M⑤

1.1K 177 58
                                    

Tamamen uyandığımda nöbet sırası Luke'taydı.

"Selam." dedim gözlerimi ovuşturup onun yanına ilerlerken. Bakışlarını bana çevirip gülümsedi. "Günaydın."

Güneşin daha doğmadığını gördüğümde arabanın göstergelerinin yanındaki saate baktım ve yaklaşık sabah 5 civarında olduğunu gördüm. "Bu saatte neden uyandın?" diye sordu Luke bana. "Daha nöbet sıran gelmedi."

Omuz silktikten sonra mırıldandım. "Biliyorum, ama erken kalkmaya alışığım denebilir." Luke başıyla onayladıktan sonra etrafa bakındı. Görünürde bir tehlike olmadığına karar verince benimle konuşmaya devam etti.

"Geldiğin kamp nasıl bir yerdi?" diye sordu aniden. "Yani, kampların nasıl olduğunu biliyorum ama senin geldiğin kamp büyük bir ihtimalle tüm kampların merkezi olabilir. Çünkü bir çok kampta 'kırmızı' diye bir renk yoktu."

Başımı salladım. "Çok büyüktü." dedim. "Her sabah bize iş yaptırırlardı. Kırmızılar çoğunlukla ateşlerini kullanamasınlar diye bulaşık ya da çamaşır bölümüne giderlerdi. Çalışırken aramızdan konuşmak, askerlere doğrudan bakmak ve bir kıvılcım bile çıkarmak yasaktı. Eğer yasaklardan birini bile kırarsan o Beyaz Gürültü'yü yaklaşık bir saat boyunca tüm kampta yayınlıyorlardı. Tanrım, hala başım ağrıyor."

Gözlerimi sıkıca kapadım ve eski anılarımı zihnimden atmak için hızla kafamı salladım. Klübemin kırmızı duvarlarını ve yastığımın altındaki tebeşirimi hatırladıkça ağlamak istiyordum. Gözlerimi açıp bakışlarımı Luke'tan uzaklaştırıp cama çevirdim.

"İyi misin?" diye sordu elini uzatıp koluma dokunurken. Ya eli çok soğuktu ya da benim tenim çok sıcaktı. Ürperdim.

"Evet." dedim güçsüz bir sesle. "Sadece kamptan kaçalı birkaç gün oldu ve orayı hatırlamak-" Sözlerime devam edemedim.

Bedenim bastırmak için dudaklarımı dişlediğim hıçkırıklarla sallanmaya başlarken yüzümü ellerime gömdüm.

Luke yanıma yaklaştı ve ellerimi yüzümden çekerek çenemi tuttu. Hala süzülmekte olan yaşlar yanağımı ıslatırken gözlerimi onun gözlerine çevirdim.

Maviydiler. Loş ışıkta bile parlıyorlardı. Başka renkten birilerinin gözlerine bakmayalı ne kadar olmuştu?

Alt dudağımı dişlerimden kurtardım ve yutkundum. Gözleri çok güzeldi.

Bir kez daha bir mavi olmak istedim.

"Sakin ol." dedi gözleri kadar güzel meleksi sesiyle. "Her şey geçti. Artık güvendesin. Benimle, bizimle." Eliyle hala uyumakta olan Ashton ve Calum'ı işaret etti. "Güvenli Bölge'yi bulacağız. Ve orada kimse bizi yargılayamayacak."

Gözlerimi ondan ayırmayarak derin bir nefes aldım. "Teşekkürler." diye fısıldadım. "Her şey için teşekkürler."

Baş parmağıyla muhtemelen kızarmış olan gözlerimin altını silip hafifçe gülümsedi. "Önemli değil." diye mırıldandı. Gözleri hala çok güzeldi.

Konuyu değiştirmek için bakışlarımı Ashton ve Calum'ın uyuduğu arka tarafa çevirdim. "Sence onların arasında bir şeyler var mıdır?" diye sordum hafifçe kızararak. Calum'ın benimle ilk tanıştığında söylediği 'Ashton'a fazla yaklaşma. O benim.' Sözünü hatırladığımda gülümsedim.  Calum'ın ondan hoşlandığından emindim ama Luke'un bunu bilip bilmediğini bilmiyordum.

Onun aptal bir homofobik çıkmaması için içimden sessizce dua ettim.

"Yani, orada nasıl sarıldıklarını gördün.  Ayrıca Calum Ashton'a bana davrandığından daha samimi davranıyor. Açıkçası olabilir." dedi gülümseyerek bana dönerken. "Onları desteklerdim."

Gergince güldüm. "Ben de." Bakışlarımı ellerime indirip devam ettim. "Bir an homofobik falan olmandan korktum."

Küçük bir kahkaha attı. "Eşcinsel olmama rağmen eşcinsellerden nefret ediyor olmama ironik olmaz mıydı?" Kıkırdadım. "Şuna bak, resmen bir gökkuşağı topluluğuyuz." dedim gergince ensemi kaşırken.

"Bunun için üç renge daha ihtiyacımız var." dedi gülümsemeye devam ederken. "Dua edelim ki turuncu, sarı ve pembe diye bir güç yoktur."

"Ondan bahsetmiyorum." dedim gözlerimi tekrardan onun mavi gözlerine dikerken. "Şey, ben de eşcinselim."

"Uh, pekala." dedi, başımı cama çevirdiğimde güneşin doğuyor olduğunu gördüm. "Güneşin doğuşunu izlemeyeli uzun zaman oldu." dedim neredeyse unutmuş olduğum manzaraya bakıp.

Yanıma yaklaştı ve elini belime doladı. Başımı omzuna yasladım.

Calum ve Ashton da uyanana kadar uzun bir süre öylece durup güneşin doğuşunu izledik.

~
Sabahtan beri Boobs in the Thumbnail dinleyerek beynimi erittim ve ortaya anca bu çıktı, affedin xx

colored minds //muke {cashton}Where stories live. Discover now