C❹

1.1K 189 34
                                    

Karavanın ani bir fren yapmasıyla uyandım.

Yavaşça gözlerimi aralarken Michael'ın elinin hala saçlarımda olduğunu fark ettim. O da başını cama yaslamış uyuyordu. Günün onun için oldukça yorucu geçtiğini bildiğimden onu rahatsız etmemeye dikkat ederek elini saçlarımdan çektim ve karavanın önüne doğru ilerleyip kolumu Ashton'ın oturduğu koltuğun arkasına yasladım.

"Neden durduk?" diye sordum uykulu bir tonda. Dikiz aynasına baktığımda saçlarımın dağıldığını ve dudaklarımın şiştiğini gördüm. Ashton bana döndü ve beni baştan aşağı süzdükten sonra cevapladı. "Geceyi geçirecek güvenli bir yer bulduk sanırım. İlk nöbeti kim almak ister?"

Luke ve Ashton sabahtan beri uyumamışlardı. Michael'ı da uyandırmak istemediğimden, "Ben alırım." diye mırıldandım.

"Pekala," dedi Luke esneyerek. "O zaman bir sorun olduğunda beni uyandır. Biz arkada olacağız. İki saat sonra ikinci nöbeti ben alırım." Kafamı sallayarak onayladım ve yer değiştirdik.

Küçük kağıt toplarını hafada uçururken aynı zamanda da aynalardan dışarıyı kontrol ediyordum. Görünürde bir problem yoktu.

Nöbetimin sakin geçiyor oluşuna şükredip arkama yaslandım. Onları uyandırmamaya çalışarak hafifçe radyoyu açtım. Haber ya da eski hayatımı hatırlatan bir şarkı bulabilmek için kanalları geçmeye başladım. Ama radyolar da Hükümet'in kontrolü altına girmiş ve birkaç sıkıcı gelişmeyi bildirip klasik müzik yayınlamaktan başka bir işe yaramamaya başlamıştı.

İç çektim ve kanalları geçmeye devam ettim.

Bir cızırtı duyunca aniden durdum. Klasik bir cızırdama gibi değildi bu. Sanki, biri bana sesleniyormuş gibiydi. O seste anlamlandıramadığım bir şey vardı.

O yüzden sesi biraz daha yükselttim ve daha yakından dinlemeye çalıştım. Ama bu bir işe yaramadı. Bir insan sesi duyduğuma yemin edebilirdim ama sadece neler söylediğini anlayamıyordum.

Sesi biraz daha açtım.

"Siktir Calum" diye inledi Ashton gözlerini aralarken. "Kapa şu reklamın sesini yoksa oraya gelip seni kendi ellerimle boğarım."

"Reklam mı?" dedim radyoyu kısarak. "Az önce ne duydun sen?"

"Sağır falan mısın, Hood?" diye hırladı Ashton bana doğru. "Sen ne duyduysan onu. Şu Kuzey yakası ve 'büyük kamp' ile ilgili şeyleri işte. Eminim ki yeni bir toplama kampı açmışlar-"

"Ashton, orada cızırtıdan başka bir ses yok."

Ashton sinirle gözlerini ovuşturdu ve bana yaklaştı. Radyoya uzanıp sesini bir miktar açtı. "Duymuyor musun işte." dedi bana dönerek, "...büyük kamp, ülkenin Kuzey yakasında bulunuyor. İşaretleri izlerseniz- falan filan işte."

Korkmaya başlamıştım. Meraklı gözlerle Ashton'a bakmaya devam ederken mırıldandım. "Orada sözcükler falan yok Ashton. Sadece bir tür sinir bozucu bir ses var o kadar."

Ashton sinirle radyonun sesini tamamen açtı ve Michael'la Luke'un huzursuzca homurdanmasına neden oldu. "Siktir!" diye bağırdı Ashton radyoyu kapamaya çalışarak. "Az önce cümleler duyduğuma yemin edebilirim. Ama şimdi sadece cızırtılar var."

Luke ve Michael da bizim gürültümüz yüzünden uyanmıştı. İkisi de ön tarafa geldi ve Luke sinirle derin bir nefes aldı. "Gecenin bir saatinde neden kavga ettiğinizi açıklayacak mısınız?" Normalde açık mavi olan gözleri loş ışık altında laciverte dönmüştü. Bize vurmayacağından emin olsam da yumruklarını sıkması yine de beni ürkütmüştü.  

"Sadece... Şu kanalı buldum ve garip bir tür cızırtı yayınlayıp duruyorlar." Bakışlarımı Ashton'a çevirdim. "Ama Ashton burada bir şeyler duyduğuna emin. Yani, şunu bir dinlesenize, hiçbir şey yok." Radyonun sesini açtım.

Michael kaşlarını çatarken Luke'un gözleri hızla açıldı. Yere oturdu ve radyoyu daha iyi duyabilmek için iyice yaklaştı. "Siktir Calum, farkında olmasan da az önce mükemmel bir şey keşfetmişsin."

Michael'ın bakışları yumuşadı ve hafifçe gülümsedi. "Sanırım neden birimizi sesi duyabilirken diğerlerinin duyamadığını biliyorum." dedi eliyle saçlarını dağıtarak.

Ashton ve ben, Michael'a odaklanmışken Luke radyodaki sesi dinleyerek gülümsüyordu. "Geldiğim yerde Beyaz Gürültü diye bir şey vardı." diye başladı. "Ve onu sadece tek bir rengi etkileyecek şekilde ayarlayabiliyorlardı. Sanırım bunu radyoda yapmanın da yolunu bulmuşlar ve şimdi de sadece mavilerin duyabileceği bir frekans yayınlıyorlar." Luke'a döndü. "Peki ne söylüyor?"

Luke'un gülümsemesi daha da büyüdü ve radyonun söylediklerini tamı tamına tekrarladı. "Eğer bu sesi duyabiliyorsanız, tebrikler, siz de bizdensiniz. Mor, mavi, yeşil ya da kırmızı olmanız önemli değil, bu çağrıyı duyduğunuz anda Güvenli Bölge'ye gelin. Büyük kamp, ülkenin Kuzey yakasında bulunuyor. İşaretleri izlerseniz sizi buraya getirecek bir yol bulabilirsiniz. İyi şanslar."

Luke sözlerini bitirdiğinde büyük bir sessizlik oldu.

Aniden Ashton'ın bana sarıldığını hissettiğimde istemsizce yanaklarım kızardı. "Sonunda kurtuluş yolumuzu bulduk Calum." dedi kollarını omzumda doladı ve başını boynumda yaslayarak fısıldadı. "Seni seviyorum."

~
Geç yayınladım özürdilerim, Synesthesia'nın finaliyle uğraşıyordum da affedin xx.

colored minds //muke {cashton}Where stories live. Discover now