•37•

7.3K 723 358
                                    

Gerçekten okuduğunu henüz kendime kanıtlayamadığım iki üniversiteli, okula genellikle uğramayan üç lise öğrencisi ve iki ne yaptığını bilmediğim genç bireyle toplamda yedi serserinin GARAJ adını verdiği bu kapısız, ıssız, tuhaf yerde onlarla birlikte flört ettikleri, çıktıkları veya çıkmak istedikleri kızlarla birlikte tavuk yedim. Yemekten sonra yapılan sıkıcı sohbetlere dahil olmamam benim için sosyal faaliyetlerin burada sonlanması gerektiğini belli ediyordu. Buna rağmen kalkmak istediğimde hiçbir bahaneye inanmadılar. Babamın beni beklediğini söyledim, anahtarımı unuttuğumu söyledim, yapmam gereken işler var dedim. Umursamadılar. Akşama harika bir parti varmış, sorsalar zerre ilgilenmiyordum. Sormadılar.

Yooseul eve beraber dönmeyi teklif edince bir şey diyemedim, Jungkook o sırada ortamda değildi -olsaydı da muhtemelen altın kural saçmalığını öne sürüp kalmam gerektiğini söylerdi.

Konuştukları şeylerin pek çoğunu dinlemedim. Bir ara şu sahne almak istedikleri okul etkinliği için okuldaki konseyle konuşmam gerektiğini söylediler. Fırsatım olmadığını belirttim, Jin olmasaydı bana daha fazla baskı yapacaklarına emindim. Şükürler olsun ki düşünebilen birileri vardı aralarında.

Bir kilim serip çimlerin olduğu ağaçlık alanda oturduğumuzda Namjoon telefon ekranını çevirip herkese gösterdi.

"Bakın, kabul edildiğim yarışmanın belgesi elime ulaştı."

Telefon herkesin elinde teker teker dolaşırken "Ne yarışması?" diye sordu Iseul.

"Namjoon hyungun grupta benden sonra en zeki kişi olduğunu biliyor muydun?" diye karşılık verdi cips paketini kucağına alan Taehyung.

Diğerleri güldü.

"Muhtemelen bilmiyordu ve şu anda da inanmıyor." Jimin, hemen yanında oturan Iseul'la yalnızca bakışarak bile flörtleşiyordu. O ikisi kıkırdadı.

Eva ise, Namjoon'la çalışıp ezberlediği cümleyi yamuk bir telaffuzla seslendirdi.

"Üniversiteler... için... zekanın... Ah hayır... Zeka için..."

Ona arkadan sufle veren Namjoon'un çabasına rağmen cümleyi tamamlayamayan Eva herkesi güldürürken utanarak sevgilisine sarıldı.

"İlerleme kaydediyorsun nuna." dedi Jungkook ona, birilerini nasıl desteklemesi gerektiğini biliyordu. Göz göze geldiğimizde tebessümü genişledi, olaylara katılmam için kaşlarını kaldırdı. Onu görmezden geldim.

Bu sırada telefon benim elime geçmişti, yanımdaki Haru kırmızı kaplı telefonu bana uzattığında Hoseok da konuşmaya başlamıştı.

"Özel okulların öğrenci seçme programlarından biri. Bu yarışmada derece yapan öğrenciler üniversite sınavına girmek zorunda kalmıyor, Namjoon da sınava çalışmakla zaman kaybetmemek için yarışmayı kazanacak."

"Eğer şansım varsa." dedi Namjoon.

Ekrana daha dikkatli baktığımda yarışmayı yapan okullar arasında Yonsei Üniversitesi'ni görür görmez aptal tesadüflerin peşimi bırakması için bir ara Tanrı'ya yalvarmam gerektiğini hatırlattım kendime.

Yonsei Üniversitesi'ndeki bilim kulübüne dışarıdan katılan birkaç lise öğrencisinden biriydim ; geçen senelerde okuduğum liseyi temsilen yarışmalara gitmiş, oradaki profesörler tarafından (söylediklerine göre) keşfedilmiştim. Onlara kalsa, Kore'nin en iyi üniversitelerinin üçlemesi olan SKY'dan herhangi birine gitmeliydim. Bense büyükannemi dinleyip Busan'a gitmeye niyetliydim. Akademik kariyerle ilgilenmiyordum. Bu zaman zarfında kendimi geliştirebilmek ya da oyalayabilmek ya da ne derseniz deyin, bir sebepten dolayı üniversitenin bilimsel-deneysel her türlü yarışma ve fuar tarzı şeylerine katılıyordum.

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin