C❶❷

846 147 21
                                    

Klübelerin bulunduğu yere vardığımızda ikimiz de nefes nefese kalmıştık.

"Luke buralarda mı?" diye sordu Ashton derin nefesler alarak. Etrafa bakındım ama yemek saatinin yaklaştığını gösteren büyük saatin tıkırtıları haricinde etraf tamamen sessizdi. "Siktir," diye mırıldandım nefeslerimin arasından. "Sanırım geç kalmışız."

"Hala vaktimiz olmalı, hadi gidip Luke'u bulalım." Ashton elimi tuttu ve onun adımlarını takip etmekte zorlansam da birlikte koşmaya başladık. Daha az yorulmamız için rüzgarı arkamıza aldım.

Yemek alanına geldiğimizde etrafı hızla taradım. Onun bir masada yalnız başına oturduğunu gördüm, aşırı uzun boylu bir sarışını gözden kaçırmak imkansızdı zaten.

"Luke!" diye seslendim sakin görünmeye çalışıp el sallarken. "Michael nerede?"

Luke omuzlarını silkti. "Hiçbir fikrim yok. Şimdiden gelmiş olması gerekirdi." Ashton iç çekti. "Luke, sana söylememiz gereken bir şey va-"

"Hey! Beni mi arıyordunuz?" Michael gülümseyerek Luke'un karşısına oturdu. "Adımı duyduğuma yemin edebilirim." Uzanıp Luke'un yanağına bir öpücük kondurduğunda Ashton yüzünü buruşturdu. İki saniye ömce bir kızı öptükten sonra gelip Luke'a onu seviyormuş gibi davranması mide bulandırıcıydı.

"Pekala, bana ne söyleyecektiniz?" diye sordu Luke bize dönerek. Gözlerimi Ashton'a çevirdim. Bir süre göz göze geldikten sonra mırıldandı, "Boş ver, sonra da söyleyebiliriz."

"O zaman siz de otursanıza." Luke yanındaki sandalyeyi çekerken bana gülümsedi, ama Ashton'ın Michael'ın yanına oturursa onu öldüreceğinden korktuğum için Luke'un yanına Ashton'ın oturmasını bekleyip Michael'ın yanına oturdum.

"Duyduğuma göre bugün Feel ile birlikteymişsin," dedim sırıtarak. "Neler olduğunu anlatmak ister misin?"

Michael yutkundu. "Pek bir şey olduğunu söyleyemem, sadece oturduk ve ormanı yakmamaya çalışarak güçlerimizi denedik."

"Hmmh, öyle mi?" Ashton gözlerini doğrudan Michael'a dikti. "Öpüşürken de mi güçlerinizi deniyordunuz? Yoksa bu da 'eğitiminin bir parçası' mıydı?"

Masanın altından Ashton'a bir tekme savursam da sözlerini yüzünde küçümseyici bir gülümsemeyle Michael'a bakarak bitirmişti bile.

"Ne?!" Luke boğazına takılan bir parça kek yüzünden öksürerek Michael'a döndü. "Söyledikleri doğru mu, Michael? Gerçekten de o kızla öpüştün mü?"

Michael bakışlarını kucağına indirip dudağını dişledi. "Evet."

"Neden?" Luke'un sesi güçsüzdü ama sesinde hiçbir öfke yok gibiydi. Sadece, hayal kırıklığı vardı sanırım.

"Luke, yemin ederim bunu ben istemedim. Bir saniye öncesine kadar beni yakmaya çalışıyordu ve bir saniye sonra da beni öptü, nasıl olduğunu bile anlayamadım. Sonra da bana anlamsız şeyler söyleyip durdu." Michael derin bir nefes almak için duraksadı.  "Luke, seni seviyorum. Suyun ateşi söndürmesi ya da ateşin suyu buharlaştırması gibi, ikimizden birinin sonu gelecek olsa da seni her zaman seveceğim Luke."

Ashton'a baktım. İfadesi yumuşamış görünüyordu, onu bu kadar hızlı ispiyonladığı için suçluluk duyuyordu belki de. Açıkçası, ben duyuyordum.

Luke yutkundu. "Sana inanıyorum Michael," Çatalıyla önündeki yemeği oynamaya başladı. "Sadece, Feel'de bir tuhaflık varmış gibi gelmiyor mu sana da? Dikkatli olmanı istiyorum. Ona güvenme."

Michael, Luke'a yaklaşıp sağ elini hafifçe onun yanağına koydu. Öne eğilip dudaklarını kısa bir süreliğini birleştirdi.

"Beni düşündüğün için teşekkür ederim," dedi Michael nefes almak için ayrıldıklarında. "Yarın gidip onun ne planladığını öğreneceğim. Söz veriyorum."

~
Sevmedim bu bölümü...

Yeni bir kurgu yazdığımı söylemiş miydim bu arada?

colored minds //muke {cashton}Where stories live. Discover now