Sarıl Bana Bölüm 24

3.4K 102 34
                                    

Canınız yandığında ilk kime gidersiniz? Sevdiğinize mi? yoksa sevildiğinize  mi?  Peki ya ikisi de canınızı yakarsa nereye gidersiniz?

Hadi inat etme,, bana olmaz deme,, e seviyorum de sarıl bana demiş elif kaya,, bende sizi seviyore efenim  yeni bölümü geciktirmeden yazmaya çalıştım umarım beğenirsiniz..:D 

Unutmadan, medyada ki Alper...:D

Saat yediydi. 

Ve akşam 08.00 de Ayaz'ın geçen gün arabada bahsettiği o lanet baloya davetliydi Eren. Daha doğrusu gitmek zorundaydı. Aksi taktirde olanları düşünmek dahi istemiyordu. Daha bir saati vardı  ama o,  yavaşça odasına girip bezgin bir ifadeyle hazırlanmaya başladı. Kirli beyaz kotunun üzerine giydiği beyaz gömleğinin düğmelerini ilikledi ve pantolonun içine koydu. Bir süre sonra koltuğun üzerinde asılı olan gümüş rengi, beline dek uzanan, önden göğsüne kadar açık ve karnında üç gümüş düğmesi çapraz iliklenen yeleğini de üzerine giydi. Sol eline beyaz deri eldivenin geçirdi ve saçlarına koyulduğunda kapı çaldı. Bu saatte kim olmalıydı bu? Aynada bir kez daha saçını karıştırdı ve yavaş adımlarla kapıya yürüdü.

"Alper...?" Kapıyı açtığında gözlerini şaşkınlıktan kocaman açmıştı Eren. Zira şuanda Alper,  kaçak göçmenler gibi görünüyordu. Kafasında beyaz bir şapka, gözlerinde gözlük, beyaz tsörtün üzerine giydiği kırmızı kareli uzun gömlek ve beyaz salaş bir ceketle kapıda dikilmiş Eren'e bakıyordu. Üzerinde tedirgin bir hava vardı. "Alper ne bu hal?" Diye sorduğunda Eren, o hızla konuşmaya çabaladı.

"Şey merhaba Eren, ben ımm... Acaba biraz konuşabilir miyiz?" Biranda kendine geldiğinde Eren.

"Ah, Evet. Tabi elbette, içeri gir. Üzgünüm biranda şaşırdım. Seni hiç böyle hayal etmemiştim." Derken gülümsemeye çalıştı ve yavaş adımlarla içeri girdi Alper.

"Evet bende öyle." Deyip salona geçti ve koltuğa oturdu.

"Rahatla biraz neyin var?"

"Yok aslında ben." Deyip duraksadı. Ve biran için ona baktığında yutkundu. Eren oldukça hoş görünüyordu. Birde kendi haline bak, kaçak suriyelieri aratmadığına emindi. Gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. "Yanlış bir zamanda mı geldim?"

"Hayır elbette değil. Yani pek öyle sayılmaz. Bu gece katılmam gereken zorunlu bir partinin dışında. " Deyip gülümsedi.

"Affedersin istersen gidebilirim." Diye panik yaptığında oturttu onu Eren ve elini tutmaya başladı.

"Saçmalama otur şöyle? Önce sakinleş ve sonra neyin var hepsini tek tek anlat."

"Önemli bir şey değil aslında..." Deyip bakışlarını kaçırdığında tek kaşını kaldırdı Eren.

"Ya  evet anlaşılabiliyor. En iyisi ben sana bir kahve yapıyım sende o arada nereden başlayacağına karar ver." Diye kalktığında Alper arkasından seslendi.

"Boş ver kahve stres yapar şimdi."

"Çayda çarpıntı mı yapar?" Diye göz kırptı. Gülümsemeye çalışırken Alper mırıldandı.

"Su iyi olurdu."

Başını aşağı yukarı sallayıp tezgaha yürüdü Eren ve dolabı açarken önüne döndü Alper. Kahretsin ne yapıyordu öyle? Kafayı yiyecekti. Hayır kesin kafayı yemişti. O Kaan denen serseriden bir türlü kurtulamıyordu. Nasıl bu duruma gelmişti ki? Onun suçu değildi. Hayır bu durum kesinlikle kendi suçu sayılmazdı. Telefonu susmadığından hattını kırıp  yedek hattına bile geçmişti. Ta ki altmış iki dakika kadar. Aslında öğleden sonra çıktığı alışverişin ortasında onu arayan tanımadığı bir numarayı açıncaya kadar. Açtığına açacağına pişman olduğunda Alper, karşıdaki öfkeli ama tok sesi tanımıştı. Nasıl yapmıştı yahu? Nasıl ulaşmıştı yine kendisine? Nereden bulmuştu yeni numarasını? Kendisini izlediğini ve eğer hemen gelmezse hiç hoşlanmayacağı muamelelerle karşılaşacağı tehtitlerini savurduğunda kendini en yakın mağazadan içeri atmıştı Alper. Eline ne geldiyse giymiş ve hızla alışveriş merkezinden uzaklaşmıştı. Yalnızca, şoförü Tarık'ın sürdüğü araba istop edinceye dek. Ne olduğunu anlayamadıklarından dışarı çıkıp aracı kontrol etmeye başladıklarında Alper'in endişeleri biran için yatışmıştı. Ta ki karşıda siyah bir silüet gibi, şık bir sedan'ın önünde oturmuş kendisini izleyen Kaan'ı görünceye dek. Şaşkın bakışlarla ona bakarken Alper, kendisine el salladığını görünce öfke ve korkuyla doldu içi. Aniden hızla koşmaya başladığında arkadan seslenen Şöförün sesini umursamamıştı bile. Hava kararıyordu ve nereye gideceğinden emin olmadığı bir sokak başında yakalamıştı Kaan onu.

Ölümcül Saplantı (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin