M①①

900 141 79
                                    

Uyandığımda yalnızdım.

"Luke?" diye seslendim, ama hiçbir cevap gelmedi. Yataktan kalktım ve klübede kimse olmadığına emin olana dek etrafı gezdim.

Pencereden baktığımda saat sabah 10'du. Yani bu kahvaltıyı da kaçırdığım anlamına geliyordu. Midem açlıkla guruldadığında yiyecek hiçbir şeyim yoktu.

Tam durumu kabullenmek üzereyken klübenin kapısının gıcırdayarak açıldığını duydum. İrkilip geri çekilirken parmak uçlarımda minik bir ateş belirmişti. "Kimsin?" diye sordum gelen kişiyi görmek için başımı uzatarak.

Luke elimden yükselen alevleri gördü ve elindeki bir tepsiyle içeri girerken kıkırdadı. "Sakin ol, Mikey. Ben geldim." 

"Siktir Luke! Beni çok korkuttun." Elimdeki ateşi söndürmek için sallarken kaşlarımı çattım. "Neden beni uyandırmadan gidiyorsun ki?"

Luke tepsiyi küçük masaya koyarken omzunu silkti. "Bilmem, sadece rahatsız etmek istememiştim." Gözlerini bana çevirerek gülümsedi. "Ama yemek getirdim."

Kıkırdadım ve masaya otururken teşekkür ettim. Güvenli Bölge'nin yemekleri Kamp'ın yemeklerinden kat kat güzeldi. Böyle bir yemek yemeyi gerçekten de özlemiştim.

"Herneyse, dün Feel ile ne konuştunuz?" diye sordu Luke bir süre sonra önümdeki sandalyeye otururken. 

İç çektim. "Her gün onunla birlikte çalışmamı istiyor. Saat öğlen bir ve yedi arası,  yaklaşık altı saat. Bana kırmızı güçlerimi nasıl daha iyi hale getirebileceğimi öğreteceğini söyledi."

"Ve sen de kabul mü ettin?" diye sordu Luke, sesinde endişeli bir ton vardı.

"Evet." dedim tepsideki yemeğin son lokmasını da yuttuktan sonra. "Tüm asker ve diğer birlikler bizi arıyor, ne kadar gelişirsek o kadar iyi olmaz mı?"

Luke parmaklarıyla oynamaya başladı. "Bundan emin misin Michael? O kızı pek sevdiğim söylenemez, sanki onda garip bir şeyler var gibi."

"Endişelenmene gerek yok." dedim ayağa kalkarken. "Sadece oturup birkaç şey yakacağız. Ne kötü gidebilir ki?"

~

Saat 1'e geldiğinde Feel'in her zamanki klübesine gittim.

Bana gülümsedi ve, "Dışarda çalışmaya ne dersin? Burada bir şeyleri tutuşturmak istemeyiz değil mi?" diye sordu. Başımı sallayarak onayladığımda sağ elimin bileğinden tutarak klübelerin etrafındaki ormanlık alana doğru sürükledi.
.
Yaktığım ateşi kontrol etme, bir dal parçası tutuşturma ve bunun gibi birçok basit ama sıkıcı şeyden sonra oldukça yorulmuştum. Ne de olsa gücümü daha önce hiç bu kadar uzun süre kullanmamıştım.

Bir süre sonra Feel tekrardan gülümseyerek sordu. "Daha önce hiç başka birinin alevlerini engellemiş miydin?"

Başımı hayır anlamında salladım. "Daha önce hiçbir kırmızıyla savaşmamıştım. Gördüğüm tüm kırmızılar kamptakilerdi ve kampta da güçlerimizi kullanmamız yasak, biliyorsun."

Feel kıkırdadı ve bana yaklaştı.

"Gözlerini kapa Michael." diye fısıldadı Feel kulağıma doğru. Yutkundum ve gözlerimi sıkıca kapatırken Feel'in bileğime dokunan elinden yukarı tırmanan alevleri hissetmeye çalıştım.

İlk başta acıtsalar da kendi alevlerimle onunkileri dengeleyip tamamen ateş geçirmez bir hale gelebildiğimi fark ettim. Bana gönderdiği alevler artık geçtiği yerleri hafifçe gıdıklamaktan başka bir şey yapmıyordu.

"Afferin Mikey," dedi Feel, bana biraz daha yaklaştığını hissettim. "Gayet iyi gidiyorsun."

Etraftaki ağaçlardan birini yakmamış olmayı dileyerek kendi alevlerimi daha da arttırdım. Onun alevini de geri püskürtmeye çalıştım. İşe yaradı.

Artık ateşin yaydığı ses etrafı dolduruyor, tıpkı kışın yakılan bir şöminenin içindeymişim gibi hissettiriyordu.

Feel aniden kendi alevlerini geri çekti. "Başardın," dedi kısık bir sesle. Gülümsedim ve daha gözlerimi bile açamadan kendi dudaklarımın üstündeki soğuk dudakları hissettim.

~
Woah 6 gün olmuş yeni bölüm atmayalı, ayrıca bu bölüm de berbattı biliyorum özür dilerim...

Ayrıca C15'te final yapmaya karar verdim, hızlı ilerlemeye çalışıyorum bu nedenle. O yüzden son dört bölümü yani M14, C14, M15 ve C15'i aynı anda yayınlayacağım. Epilog atar mıyım? Pek sanmıyorum.

Hikayeye başladığımdan beri aklımda olan finali yazdım, mutluyum.

colored minds //muke {cashton}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin