Ateşler içinde Bölüm 31

4K 89 26
                                    

Romantik müziklerle ve yazımla sizi başbaşa BIRAKIYORUM EFENİM..:)

Kalp, alışır mıydı zaman içinde ızdıraplara? Yürek durulur, acıyı sevmek olur muydu bir hastalık gibi defalarca

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kalp, alışır mıydı zaman içinde ızdıraplara? Yürek durulur, acıyı sevmek olur muydu bir hastalık gibi defalarca. Yanlışın yada doğrunun önemi kalır mıydı o vakit?. Göremezdi ya gözler, alaca bir perde çekilmiş gibi. Göremiyordu kimse göremiyordu olacakları. Bundan sonrasının bir önemi var mıydı sahi?

Şafak sökmek üzereydi. Şimdi çevrede tek bir ev dahi görünmüyordu. Koca bir boşluğa sürüyordu Timuçin arabayı. Nereye gittiklerini artık merak etmiyordu Eren. Zira merakın artık bir sonu yoktu. Buna inanmak daha kolaydı. Dudaklarını yaladı ve başını çevirip kuzguna baktı. Dünyanın sonuna dek götürse kendisini sesini çıkarmayacak gibiydi. Gözlerini kısıp tek kaşını kaldırarak o kedi bakışlarıyla onu izlemeyi sürdürdü.

"Sıkıldın mı?" Diye sordu Timuçin. 

"Yorulmadın mı?" Diyerek kendi sorusunu yöneltti Eren.  Ama ses çıkmadı kuzgundan. Hiçliğin ortasında rüzgarın tenini yalamasına izin verirken,  yakınlardan gelen hoş bir deniz kokusu doldurdu benliğini. Başını çevirip baktığında, ileride eski, yıkık dökük bir yapı gördü. Eskimiş bir köşke benziyordu. Hızla oraya sürdü arabayı Timuçin ve önüne geldiğinde  sağa çekti. Bir şey sormadı Eren ama onun araçtan inmesini bekledi. Bir zamanlar beyaz olan bu eski tahta köşk şimdi yıkık dökük görünüyordu. Kuzgun indiğinde Eren de ardından indi. Timuçin yavaş adımlarla köşke yaklaşırken Eren de peşinden onu takip etti. Henüz güneş doğmuş sayılmazdı, bu yüzden içerisi loş bir karanlık taşıyordu. Sessizce adımlarını hızlandırıp içeri girdiklerinde, Eren in ilk gördüğü şey kırık dökük ahşaplar olmuştu. Ama korkunç görünmüyordu.  Eskimiş her parça tuhaf  bir güzellik taşıyordu. Bu atmosferin garip bir aurosu vardı. Ve hemen yanı başlarında  aynı ahşaptan yapılma  merdivenleri yukarıya çıkıyordu.

Timuçin basamakları çıkarken yukarıda ki son basamakta durdu ve arkasına döndü. Eren onu izlerken kollarını tuttu ve yavaşça o da basamakları çıkmayı başladı. Merdivenin sonu geniş bir odaya çıkıyordu. Odanın  ilerisinde uzun pencereleri açılmış  oval bir teras duruyordu. Güneş henüz doğmamıştı ama  alacakaranlığı yutan  ışıkların ardından doğmasının yakın olduğu anlaşılıyordu. O gelen aydınlığın sayesinde içeriyi süzebilmişti Eren. Tam karşıda  büyük kırmızı örtüleri olan bir yatak gördü. Yatağın karşısında ise beyaz aynalı eski moda bir komidin görünüyordu. Etrafında başka hiç bir şey yoktu. Timuçin ileride terasın beyaz tahtalarına yaslanmış kollarını birbiri içine geçirip kendisini izlerken, Eren de bakışlarını ondan kaçırmadan yavaşça komidinin yanına gelip yaslandı ve kollarını birbiri içine atarak kuzgunu izlemeye başladı. Sessizliğin ardından  bu atmosferi bozan Eren oldu.

"Beni buraya neden getirdin?" 

Gözlerini kısarak derin bir nefes alıp başını çevirdi Timuçin.   "Bilmiyorum." Derken öylece başka yöne bakmaya başladı.

Ölümcül Saplantı (+18)Where stories live. Discover now