M①

3.2K 258 78
                                    

Işıklar kapanmadan önce ranzamın üst katından klübemin kırmızı duvarına çizdiğim küçük beyaz işaretlere tekrar baktım.

Zar zor çalmayı becerdiğim tebeşiri yastığımın altından çıkarıp bir çizgi daha çizdim. Toplamda 732 tane çizgi vardı. Bu da 2 yıldan fazla süredir burada olduğumun belirtisiydi.

Tebeşiri yine dikkatle yastığımın altına yerleştirdim. Gün geçtikçe tebeşirim de küçülüyordu ve bir daha tebeşir bulamadığım takdirde zaman kavramımı yitirecektim. Sonsuza kadar.

Bu cehennemden kaçmanın hiçbir yolu yoktu. Hayatımın sonuna kadar burada kalacağımdan emindim. Her gün kırmızı duvarlara bakarak ölmeyi dileyecektim.

Ama burada ölmek bile yasaktı.

Gerçi ne kadar ölmek istesem de ölmekten korkuyordum. Tek istediğim şey o aptal salgından önceki hayatıma geri dönebilmekti.

Salgın Amerika'nın kuzey kesimlerinde başladı. Bir süre sonra da 0-18 yaş arası çocuklar ölmeye, ölmeyenler ise garip davranmaya başlamıştı. Çoğu kırmızıda da olduğu gibi ben de ani titreme nöberleri geçiriyor ve sık sık ateşleniyordum.

Nedenini ancak yanlışlıkla evimizi yaktığım gün öğrenebilmiştim.

Ben yangının ortasında sağ elimdeki bir ateş topuyla dikiliyordum. Ve komşular işte o gün toplama kamplarındaki askerlerden birini aradı.

Toplama kamplarında çocukların tedavi edildiği söylenirdi. Ama dürüst olalım, bu lanetin bir tedavisi yoktu. Ve asla da olmayacaktı çünkü devletin de bizim bildiğimizden daha fazla bir şey bilmediğine eminim.

Kırmızı klübeler kampın tam ortasındaydı. Etrafımız mavi, yeşil ve mor klübelerle çevrelenmişti. Bu da benim, normallerin bizden korktuklarını düşünmemi sağlıyordu. Ateşi kontrol edebilen bir avuç çocuktan kim korkmaz ki?

Ancak ne kadar güçlü ya da korkunç olursak olalım buradan hala bir kaçış yolu yoktu.

İlk olarak, kamp sınırları içinde güçlerimizi kullanmamız yasaktı. Ne zaman bir çocuk güçlerini kullanmaya çalışsa kampın büyük hoperlöründen aramızda Beyaz Gürültü adını verdiğimiz sesi yayınlıyorlardı.

Tanrım, bu şeyi düşünmek bile başıma ağrıların girmesine yetiyordu.

Bu bir tür, bizim gibileri etkileyen ama normal insanlara zarar vermeyen güçlü ve tiz bir sesti. Bizim zihinlerimiz normallere göre daha hassastı. Daha renkliydi.

Klübelerini değiştirmeye çalışan çocuklar için de yeni bir yöntem keşfetmişlerdi.

Artık her çocuk işaretleniyordu.

Kırmızıların saçları kırmızıya boyanıyordu, yeşillerin dudaklarının sol tarafından çenelerine kadar inen bir kesik yaratılıyordu, morların sağ gözlerinin yanında bir yara izi olurdu, mavilerin ise gözleri zaten mavi olduğu için onlara bir şey yapılmıyordu.

Bazen bir mavi olmak için her şeyi yapabileceğimi düşünüyordum.

Ama asıl istediğim şey dışarıdaki dünyayı görmekti. Daha önce bu kamptan canlı olarak çıkabilen kimse yoktu.

Ben ilk olmalıydım.

O yüzden silahlı bir asker gelip tüm herkesi saydıktan sonra ışıkları kapattığında ben çoktan bir plan yapmaya başlamıştım bile.

colored minds //muke {cashton}Where stories live. Discover now