•22•

6.8K 698 193
                                    

Jungkook gülümseyerek ona yaklaşan kıza sarıldı ve şöyledi dedi :

"Welcome home, nuna."(1)

Bence bildiği tüm İngilizce kelimeler bundan ibaretti. Bir şey söylemeden kızın aradan çekilmesini bekledim. Jungkook'la aramızdaki şu şeyi bir an önce sonuca ulaştırmalıydım.

İyi ya da kötü.

Kız öndeki koltuğa bıraktığı çantasını titreten telefonunu almak üzere yeniden garajın girişine doğru yol alırken "Wait a second. It's probably Namjoon-ie." (2) diyordu.

Bu sırada Jungkook'la göz göze geldik.

"Nerede kalmıştık?"

Yeniden benimle konuşurken, sesi tamamen sakindi. Bu beni neden daha fazla sinirlendiriyor ve ona vurma isteğimi körüklüyordu, bilmiyordum.

"Cümlelerin mantık çerçevesinden çıktığından beri seni dinlemiyorum." dedim.

İsyankar bir tavır sergilerken,kaşlarını çatmıştı.

"İyi de sen beni hiç dinlenemedin ki!"

Neyi kastettiğine dair en ufak fikrim yoktu. Ayrıca garajın duvarsız olan giriş kısmından güçlü bir rüzgar estiğinde ikimizin de saçları hafifçe havalanmıştı. Dışarıdan gayet normal göründüğümüze emindim.

Bunu düşünmeyi bırakıp "Dinlememe değecek şeyler söylemiyorsun çünkü!" dedim.

İkimiz de normal konuşma sesimizden iki ton daha ince sesle bağırıyorduk çünkü insanlar sinirlendiklerinde sesleri incelir.

"Hiç dinlemediğin için bunu bilemezsin, Nari. Bir kez olsun fikrimi sormadın! Üstelik ödev iki kişilikken!"

Ağzımı açtığımda az öncekiyle aynı kişi, bir kez daha sözümü söylememe engel oldu.

"It looks like she's getting crazy for him." (3)

İkimiz de girişe baktık. Yanındaki Namjoon'la duran kız uyuz olunası tavırlarıyla ilk saniyeden aramızda hoş olmayan bir enerji yaratmayı başarmıştı.

Namjoon onu "Eva..." diyerek uyarırken, alayla güldüm.

"I'm not getting crazy for him! He makes me crazy with he's dumb behaviours!"(4)

Eva gülerken Namjoon, elini onun omzuna koydu.

"Ortamdaki gerginliği azaltmaya ne dersiniz? Birer kahve içmek hepimize iyi gelecektir, çocuklar. Azıcık sakinleşin."

Yeniden Jungkook'a döndüm.

"Bunu sonra konuşalım." dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.

"Zaten her şeyi sen istediğin zaman yapıyoruz öyle değil mi Jungkook? Bu şey burada bitmeli."

Jungkook çok sakin bir tavırla konuştu.

"Ödev hakkındaki her şeyin beyni sen olduğuna göre, en azından zamanı ben belirleyebilirim öğretmenim. Aa, ya da senden izin almalıydım sanırım öğretmenim. Üzgünüm."

Yapmacık tavırlarla önümde doksan derece eğildikten sonra yüzündeki gülüşü hiç bozmadı.

Gerçekten, kafasını koparıp vahşi hayvanlarla dolu bir hayvanat bahçesine atmak istiyordum.

"Ne var biliyor musun? Unut gitsin. Kendine seninle uğraşabilecek birilerini bul. Ukala tavırlarına, iğrenç özgüvenine ve... Tüm tembelliklerine katlanan birilerini."

Geriye doğru iki adım attıktan sonra, son noktayı koydum, aramızda dönüşü olmayacak olan o sözleri ekledim.

"Tabii... Bulabilirsen."

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin