M⑦

1.1K 173 205
                                    

"Aman Tanrım!" diye mırıldandım Luke'a doğru. "Şu anda gördüklerimi sen de görüyorsun değil mi?!"

Karavanın lastiklerini onardıktan sonra yola tekrar çıkmıştık. Calum bize yardım etmek için başını arka camdan çıkarmış ve arabaya rüzgarla hız katmaya çalışıyordu.

Ashton ise ellerini onun beline yerleştirmiş, çenesini de Calum'ın omzu ve boynu arasına yaslamıştı.

"Evet." dedi Luke hafifçe gülerek. "Bu kadar romantizm midemi bulandırıyor."

Sırıttım. "Bence çok sevimliler." dedim onlara bakmayı sürdürerek. "Özellikle de şu an dünyanın nasıl bir yer haline geldiği düşünülürse aşkın hala yaşıyor olduğunu fark etmek beni mutlu ediyor."

Dikiz aynasından bana bakıp gülümsedi.

Etraf sessizleşince konuşmaya devam ettim. "Hey, Luke. Bu olanlardan önce erkek arkadaşın falan var mıydı?"

"Yoktu." dedi kısaca. "Sadece annem ve abimlerle birlikte yaşıyordum. Peki ya senin?"

Yutkundum. "Aslında, hoşlandığım biri vardı." Ellerimle oynamaya başlarken konuşmaya devam ettim. "Kıvırcık saçları ve yeşil gözleriyle çok şirindi. Çoğu dersimiz de aynıydı ve sınavlarda da bana kopya veriyordu. Şu anda bile hala yaşayıp yaşamadığını merak ediyorum aslında."

"Adı neydi?" diye mırıldandı. "Belki bizim kamptan olabilir."

"Harry. Harry Styles." (Y/N; yani üzgünüm ama Mirry AF)

"Tanımıyorum." diye cevapladı. Sesinde bir hayal kırıklığı duymuş gibi olsam da tamamen emin olamadım.

Etraf tekrardan sessizleşti. Arada Ashton'ın gıdıklaması yüzünden kıkırdayan Calum'dan başka bir şey duyulmuyordu.

Onları gittikçe kıskanmaya başlamıştım.

Arkama yaslandım ve Luke'a birkaç saat sonra beni uyandırmasını söyleyerek gözlerimi kapadım.

~

Luke'un elinin saçlarımda dolaştığını hissedip fısıldadığı ismimi duyunca hafifçe gözlerimi araladım. "Mikey."

Gözlerimi kırpıştırıp esnedim. "Kaç saattir uyuyorum?"

Gülümseyerek, "Birkaç saat oldu." dedi. "Calum ve Ashton ilerde bir silah dükkanı olduğunu söylüyorlar. Cephanelik bir şeyler almaya gittiler ve ben de sıkıldım."

"Ne yapmak istersin?" diye sordum ona. Beni uyandırdığı için kızgın değildim nedense.

"Yirmi soru oynamaya ne dersin?"

"Peki. Sen başla."

Derin bir nefes alarak düşünmeye başladı. "Kedi mi köpek mi?"

"Kesinlikle kedi. En sevdiğin grup, yani bilirsin, bu olaylar olmadan önce?"

Başını salladı. "Green Day sanırım. En sevdiğin renk?"

"Mavi." dedim yüzümdeki nedensiz bir gülümsemeyle. Onun da hafifçe güldüğünü gördüm. "Pekala, ilk öpücüğün kiminleydi?"

Luke gözlerini kaçırdı ve mırıldandı. "Daha önce hiçkimseyle öpüşmedim."

Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Nasil yani? Bir kızla bile mi?" Başıyla onaylayıp ensesini kaşıdı.

"Um, ben-" yutkundum. "Yani, istersen ben senin ilk öpücüğün olabilirim."

Bakışlarını ellerinden kaldırıp bana baktı. "Bu şeyi etkilemez değil mi? Arkadaşlığımızı."

Hafifçe dudağımı ısırdım. "Etkilemez. Sadece sana bir iyilik yapmak istiyorum, dünyanın halini görüyorsun. Birini öpmüş olmadan ölmek istemezsin sanırım."

"Uh evet." dedi göz temasından olabildiğince kaçınarak. "O zaman üç dediğimde."

Başımı sallayarak ona yaklaştım. Saymaya başladı. "Bir, iki-"

"Üç." dedim hızla eğilip dudaklarımı onunkilerle buluşturarak. Onun yanağını tuttuğum elim ısınmaya başlarken o da ellerini boynumun arkasına yerleştirdi.

"Biz geldik-uh." Ve o anda Calum'ın büyük bir sırıtışla bize baktığını gördüm.

~
Yeey bugün minik çevirmeninizin doğum günü \( ^ω^ )/

colored minds //muke {cashton}Where stories live. Discover now