Ring

163 15 1
                                    

Tüm yolculuk boyunca aralıksız mektubu okumuştum. Her şey öyle ince düşünülmüştü ki mavi zarfa her baktığımda oturup saatlerce ağlamak istiyordum. Zarfın mavi olması, yazdığı kağıdın siyah ve kullandığı kalemin gri olması, hepsinin bir anlamı vardı sanki.

= Alyansın üzerinde, dikkatli bakılmadığı müddetçe görülmeyecek kadar ufak iki taş vardı. Gri kısma hapsolmuş ufak siyah taş ve siyah kısma hapsolmuş mavi taş. =

Kucağımda duran zarfı aldım ve katladığım kağıdı zarfın içine koydum. Bu sırada mavi zarfın içindeki kolyeyi fark etmiştim. Zinciri zarftan çıkardım. Ucunda sallanan yüzük ve yüzüğün üzerindeki ufak not kağıdı gözlerimi tekrar tekrar doldurmuştu. ''O ne?'' Jackson uykulu sesi ile sordu. ''Bu o yüzük.'' Burnumu çektim. ''Baekhyun ne diyorsun?'' Jackson yüzüğe uzandığında ellerimi geri çektim. ''Bu o yüzük!'' Sesim biraz daha yüksek çıkmıştı.

Yüzüğün üzerindeki not kağıdını aldım. ''Geri döndüğümde bu yüzük umarım boynunda olur bebeğim, Beni beklediğini bu şekilde anlayacağım.'' Tekrar burnumu çektim ve gözyaşlarımı sildim. Chanyeol sanki hiç gitmeyecekmiş gibiydi. Sanki onun sevgilisi olmasam da hep beni sevecek gibiydi. Şuan her şey bir rüya gibiydi. Birazdan uçurumdan düşecek ve uyanacaktım sanki.

Ama öyle olmadı. yüzüğü boynuma takmamdan ve eve gitmemizin ardından bunların hiçbirinin rüya olmadığını anladım. Chanyeol'un ailesi ve ailem sürekli onun nerede olduğunu soruyorlardı. Durmadan bilmediğimi söylüyor ve ortamdan ayrılıyordum.

Böyle böyle tam iki ay geçmişti. Chanyeol'e ulaşamayalı iki ay geçmişti. Şirket ara vereceğini söylemiş ve üretimi durdurmuştu. Tüm çalışanlar uzun bir tatildeydi şuan.

Chanyeol gideli tam 2 ay oluyordu ve ben bu iki aydır kendime hiç gelememiştim. Düzenli uyumuyor ve yemiyordum. Bu yüzden baş ağrılarım artmıştı. Bu sabah da yine baş ağrım ile uyandığımda uyanma nedenim çalan telefonumdu. Etejerin üzerindeki telefonu aldım ve arayana bakmayı umursamadan cevapladım. "Efendim?" Sesim uykulu ve yorgundu. "Baekhyun, ben Hae Soo." Gelen sesle ayaklandım. Chanyeol'un nerede olduğunu biliyor olabilirdi. "O-oh." "Bu saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim, biraz konuşabilir miyiz?" Derin bir nefes aldım. "Tabi, nerede buluşacağımızı mesaj atarsın. 1 saate çıkıyorum." Karşıdan bir onaylama sesi geldiğinde telefonu kapadım ve ayağa kalkıp banyoya girdim. En son ne zaman yıkandığımı bile hatırlamıyordum.

Banyodan çıktığımda üzerimi giyinip evden çıkmış ve Hae Soo'nun dediği yere gitmiştim. Mekanı inceleme gibi bir şey yapmadım ve içeri girip etrafıma baktım. Henüz gelmemişti. Cam tarafından boş bir yere oturdum. "Ne isterdiniz Efendim?" Genç çocuk başımda dikildiğinde ona bakma ihtiyacı duymuştum. "Baş ağrısına ne iyi gelir biliyor musunuz?" Hafif bir tebessümle başını salladı. "Papatya çayı ister misiniz? Baş ağrılarına iyi geldiğini biliyorum." Onaylar anlamda başımı salladım. "Papatya çayı iki olsun." Hae Soo karşıma oturduğunda ona döndüm. Elinde bir çanta ve yanında da bebek arabası vardı. Garson gittiğinde utangaç bir halle konuştu. "Nasılsın?" Sorduğu sorunun saçma olduğunu o da biliyordu. Bu yüzden cevap verme durumunda bulunmadım. "Baekhyun ben sana her şeyi en baştan anlatmak istiyorum." Umutla gözlerime baktığında sadece başımı salladım ve onayladım. "Chanyeol ile ufak bir mekanda karşılaştık. O gün doğum günümdü. Ve Chanyeol ilk görüşte de 1500 görüş sonrasında da beğenilecek biri. Bende de öyle oldu. Çok beğendim. O gece gözleri sadece içmeye odaklanmıştı. Ondan faydalandım. O gece çok sarhoştu ve hiçbir şey hatırlamıyordu, o gece gizlice telefon numarasını kaydettim. Aslında her şey bir yanlış anlaşılma diyebilirim. Bunun pişmanlığını da birini sevince anladım." Anlatılan şey ara ara nefesimi kesse de aralıksız dinlemiştim onu. "Anlıyorum." Bakışlarımı ellerime indirdim. "Baekhyun, çok yüzsüzce olacak ama senden bir şey isteyeceğim." Çayları getiren garsona ufak bir tebessüm gösterdim. "Söyle." Sesim hiçbir anlam içermiyordu. "Baekhyun, ben gidiyorum ve Chanyeol bildiğim kadarıyla gitmiş. Ama senin için geri döneceğine eminim. Çünkü o seni çok güzel seviyor Baekhyun. Böyle bir sevginin arasına girdiğim için kendimden nefret ediyorum." Çayımdan bir yudum aldım. Chanyeol'un adını duydukça kalbime tekrar tekrar ağırlık çöküyordu. "Baekhyun, Yu Jin'i bırakabileceğim tek kişi sensin." Dediği şey ile gözlerim genişlemiş ve ona şaşkınlıkla bakmıştım. "İyi de neden?" Oturduğu yerde biraz hareket etti ve kollarını masaya yasladı. "Hamile kalmanın benimde planlarımın arasında olmadığını daha önce de söylemiştim. Şuan başka biri ile tanıştım ve evlenme teklifi aldım. Yeni bir hayata başlamak istiyorum ve babası tarafından sevilmeyen bir çocuk inan istediğim son şey. Chanyeol döndüğünde onu yetimhaneye bırakıp bırakmamak size kalmış ama şuan Yu Jin'i bırakabileceğim tek kişi sensin." Şuan mantıklı düşünüp düşünmediğimden bile emin değildim ama olumlu anlamda başımı salladım. "Ona iyi bakacağımdan şüphen olmasın." Minnettarlıkla yüzüme baktı. "Teşekkür ederim Baekhyun, Yu Jin benden çok seni sevmişti zaten." Gülümsemesine eşlik ettim.

Hae Soo gideli neredeyse 1 saat oluyordu ve ben 1 saattir arabada yatan Yu Jin ile bakışıyordum. ''Bakar mısınız?'' Papatya çayı getiren çocuğa seslendim. ''Ne isterdiniz efendim.'' Hae Soo'nun getirdiği çantadan biberonu buldum. ''Sıcak süt var mı acaba?'' Umutla sordum. Ufaklık acıkmış olmalıydı ve artık tamamen benim sorumluluğumdaydı. ''A-ah, üzgünüm efendim.'' Üzgünce başımı salladım ve hesabı ödeyip Yu Jin'in çantasını ve arabasını alıp kafeden ayrıldım.

----

Eve geldiğimde kapıyı açan yardımcı başta şaşırsa da ardından elimdeki çantayı aldı ve bana yardımcı oldu. Evdeki herkes kahvaltı masasındaydı ve Jongin ile Kyungsoo da annemle babama eşlik ediyordu. ''Baekhyun-ah geldin mi?'' Annem bana döndüğünde yüzündeki şaşkınlık sırayla masadaki diğer herkese de yayılmıştı. ''Bu da ne?'' Herkesin merak ettiği soruyu Kyungsoo sorduğunda Yu Jin ile birlikte masaya oturdum. Evin içi çok sessizdi ve herkes benden bir açıklama bekliyordu. ''Her şeyi en baştan anlatmanın vakti geldi değil mi?'' Hiç kimse cevap vermemişti. ''Chanyeol ile ayrılma nedenimiz, bu bebekti. Chanyeol benden önce başka biri ile birlikte olmuş ve ortaya bu ufaklık çıkmış. Benden babasız büyümemesi için Chanyeol'den ayrıldım ve Amerika'ya gittim. Şimdi ise annesi başka biri ile evleneceğini söylüyor, bu durumda iki seçeneğim vardı ya onu yetimhaneye bırakmak ya da yanıma almak.'' Annem ve babam şok üstüne şok yaşıyordu. ''Ve sende yanına almayı mı seçtin?'' Babam sorduğunda sadece başımı salladım ve onu onayladım. ''Park ailesinin bundan haberi var mı?'' Tabi ya birde o sorun vardı. ''Emin değilim.'' Masada bir müddet daha sessizlik olmuştu. Bu sefer sessizlik Yu Jin'in ağlaması ile son buldu. ''Anne ne yapacağım?'' annem aptal halime güldü ve kollarını uzatıp bebeği kucağına aldı. ''Ağladığında ne yapacağını bilmiyorsun ama bir bebeğin sorumluluğunu aldın ha?'' ''Sadece Chanyeol dönene kadar.'' Annem Yu Jin ile mutfağa giderken bakışlarımı babama çevirdim. ''Tüm bu işlerin sonunu kestiremiyorum. Artık verdiğimiz ara son bulmalı Baekhyun.'' Onu onayladım. Artık işin başına dönmeli ve Chanyeol döndüğünde bir yığın iş ile karşılaşmamalıydı.

A Phone Beside Me (ChanBaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin