Kiss

381 22 2
                                    

Hayat ikisi için de oldukça aktifti. Baekhyun bu hareketli yaşamı arasında biricik Kris'inin doğum gününü unutacak kadar yoğundu.
Ondan yüzlerce kez özür dilemişti bu yüzden. Kris anlayışlı bir adamdı ki Baekhyun'u hemen affetmişti.

Diğer yandan Junghyung çıldırıyordu. Baekhyun ve Chanyeol son günlerde daha da yakınlaşmıştı. Ve bu arkadaşlık anlamında değildi. Birbirlerine çok fazla ''Aşk (?)'' ile bakıyorlardı. Kalbinde ki bu ağırlık olmasaydı O an onlara fanboyluk yapabilirdi.Buna engel olan şeyler vardı. Duyguları.

Başka bir yandan ise Chanyeol mutlu bir aptal aşıktı. Baekhyun için ölüyordu. Daha da yakınlaşmışlardı. Adını koymadıkları bir ilişki içindeydiler.

Baekhyun odasında oturuyordu. Baş ağrısı onu deli ediyordu. Bir kaç gündür kalbini huzursuz eden şeyler vardı. Chanyeol ile en son 2 ay önce yemeğe çıkmışlardı. Yakınlardı. Bu fiziksel olarak değil ruhsal olaraktı, Baekhyun onu kalbinde her an hissediyordu. Bundan daha mükemmel bir duygu yoktu, şimdilik.

Baekhyun ve Chanyeol 2 ay içerisinde birbirleri hakkında her şeyi öğrenmişlerdi. En sevdiğin renk, en sevdiğin takım, asla yemem dediğin sebze, hatta en sevdiği meyveye kadar. Bu gereksiz bilgileri bile biliyorlardı birbirleri hakkında. İkisi de memnundu halinden.

Ama memnun olmayan biri vardı. Junhyung. Deli gibi kıskanıyordu, onların birbirine bağlandığı her saniye Junhyung ölüyordu. Öldüğü kadar nefret ediyordu Chanyeol'den. Ve onun yardımcısı olan bir adam bir keresinde onun ağzından şu kelimeleri duymuştu. "Benim sevgim kadar acı çek Chanyeol. Senin beni öldürdüğün gibi öldürmeyeceğim seni. Bu oyun adil bir oyun değil, dünyada kurallar bir boka yaramıyor." Elinde ki fotoğrafın ateşle tutuşmasını ve kül olup elinden gitmesini izlerken de oldukça huzurlu gibiydi.

Bu adam aşıktan çok takıntılı biri gibiydi. Aşık olan biri bunu yapmazdı. Aşk fedakarlık demekti. Sevdiğin kişinin mutlu olması, onun gülümsemesini görmek yeterli gelmeliydi. Eğer sevdiğiniz kişiden sevdiği kişiyi alırsanız, sevdiğiniz kişi sizden ölesiye nefret ederdi.

Ve o an sadece şunu dilerdiniz; keşke hiç tanımasaydı beni. Keşke bunu yapmasaydım derdiniz kendinize.

Unutmadan keşkeler leş ederdi. Ve her zaman bir insanın içinde bir keşke kalırdı. Sağ yolu seçmek kötü bir kararsa eğer keşke sol yolu seçseydim derdiniz. Her insanın keşkesi vardı ve her insan biraz leşti.

Eğer gerçekten aşıksanız sevdiğiniz kişinin mutlu olması sizi ayakta tutmaya yeterdi. Onun mutluluk nedenini elinden alırsanız sizin ayakta durmak için nedeniniz kalmazdı. Bir kısır döngüydü bu.

Junhyung ise bunu göremeyecek kadar kör biriydi.

Şirkette kimsenin kalmadığı bir akşam Baekhyun ve Chanyeol bir kahve makinasının yanında sıcak kahvelerini yudumlarken sohbet ediyorlardı. Gözlerinde ki pırıltılar kuzey yıldızı kadar parlaktı.
O gün Baekhyun'un sakarlığı tuttu ve bir anda Chanyeol'u onun gömleğini çıkarırken bulmuştu. Sıcak kahvesi buz rengi gömleğine renk katmıştı. Ve beyaz cildinede.
Chanyeol gömleğin kollarını Baekhyun'dan ayırırken bir yandan da onun göğsüne üflüyordu. Çoktan kıpkırmızı olmuştu ve Baekhyun'un sesi dahi çıkmıyordu. Sonunda gömlek yeri bulduğuna bakışlarını gözlerine sabitledi.
"Canın yanıyor mu?" Dedi. Sesi o kadar şefkat ve ilgi doluydu ki Baekhyun o an bayılabilirdi.
"O kadar değil." Dedi. Acısını hissetmiyordu şuan.
Okuduğu kitaptan bir satır geldi aklına "Acı sıcakken acımaz hemşireciğim." O acının ne tür bir acı olduğunu henüz anlamamıştı.
Chanyeol eğilerek ısıdan kızaran yere daha fazla üflemeye başladı. Bu rahatlatmıştı. Daha sonra Baekhyun'un göğsüne daha da yaklaşarak kızarık yere tüy kadar hafif bir kaç öpücük bıraktı.
Baekhyun o an dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti. 'Gidiyorum.' dedi kendine defalarca.
Daha sonra Chanyeol başını kaldırdı. Burunları neredeyse birbirine değiyordu.

Bu sefer de ilk adımı Baekhyun attı. Şimdi burunları birbirine tamamen değiyordu. İnçlik mesafedelerdi ve göz teması en baştan beri hiç kesilmemişti.

Chanyeol bir anda Baekhyun'un dudaklarını etkisi altına aldı. O kadar hızlı birleşmişti ki dudakları, Baekhyun'un dişi Chanyeol'un dudağında ufak bir kesik bırakacaktı

Chanyeol bunu umursamadı. Baekhyun'u öpmek mükemmel bir duyguydu.

Duşta ilk seferde suyu ayarlamak gibiydi, alarmdan 10 dakika önce uyanmak ve o mutlulukla tekrar kısa da olsa uykuya dalmak gibiydi, yiyerek zayıflamak gibiydi, ya da radyo da en sevdiği Şarkıya denk gelmek gibiydi. Bu sözler klişeydi belki de ama kimin umrundaydı?

Baekhyun'u öpmek mükemmel bir histi.

Chanyeol'u öpmek tutuşturucu bir histi.

Baekhyun göğsünde ki kahve yanığından daha fazla yanan bir şey bulmuştu çoktan; Dudakları.

Nefessiz kaldıkları için ayrıldıklarında ikisi de gülümsüyordu.
Chanyeol üzerinde ki ceketi Baekhyun'a giydirdi.

"Hastaneye gitmeliyiz kelebeğim."

Baekhyun sadece başını salladı. Chanyeol'un büyük ceketinde kaybolmuştu ama Chanyeol kokan her şeye tapabilirdi.

Eczaneden aldıkları bir kaç yanık kremini Chanyeol arabada Baekhyun'un göğsüne dikkatlice sürmüştü. Ardından her yeri tüy kadar hafif ama tam aksine yakıcı bir şekilde öpmüştü.

Evin önüne geldiklerinde, Chanyeol Baekhyun'un emniyet kemerini çözmüş ve önce alnına bir öpücük kondurup daha sonra, dudaklarına "Seni Seviyorum." Diyerek fısıldamıştı. Hemen sonra da ufak öpücüğü Dudaklarına bırakmış ve geri çekilmişti. Baekhyun bu hareketiyle gülümsemiş ve o da sessiz olan arabanın içinde çok net duyulan "Seni seviyorum güzelim." sesi yankılanmıştı.

Baekhyun son derece güzel olmasına rağmen, Chanyeol ona yakışıklım derdi.

Ve yine Chanyeol son derece yakışıklı olmasına rağmen Baekhyun ona güzelim derdi.

Siktiğimin 2 ayında ne kadar çok şey değişiyordu.

Son 3 cümleyi her okuduğumda aklıma saçma anılar geldiği için üzülüyorum ama bu hikayeden o cümleleri silmeyeceğim. Yorumlarınızı bekliyorum yavru aslanlar 😘😘😘

A Phone Beside Me (ChanBaek)Where stories live. Discover now