But Man Goes, Much Goes To Love.

177 13 4
                                    

Y.N: YORUMLARINIZI BEKLİYORUM 💞💞

Baekhyun o gün eve döndüğünde hiçbir şey belli etmemişti. Eskisi gibi olmaya çalışıyordu. 

Akşam yemeğinde Chanyeol ile ayrıldıklarını sakin bir dille anlatmıştı. Anlaşamadıklarını, arkadaş olarak devam edeceklerini söylemişti. Chanyeol'un bir kızı hamile bıraktığını söyleyip onu zor bir durumun içine atmak istemiyordu. Onu paramparça eden, un ufak eden Chanyeol olsa da, Baekhyun yine onu düşünüyordu.

Ailesi ise ona başından beri dediklerini yapmıştı. Kararı ne olursa olsun saygı duymayı seçmişlerdi.Ama alttan alttan bir anda ayrılmalarının ardındaki durumu da merak etmiyor değillerdi.

''Yarın şirketteki arkadaşlarım ile ve bizimkilerle vakit geçirip ertesi gün Amerika'ya dönmeyi planlıyorum. Jackson pek iyi değil.'' Ailesi Jackson'ı tanırdı. Yüz yüze hiç gelmemiş olsalar dahi Baekhyun ilk kez Amerika'ya gittiğinde ona sahip çıkmış ve alışmasında çok büyük yardımı olmuştu. Ona minnettarlardı.

''Baekhyun, ailen olarak her zaman yanındayız.'' Baekhyun ufak bir gülümseme ile başını salladı. Ailesinin yanında olması onu güçlendiriyordu.

''Biliyorum. Teşekkür ederim.''

Ertesi gün Baekhyun ilk olarak odasına uğramış ve sevdiği bir kaç eşyasını yanına almıştı. Daha sonra ise Jungkuk'un yanına gitti. ''Kuk Kuk Kuk Kuk!'' Neşeli sesi ile odaya girdi. Baekhyun her zaman neşeli biriydi. İçi kan ağlasa da bu sefer gerçekten değil, rol olarak neşeli biri gibi olacaktı. Bir günlük rol yapabilirdi. ''Yarın Amerika'ya dönüyorum bu yüzden sana veda etmeye geldim.'' Dudaklarını büzmüş ve sızlanarak söylemişti. ''Amerika mı? İyi de neden?'' Kuk merakla sordu. ''Çünkü bu işler bana göre değil. Baba parası yemek istiyorum.'' İkisi de ufak bir kahkaha atmıştı. ''Amerika'da ki arkadaşım Jackson pek iyi değilmiş. Onun yanında olmam lazım.'' Jungkuk anlayışla başını sallamıştı. ''Geri döndüğünde ilk beni görmeye geleceğine ve sürekli mesajlarıma cevap vereceğine söz verirsen gitmene izin veriyorum.'' ''Söz'' Baekhyun bağırmış ve Jungkuk'a sarılmıştı. 

Garajda ki arabasına ilerlerken bir yandan da telefonunda ki mesajları okuyordu. 

''Ulan Baekhyun bin saattir burada bekliyoruz seni.''

''Seni beklerken kafeyi yedim hesap senden olacak gibi.''

''Bana yılışmayınca kendimi eksik hissediyorum gel hadi.''

Baekhyun diğer mesajlara geçmeden son mesajı atan Minseok'u aramıştı. Telefon açılınca direk konuşmaya başladı. ''Sana öyle bir yılışacağım ki benden bıkacaksın.'' Karşı taraftan da ufak bir kahkaha gelince Baekhyun telefonu kapamış ve arabasının kapılarını açıp içine binmişti.

Arkadaşlarının olduğu kafenin önündeki boş bir yerlere arabasını park etti ve arabasını kilitleyip kafeye girdi. Her zamanki yerlerine oturmuş bir grup erkeğin olduğu masaya oturdu ve konuştu. ''Ben geldim.'' Diğerleri mırıltı ile ona cevap verirken Kris hyungu ona sarılmıştı. ''Benim küçük Baekkie'm büyümüşte arkadaşı iyi olmadığı için Amerikalara gidermiş.'' Masadaki herkes kahkahalar ile gülerken bu seferde Kyungsoo yalandan burnunu çekmiş ve başını Jongin'in omzuna koymuştu. ''Çocuğumuz kocaman oldu Jonginnie.'' Baekhyun önünde duran peçeteleri birleştirip ona atarken herkes gülmeye devam ediyordu.

Gelen içecekler ve tatlılar ile herkesin odak noktası değişmişti. ''Hey ben sipariş bile vermedim. Kararlarım bu kadar mı önemli değil.'' Baekhyun önündeki içecekten koca bir yudum alırken cevap vermesi için diğerlerine baktı. ''Sipariş versen bile bunları vereceğini biliyoruz. Bu yüzden ne zaman gittiğini ve ne zaman döneceğini söyle.'' Kris köpek severmiş gibi Baekhyun'un saçlarını okşamıştı. Bunu her zaman yapıyordu. Bu durum, Baekhyun'un sevmediği şeyler listesinde başı çekiyordu. ''İlk olarak ben köpek yavrusu değilim beni bu şekilde sevme artık.'' Baekhyun silkelenerek Kris'in ellerini onun başından çekmesini sağlamıştı. Ardından konuşmaya devam etti.  ''Yarın öğlen uçağa bineceğim. Ve ne zaman dönerim emin değilim. Orada biraz kalmak istiyorum.'' Hiç kimse bu konu ile ilgili yorum yapmamıştı. Sessiz kalmayı tercih etmişlerdi. 

Baekhyun arkadaşları ile vedalaşıp eve geldiğinde kimseyle konuşmadan odasına çıkmıştı. Biran önce uzaklaşmak istiyordu. İhanete uğramak onu yorgun düşürmüştü. Chanyeol'u seviyordu. Sevgi, bir günde yitirilebilecek bir şey değildi. Unutmak zor ve acılı olacaktı. Belki döndüğünde haberlerde, ünlü tasarımcı CEO Park Chanyeol ve ailesi gibi bir sürü fotoğraf video önüne çıkardı belki. Bu yüzden gidiyordu ya, o fotoğraf ve videoları gördüğünde ayakta kalabilmek için şu an kaçıyordu.

Kaçmadan önce yapmak istediği tek şey vardı. Chanyeol ile konuşmak. Ona bağırmak istiyordu. Ağzına gelen her şeyi söylemek ve onun Baekhyun'u yarı yolda bıraktığı gibi o da onu orada bırakmak istiyordu.

Bunu yaptı da.

Anlık bir kararla telefonunu ve cüzdanını alıp dışarı çıktı. Bildiği numarayı ararken bir an bile tereddüt etmedi. Telefon bir kez çalmış ve cevaplanmıştı. ''Baekhyun?'' Chanyeol onun aradığına inanamıyor gibiydi. ''Chanyeol sadece bir kez söyleyeceğim. Gökyüzü parkında seni bekliyorum. Son kez söylemem gereken bir şeyler var.'' Sesi soğuktu. Sesi, aralarında çoktan bir mesafe olduğunu açıkça ortaya koymuştu. Chanyeol sadece ''Hemen orada olacağım.'' (Işınlancan mı oç yazmak istedim kb.) demiş ve telefonu kapamıştı. 

Baekhyun banka oturmuş etrafındaki fiskiyelerin dönerek çimleri sulamasını izledi bir müddet. Çağırdığı park, o parktı. Chanyeol ile ilk tanıştığı gün eğlendikleri ve eve giderken Chanyeol'un yaralandığı park. 

Baekhyun ifadesizliğini sürdürürken araçtan inen uzun beden ile dikkatini ona vermişti. Kalbinin hızlanmasına engel olamıyordu. 

''Baekhyun.'' Chanyeol'un sesindeki özlem ile Baekhyun oturup ağlamak ve her şeyin daha güzel olacağını söylemek istemişti. Söylese bile o sözler havada asılı kalacak birer yalandan ibaretti sadece.

''Söyleyeceklerimi muhtemelen son kez duyacaksın, bu yüzden dikkatle dinle.Tekrar etmeyeceğim.'' Chanyeol sadece başını salladı. Baekhyun bankta oturuyor Chanyeol ise onun önünde ayakta duruyordu.

''Aileme anlaşamadığımızı ve bu yüzden bittiğini söyledim. En başından beri sana duygularımın olmayacağını ve bu ilişkinin başlamadan biteceğini söyledim çevremdekilere. Çok kesin konuşmam bu hataya çekilmeme neden oldu. O akşam yemekte dediğim gibi, sana her şeyimle gelmiştim ki şuan her şeyim un ufak olmuş, elimde tutmaya çalışıyorum.'' Baekhyun elindeki bakışlarını Chanyeol'un yüzüne çevirdi. Ardından ayağa kalktı. Boy uyumları, ikisinde en sevdiği şeydi.

''Chanyeol.'' dedi. Sesi kırgındı. ''Sana ne demiştim hatırlıyor musun? Sana güvenmek istiyorum demiştim. Sana güvenmeyi, tüm kalbimle güvenmeyi istemiştim o gece. Ömrümü ömrünün üzerine koymayı, seninle yaşlanmayı istemiştim.'' Baekhyun Chanyeol'e doğru bir adım attı. Gözleri kızarmıştı, göz kapaklarını kırptığı an yaşlar düşecekti. Kırpmadı göz kapaklarını. Canı yansa da aldırmadı.

''Neyi anladım biliyor musun Chanyeol? En çok sevdiğim şeyin beni yok ettiğini. Sen benim en sevdiğim kişiydin Chanyeol. Sen beni yok ettin.'' Chanyeol'e doğru bir adım daha attı.

Chanyeol konuşmuyor sadece Baekhyun'un dediği her kelimenin kalbine yaptığı ağırlık ile ayakta durmaya çalışıyordu. O Baekhyun kadar güçlü değildi. Çoktan ağlamaya başlamıştı.

Baekhyun yakınında olan gencin ellerini kavradı. Bakışları birleşmiş ellerindeydi. Baş parmağı ile uzun adamın büyük ellerini okşadı.

''Seni seviyorum Chanyeol.'' Baekhyun da artık göz yaşlarını serbest bırakırken rahatça söylemişti. ''İkimiz için gitmek zorundayım Chanyeol. Bu ilişki bitmek zorunda.'' Baekhyun ellerini bırakmış ve parmak uçlarına çıkıp Chanyeol'un sol yanağında ki gamzenin üzerine bir öpücük kondurmuştu. Ardından gülümsedi ve ellerini özleyeceği yumuşak saçlara daldırdı. ''Çocuğunu sev Chanyeol. Ailen ile mutlu ol. Senden, beni unutmanı istiyorum. Son isteğimi yerine getirir misin?'' Chanyeol geldiğinden beri hala konuşmamıştı.

Baekhyun ise birkaç adım gerileyip sevdiği uzun adama tekrar baktı. Orada öylece duruyordu. ''Chanyeol.'' dedi tekrar. Uzun olanın bakışları ona döndüğünde zorda olsa gülümsedi son kez. Ardından arkasına döndü ve hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.

Ve insan bir gün anlar ki; çok sevdiği her şey uçup gider, değişir yürekler, biter duygular. Geride kalır müzikler, kokular, anılar. Suçu olmayan tüm şeyler geride kalır.

Ama insan gider, çok sevsede gider.

A Phone Beside Me (ChanBaek)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora