Wine

170 16 2
                                    

~2 Yıl Sonra~

''Yu Jin koşma!'' Oradan oraya koşan ufaklığa yetişmekte cidden zorluk çekiyordum. ''Baba~ beni yakalayamadığın için koşmamı istemiyorsun değil mi?'' Benden yaklaşık 10 adım uzakta durmuş ve ellerini beline koyup dil çıkarmıştı. ''Evet, sen o kadar hızlısın ki seni yakalayamıyorum.'' İkna olmuş gülümsemesi yüzüne yayılırken bu sefer bana doğru koşmaya başlamıştı.

Chanyeol gideli 2 yıl 2 ay olmuştu. Yazdığı son mektuptan sonra benimle hiç iletişime geçmemişti ve bende ne kadar uğraşırsam uğraşayım yerini bulamamıştım. Yu jin 2.5 yaşındaydı ve neredeyse tıpatıp Chanyeol'e benziyordu. 

''Baba ne oldu?'' Yu Jin'in sarılışın karşılık vermediğimi fark ettiğimde kollarımı küçük bedene sardım. ''Hiçbir şey olmadı Jin, Sadece seni nasıl uyuturum diye düşünüyorum.'' Kolarımdan ayrılmaya çalışınca daha da sıkı tuttum. ''Baba~'' Ensesine kocaman bir öpücük kondururken huylandığı için gülmeye başlamıştı. ''Şimdi gidelim ve uyuyalım olur mu?'' Yu Jin öğle uykusunu cidden sevmiyordu, bu yüzden bu seferliğine ona eşlik edecektim.

Daha ne kadar kaybetmem gerek 

Kalbim affedilmeden önce

Daha ne kadar acı çekmem gerek

Seninle tekrar görüşebilmek için

Bir kez daha

Senin bencil doğallığın,beni kendine daha çok aşık etti

Bir şans daha

Anılar tarafından durduruldum

Bir şans daha 

Eğer benim dileğim gerçek olsa

Daima senin yanında olacağım

Yapmayacağım hiçbir şey yok

Sana sarılabilmek için her şeyi riske atacağım.

Tanıdık ses kulaklarıma dolduğunda o susana kadar bekledim. Gözlerim yanıyordu. Ardından yanımda bir hareketlenme oldu ve gitmeye başladı. Yavaşça doğruldum ve gözlerimi açtım. Karşımda duruyordu. Uzanıp elini tuttum. Soğuk alyansı tenimde hissedince daha kötü olmuştum. ''C-chanyeol.'' gözlerim artık iflas bayrağını çekip yaşları serbest bıraktığında bana yaklaştı ve yanaklarımdaki yaşları sildi. ''Dışarıda konuşalım.'' onu onayladım ve arkasından çıkıp yavaşça kapıyı kapattım.

Arka bahçede durduğunda 1 adım gerisinde durdum. ''Baekhyun.'' dedi. Sesini öyle çok özlemiştim ki aralıksız konuşsun istiyordum. "Çok geç geldin." Dedim. Yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum. "Özür dilerim bebeğim, çok zor toparlandım." Kollarını bana dolması son nokta olmuştu. Hıçkırıklarım serbest kalırken yavaş yavaş saçlarımı okşuyordu.

"Çok özledim seni, çok bekledim. Öyle çok korktum ki gelmeyeceksin diye, çok korktum Chanyeol." Hıçkırıklarım arasından konuştum. "Şşş buradayım bebeğim, gitmeyeceğim, mutlu olacağız." Sesi öyle güzeldi ki.

"Baba bu amca kim?" Arkamızdan bir ses geldiğinde Chanyeol'e sarılmayı bıraktım ve uykulu gözlerle bize bakan ufaklığa döndüm. "Bebeğim! Dışarısı soğuk neden öyle çıkıyorsun?" Yu Jin'i kucağıma alıp içeri girerken Chanyeol'un bizi takip ettiğinden emin olmuştum.

Yu Jin'i yatağa yatırdığımda onu yorganla iyice sarmalamıştım. "Baba, o amcanın kim olduğunu hala söylemedin." Mızmızlanarak söyledi. "Baekhyun?" Bu sefer Chanyeol konuştuğunda ona döndüm. En az Yu Jin kadar o da soru yağmuruna tutuyordu beni gözleriyle. "Ahh pekala, Chanyeol bu ufaklık Yu Jin, ve bu amca da Chanyeol." Yu Jin'in saçlarını karıştırdığımda gözlerini kapadı ve gülümsedi. Bunu yapmamı çok seviyordu. "Yu Jin?" Chanyeol konuştuğunda ona döndüm. Yüzümdeki ufak gülümseme ile onu onayladım. "Merhaba Yu Jin-ah" Chanyeol ufaklığın saçlarını karıştırdı ve gülümsedi. O sırada Yu Jin bana bakmıştı. Yabancılarla konuşmaması konusunda onu defalarca kez uyarmıştım. Başımı aşağı yukarı salladım. "Merhaba Efendim." Dedi ve selam verdi. "Şimdi sen uyu, bizde bu amca ile bir şeyler konuşalım tamam mı Yu Jin-ah?" Başını sallayarak beni onayladı ve başını yastığa koyup gözlerini kapadı.

2.5 yaşında olmasına rağmen çok zeki bir çocuktu. Odanın kapısını sessizce kapadım ve Chanyeol'ün arkasından salona indim. "Bana anlatman gereken bir şey yok mu sence de?" Karşılıklı durduğumuzda sordum. "Her şeyi anlatacağım ama önce bir şeye bakmam gerekiyor." Bana doğru büyük bir adım attı ve boynumdaki zincirin ucuna bakmak için kolyeyi kazağımın dışına çıkardı. Yüzü hayal kırıklığına bürünürken kolyeyi öylece bıraktı. "Kolyeyi takarsın diye umuyordum." Dedi. Sesindeki üzgünlük belirgindi. "Yüzük biraz kolyede ağırlık yapıyordu, bende parmağıma takayım dedim." Alyansın olduğu elimi yukarı kaldırdım ve gösterdim. Sanki uzun süredir nefesini tutuyormuş gibi derin bir nefes verdi. "Beni çok korkuttun." Kollarını vücuduma sararken kulağıma fısıldadı.

Koltukta karşılıklı otururken özlediğimiz yüzleri ne kadar süredir izliyorduk bilmiyordum. Yu Jin hakkında her şeyi anlatmıştım. Uyandığında ise Chanyeol kendini tam anlamıyla tanıtacaktı.

Chanyeol ise, yük gibi geçen 1 yılın ardından, tıpkı mektubunda olduğu gibi kaçtığını söylemişti. Yorgunluklar, özlemler, hayal kırıklıkları, işler ve diğer bir sürü şeyden kaçmıştı. Tıpkı benim yaptığım gibi. Onun ki biraz uzun sürmüştü ama bunu umursamayacak kadar özlemiştim onu.

"Baekhyun." Dedi. Elleri yüzümü okşuyordu. Gözlerim kapalıydı ve yumuşak dokunuşlarında kendimi kaybediyordum. "Efendim." Dedim. ''En güzel, en kaliteli şarap yıllarca bekleyendir derler . Sende bekledin beni yıllarca. Ve daha da güzelleşmişsin bekledikçe.'' Gülümsedim. "Özür dilerim." Dedim onun güzel iltifatına karşın. "Özür dilerim, seni bu denli sevdiğim halde kaçtığım için senden, ikimize de acı çektirdiğim için." Göz yaşlarımı tekrar tekrar silerken kendimi Chanyeol'e teslim ettim. "Şş, ağlama bebeğim. Artık hep beraber olacağız. Seni asla bırakmayacağım, beni bırakmana izin vermeyeceğim. Mutlu bir aile olacağız." Başımı göğsüne yasladığımda tüm dertlerim uçtu, tıpkı eskisi gibi.

"Baba." Arkamızdan gelen uykulu ses ikimizi de ona çevirirken gülümsedim. Yıllardır hayal ettiğim sahne Aynen böyleydi. "Gel bakalım bebeğim." Ufak adımları ile yanıma geldiğinde kollarını öne doğru uzattı. Ufak bedeni kucağıma alırken Chanyeol hayranlıkla Yu Jin'i izliyordu. "Yu Jin-ah, baban ile tanışmak ister misin?" Yu Jin hala uykuluydu ve dediğimi anlamış gibi gözükmüyordu. "Baba seni tanıyorum ya." Dedi. Başını göğsüme yaslamıştı. "Diğer babanı." Dedi Chanyeol. Yu Jin merakla Chanyeol'e bakıyordu. "Baba~" dedi. Chanyeol'un dediğini anlamamıştı. "Yu Jin-ah senin iki tane baban var, ve bir diğer baban da burada." Chanyeol'u gösterdim. Chanyeol kollarını ona uzattığında başta tereddüt etse de kucağımdan kalktı ve Chanyeol'ün sarılışına karşılık verdi. "Şimdi size de mi baba diyeceğim ben." Düzgün telaffuzu her konuşmasında göğsümün kabarmasına neden oluyordu. Chanyeol başını aşağı yukarı salladı. "Ama istersen ona anne de diyebilirsin." İkisinin gülmesi başta beni de güldürse de ardından ciddi bir ifadeye büründüm. "Yah! Yu Jin bana ne diyecekmişsin sen?" Sesim ciddi çıksa da mimiklerimi kontrol edemiyordum. "Anne diyecekmişim." Dedi ve Chanyeol'e sarılarak kendini benden korudu.

---

Annemin gönderdiği yemekleri ısıtıp masayı hazırlandığımda Yu Jin ve Chanyeol'ü çağırmak için mutfaktan çıktım. Evin içi fazla sessizdi. Salona girdiğimde televizyondaki çizgi filmin sesi kısıktı ve tam karşısındaki koltukta Chanyeol ile Yu Jin birlikte uyuyordu. İkisinin yüzündeki huzur benim en büyük mutluluğumdu. Gülümsedim. Yemeyi sonra da yiyebilirdik. Televizyonu kapadım ve odamdan getirdiğim battaniyeyi üzerlerine örttüm. "İyi uykular Chanyeollie, iyi uykular bebeğim." İkisinin de alnına ufak bir öpücük kondurdum ve ışığı kapatıp mutfağa geri döndüm.

Chanyeol uzun bir süre sonra da olsa geri dönmüştü. Her şey kusursuzdu. Ve şuan tek dileğim her şeyin böyle devam etmesiydi.


A Phone Beside Me (ChanBaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin