Korku Bölüm 34

2.9K 95 39
                                    


Merhabalar yeni bir bölümle daha karşınızdayım diyor ve kaçıyorum efenim...:P  

Sevmek.
Sevgi bazen en zifiri gecelerin güneşi, bazen kalan hayatın cesaret verecek mutluluğuna atılacak ilk adımını yansıtır. Şeytanın kara kanatlarını da aydınlata bilir mi o vakit? Değiştirebilir mi tüm hayatları? yaşanılmış yada yaşanılacakları.

Ne demişti öyle Eren, Sen gidersin aşk kalır diyor bir şair. Bunu gerçekten isteyerek mi söylemişti yani? Lakin ne düşünüyordu o anda? Nasıl değişmişlerdi bir günde. Neden değişmişlerdi? Bu iyi miydi? İyi olacak mıydı sahiden?
        Rüzgar saçlarını uçuştururken Eren, gökyüzüne baktı. Hava çoktan kararmıştı. İkisi de yol boyunca konuşmamış sessizce oturmuşlardı. Sanki aralarına koca bir duvar örmüşler gibi. Oysa bir saat önce ikisi de nefes nefeseydi. Ama şimdi. Hiç bir şey olmamış gibi davranmak, bunu kaldırmak artık  giderek güçleşiyordu.  İlerde gördükleri bir petrol istasyonunda durduklarında Eren dışarı çıkıp istasyonun içine girdi. Tuvaleti sorup o yöne döndü ve kapıyı açıp içeri girdi. Aynada kendine baktığında gözlerinin altının kızarmış olduğunu fark etti. Neden üzerinde bu garip hüznü taşıyordu? Sevinmeliydi. Sevinmesi gerekmez miydi? Gidiyordu işte. Bugün en mutlu günlerinden biri olmalıydı. O halde nereden çıkmıştı bu berbat hisler. Gözlerini kapayarak derin bir nefes aldı. Tekrar açtığında aynada beliren tanıdık iki silüetle yeniden karşılaştı.

"Neyin var sevgili? Niçin böyle üzgünsün." Dedi Ayaz.

"Üzülmen olacakları değiştirmeyecek." Dedi hemen yanında ki kuzgun.

"Neden beni rahat bırak mıyorsunuz." Diye mırıldandığın da kaşlarını çatıp gözlerini kıstı Eren.

"Biz mi? Var olma sebebimiz sen iken sevgili. Bunu bize söylemen doğru mu?"

"Sizi ben çağırmadım."

"Hayır kedicik. Bizi sen çağırdın. Sen istedin. Sözlerin, düşüncelerin, bakışların, hislerin. Her birini bizi kışkırtmak için kullandın. Düşüncelerinde ki yada hayatlarında ki bizi sen oluşturdun.  Bundan nefret ettiğini söylemen değiştirmiyor bizi deli gibi istemeni."

"Lanet olsun. Sizi istediğim falan yok." Derken gözlerini kapadı ve suratını ekşitti.

"O halde neden buradayız Eren." Diye sordu Ayaz.

"KAPA ÇENENİ." Diye bağırdığında titriyordu Eren. O anda hızla kapı açıldı ve içeriye iri kıyım bir adam girdi.

"Bana mı söyledin lan velet?"
Eren şaşkın gözlerini adama çevirdiğinde ne diyeceğini bilemedi. Aynada ki silüetler silinmişti ama adamın korkutucu yüzü ve bedeni oradaydı. Bakışlarında da hiç sevecenlik görünmüyordu. Ardından iki kişi daha girdi.

           Arabaya yaslanmış beklerken Timuçin, derin bir iç çekti ve gökyüzüne bakmaya başladı. Hava oldukça açıktı ve yıldızlar olduğundan daha parlak görünüyordu. Rüzgar bir kez daha yavaşça meltemini yolladığında gözlerini kapadı. Ve bir dakika sonra başını çevirdi. Neredeyse beş dakika olmuştu ama Eren görünmüyordu ortalarda. Tek kaşını kaldırıp gözlerini kısarak marketten içeriye bakmaya başladı. Kaçmış olamazdı değil mi?

"Bir şey söylediğim yok." Derken gözlerini kaçırıp gideceği sırada kolundan sertçe tutup onu ileri savurdu  karşısında ki adam. "Sen bana yalancı mı diyorsun lan." Dedi üzerine yürürken.

Eren boynunu tuttuğu sırada düşmüştü. Kaşlarını çatıp adama bakarken söylendi.

"Gerizekalı mısınız oğlum siz. Bir şey söylemedim diyorum lan." Diyerek kalktığında öfkeli gözlerle üzerine gelen adamlara bakıyordu.

Ölümcül Saplantı (+18)Where stories live. Discover now