M③

1.1K 197 29
                                    

Bir süre daha Calum'la oturduktan sonra karavanın kapısının açılmasıyla irkildim.

"Biz geldik Calum." dedi ağır Avusturalya aksanlı bir ses. "Umarım her şey yolundadır."

Calum mırıldanarak onayladı. "Ashton," dedi sakince. "Bir misafirimiz var ve-" Adının Ashton olduğunu öğrendiğim çocuk başını çevirince beni gördü ve hızla silahına uzandı.

"Hey, dur!" dedi başka bir ses yaklaşırken. "Ne yaptığını sanıyorsun?" Eliyle Ashton'ın kolunu tutup geriye çekti ve bana baktı. "Um, selam. Konuşabiliyor musun?"

Hızla başımı salladım. "Ben Luke. Maviyim. Peki sen nesin?" dedi gülümseyerek. "Kırmızıyım." diye mırıldandım. Calum'ın aksine onların kırmızıyı bilmelerini umsam da bakışlarındaki şaşkın ifadeden onun da kırmızıyla ilgili hiçbir şey bilmediğini anlayabildim.

Kusursuz yüzündeki mavi gözlerini bana dikti. "Şey, daha önce duymuştum ama kırmızı ne anlama geliyor?" Calum iç çekerek kollarını göğsünde birleştirdi, Ashton hala yanlış bir şey yaparsam beni vuracakmış gibi görünüyordu.

"Ben ateşi kontrol edebiliyorum." dedim oldukça normal bir şekilde. "İsterseniz gösterebilirim ama lütfen beni vurmayın." Ashton'ın elindeki silahı işaret ettim.

Luke, Ashton'a ters bir bakış attığında Ashton iç çekerek silahını yerine koydu. Parmaklarıma odaklanıp küçük bir kıvılcım yarattım. Karavanı yakmak istemediğimden sadece işaret parmağımda mum alevine benzeyen küçük bir ateş oluşturdum.

Ashton bana korkuyla bakarken Luke onun aksine gülümsüyordu. Ateşi söndürdüğümde elimi sıkmak için uzandı. "Aramıza hoş geldin. Ben Luke, söylediğim gibi bir maviyim. Bu Calum, onunla zaten tanıştınız, o bir mor. Ve bu da Ashton, yeşil. Dört rengi de tamamladığımıza göre harika bir grup olduk değil mi?"

Gülümsedim ve hala sıcak olan parmaklarımla elini tuttum. Ashton, Luke'a dönüp, "Bir saniyeliğine konuşabilir miyiz?" diye mırıldandıktan sonra onu dışarı sürükledi.

"Büyük bir ihtimalle senin kalmana karşı çıkacaktır. Luke'un aksine yenileri sevmez. Ama açıkçası ben de senin kalmanı tercih ederim. Güvenli Bölge'ye ne kadar çok kişi götürebilirsek o kadar iyi olur."

Kaşlarımı kaldırdım. "Güvenli- ne?" Bana bakarken gözleri büyüdü. "Bilmiyor musun?" Kafamı olumsuz anlamında salladım.

"Güvenli Bölge bizim gibi çocuklar için bir cennet. Toplama kamplarına gönderilmemiş çocuklar ya da bizim gibi kaçmayı başaranlar orada yaşıyor-"

"Bir saniye, birden fazla mı toplama kampı var? Ben sadece bir tane sanıyordum." Calum hüzünle gülümsedi. "Bir sürü toplama kampı var Michael. Ama bazıları diğerlerinden daha büyük. Mesela bizim geldiğimiz kampta kırmızılar yoktu."

"Herneyse," diye devam etti. "O biz de Güvenli Bölge'yi arıyoruz. Oranın yöneticisi Feel bizim gibilerin orayı bulması için bir takım mesajlar bırakmış. Bulunması oldukça zor ama oraya gittiğimizde artık mutlu bir şekilde yaşayabiliriz. Hatta toplanıp Başkan'a karşı gelebilir ve hükümeti bile değiştirebiliriz. Mükemmel değil mi?" Calum sırıttı.

Hafifçe gülümsedim. "Evet, mükemmel." Ama benim tek istediğim, birlikte mutlu olabileceğim kişiler bulabilmekti. Ve sanırım bulmuştum bile.

colored minds //muke {cashton}Where stories live. Discover now