C❻

1.1K 181 127
                                    

Silah sesiyle birlikte hızla Ashton'ı yere çektim ve siper almasını sağladım.

Araba gittikçe yavaşladı ve durdu.

Bir el daha ateş edildiğini duyduğumda Michael'ın ön koltukta kırmızı bir alevle çevrelendiğini gördüm.

"Michael!" diye seslendim. Ama kapıyı açıp dışarı çıktığında beni duymamış gibiydi.

Luke ve Ashton da hemen silahlarını alıp karavandan indiler. "Siktir." diye mırıldandım ve etrafta hiçbir silah olduğunu göremeyince sadece bir kutu mermiyi ceplerime doldurarak karavandan çıktım.

Megafondan bir ses yükseldiğini fark ettim. "Bu teslim olmanız için son çağrıdır! Sadece on dakikanız var ve herhangi bir savaş girişiminde Beyaz Gürültü'yü uygulamaktan çekinmeyeceğiz!"

Yanımda duran çocuklara baktım. Silahlarını indirmişlerdi ve sanırım düşünüyorlardı.

"Zaman kaybediyoruz!" dedim onlara dönerek. "Ne bekliyorsunuz?"

Michael kırmızı saçlarından sadece birkaç küçük kıvılcım saçarak bana döndü. "Beyaz Gürültü bu dünyadaki en iğrenç şeydir. İnan bana teslim olmayı tercih edersin."

"Saçmalama!" Sinirden istemsizce oluşturduğum küçük bir kasırga etrafımda dolaşıyordu. "Buraya gelebilmek için bu kadar çabaladıktan sonra pes edeceğimizi söyleme!"

Ashton, "Ama-" diye sözüne başlamışken onu dinlemedim. Cebimden çıkardığım beş kurşunu havaya kaldırdım ve tam beş askerin başına gelecek şekilde hizaladım.

Sert bir rüzgar estirip onları neredeyse bir silah kadar hızlı savururken birkaç bağırış ve o ana kadar duyduğum en korkunç şeyi duydum.

Cızırtı kulaklarımı geçip direkt olarak beynime işlerken çığlık attım ve dizlerimin üzerine çöktüm. Ellerimi kulaklarıma ne kadar bastırırsam bastırayım ses asla kesilmiyordu.

Gözlerimi sımsıkı kapatmadan önce ayakta durabilen tek kişinin Michael olduğunu fark ettim. Etrafını yükselen alevler sarmıştı. O anda ne yapmaya çalıştığını anladım.

Ateşin sesi ile kulaklarına giden o Beyaz Gürültü'yü bastırmaya çalışıyordu.

Sinirle elinde oluşturduğu büyük bir alev topunu askerlerin arabasına fırlattı. Benzin tankına çarpan top arabanın arkasının küçük bir patlama oluşturmasına neden olmuştu.

Michael öfkeli bir çığlık attı ve askerlerin ona sıktığı mermilere aldırmadan ilerlemeye devam etti.

Mermiler onun alev tabakasına çarpınca eriyordu.

Ashton'ın toprağa dokunup gözlerini kapattığını fark ettim. Askerlerin bulunduğu yerde büyük bir çukur açıp içeri düşmelerine neden olduktan sonra çukuru geri kapadı.

Onları boğarak öldürmeye çalışıyordu.

Beyaz Gürültü'den en fazla etkilenmekte olan kişi olarak bir çığlık daha attım ve Ashton'ın bana bakmasını sağladım.

Gözlerimi askerlerin durduğu yere çevirdiğimde sadece Beyaz Gürültü'yü yaymakta olan askerin hayatta kaldığını gördüm.

Luke topraktan oldukça şiddetli bir şekilde su püskürtmesini sağlayıp onu askere yöneltti. Elindeki megafon benzeri alet su yüzünden birkaç kez daha cızırdadıktan sonra sustu.

Zihnim hala acımaya devam ederken Ashton yanıma ilerledi. Bir silahın ateşlendiğini duydum. Sanırım Luke'un silahıydı bu.

Son asker de öldükten sonra Luke, "Buradan hemen ayrılmalıyız." dedi. "Kesinlikle destek ekipler gelecektir."

Ashton beni tişörtümden tutarak ayağa kaldırdı. "Ne yapmaya çalışıyordun sen?!" diye bağırdı sırtımı soğun karavanın yüzeyine çarparak. "O kurşun numarası da neydi? Hepimizi öldürebilirlerdi!"

"B-ben..." Sözüm yanağımda hissettiğim Ashton'ın yumruğuyla yarıda kesildi. Luke, Ashton'ı sakinleştirmek için elini ona uzatmaya çalıştı.

Ama benim gözlerim dolmaya başlarken o aniden beklemediğim bir şey daha yaptı.

Tişörtümün yakasından tutmaya devam ederken eğildi ve dudaklarını benimkilere bastırdı.

Acıyla bağıtan zihnim aniden susmuştu.

Bir süre sonra geri çekildiğinde derin bir nefes aldı. "Bir daha kahramanlık yapmaya kalkışma. Öleceğinden korktum."

Karavana binmeden önce Michael ve Luke'un bana gülümsediklerini gördüm.

~
Sonunda Cashton!

Yeni Muke hikayem Love Me'ye de bakarsanız sevinirim ^-^

colored minds //muke {cashton}حيث تعيش القصص. اكتشف الآن