer.. Ama bu olabildiğince çirkin… Olabildiğince kirli…

“Sen Esved! Onları asla bulamayacaksın! Öldürdün onları hatırlamıyor musun?! Kendi ellerinle hemde. Teker teker… Nasıl düşmüştü bedenleri biçilen başak filizleri gibi… Hatırla Esved! Hatırla!!”

Çığlık çığlığa uyanıyor bu bitik beden. Hatırladığı rüyanın gerçekliği yakıyor bu sefer bedenini. Ellerindeki kanı görüyor hala baktığında. Gözler geliyor aklına sonra alabildiğine uzanan yeşil çayırlar gibi bakan gözler.. Ağlıyor adam içindeki bütün karanlığı kusarcasına…

“Allah’ım… Yetmedi mi dünya sürgünüm! Al beni de… Al…”

<.>.<.>.<.>.<.><.>

Kısık bir çığlıkla uyandı genç kız hiç bitmeyecekmiş gibi gelen rüyadan. Gözlerini açmaya korkuyordu. Ya gerçekse yaşadıkları… Ya uyandığında o gözler yine bakarsa gözlerinin derinine. Sahiplenen zapt eden hükmeden bakışlarla…

“Emanetim…”

Karanlık geceyi bıçak gibi yırtan bir güneş gibi aydınlatıyor kulaklarına dolan ses kızın dünyasını. Gözlerini açıyor usulca. Laysender... Abisinin müşfik bakışları okşuyor yüzünü. 

“Ö..Ömrüm…”

“Hadi kalk artık Güzelim. Meryem abla kahvaltıya bekliyor. Çok uykucu oldu bu kız diyor uyarmadı deme.”

“He..Hemen Kal..Kalkıyorum.”

Alnına bir buse bırakıp çıkarken aile diyebileceği tek insanın arkasından bakıp derin bir iç çekti kız. Anne babalarını amansız bir yangın alıp götürdüğünde abisi sıkı sıkı elini tutup “Sen benim emanetimsin bebeğim. Güneş seninle doğup seninle batacak bundan sonra…” dediğinde kızın bütün dünyası abisiyle dönmeye başlamıştı. Abisi de gitmesin diye ne kadar çok ağlardı geceleri. Bir daha hiç yaramazlık yapmaması karşılığında anlaşma yapmıştı Tanrı’yla. Her halde kabul edilmişti ki abisi hala ellerini tutabiliyordu.

O gece sadece anne babasını değil sesinin ahengini de alıp götürmüştü ondan. Tek bir gece için ömünlük bir iz.  O geceden sonra her kelimesinde ortaya çıkan tutukluk öksüz ve yetim olduğunu hatırlatıyordu adeta.  O yüzden hiç unutmuyordu kız…

Büyürken konuşmaktan hep çekinmişti kız. Dalga konusu olmaktan korktuğu için. Gençliğinde meslek seçerken de bu kusuru yön vermişti seçimine.  Keman virtüözü olmak istiyordu. Konuşmadan tüm duygulara tercüman olabilmek için. Sonunda başarmıştı da. Onun kemanından yükselen büyülü melodiler dinleyen herkese haykırıyordu her defasında :

“Benim kalbim tutuk değil”

Kalbinden söz açılınca bir haftadır aklını, hayallerini, rüyalarını ve galiba kalbini işgal eden gözler beliri verdi gözlerinin önünde yeniden..  Bir isim dökülüverdi dudaklarından istemsizce…

“Esved…”

<.> <.> <.> <.> <.> 

Adam elinde kahvesiyle şehrin manzarasına bakan pencereye yaklaştı. Alnındaki kırışıklar sevimsiz bir konuyu düşündüğünün işaretiydi. Bir yudum aldı kahvesinden…

“Minik serçe… Madem rüyalarımdan çıkmıyorsun. O zaman bende senin rüyalarını işgal etmeliyim. Adil olan budur… İlk tanışmamız benim dünyamdaydı… Bu sefer senin dünyanda buluşalım… Işığın prensesini kendi dünyasında ziyaret edelim. Belki karanlığımızın  izini bırakabiliriz… “

Keyifli bir yudum aldı bu sefer kahvesinden. Oyun başlamıştı…

Fotoğraf: Laysender

ESVEDWhere stories live. Discover now