•36•

7.2K 659 293
                                    

Paranın kölesi olan ve kendine sanatçı demeye cesaret edebilen rezil ünlü şarkıcılardan birinin yalnızca hit olması için üretilen fabrika yapımı ucuz bir pop şarkısı mekanda bangır bangır çalarken oturduğum yerde rahatsızca kıpırdanmaktan yorulmuştum. Yarım saattir çalan tüm şarkılar anlamsız bir cinsel arzuyu anlatan sözlerle dönüp dolaşıp insanları yalnızca dans ettirmeye yarıyordu. Dehşet derecede sinir bozucuydu.

Pekala. Üvey kız kardeşim Nam Ben Güzelim Ji Soo ve üvey erkek kardeşim Nam Ben Zenginim Ji Won'u hatırlıyor musunuz bilmiyorum ama ben hep onları hafızamdan silmek istiyordum.

Bu ikiz zengin züppelerinin doğum günüydü. Ben de annemin zoruyla davet edilmiştim. Babam, Busan'dan geldikten sonra büyükannemin uzun konuşmaları sonucunda benim daha sosyal olmam gerektiği konusuna ikna olmuş halde bir süre bir şeyler anlatıp durmuştu. Hatta yol boyunca Jungkook'la daha çok ders çalışmamı istedi. Delirmek üzereydim ; ne diye asosyal olmak ya da yeteri kadar sosyal olmamak sorundu? Hem, bu sosyallik konusundaki yeterlilik kime veya neye göreydi? Beni yalnızca odasında yaşayıp kitap okuyan bir kız olarak kabul edemezler miydi? Beğenmiyorlarsa pek ala onlar da değişebilirdi.

Tüm bu düşüncelerim seslenip dışarıya çıkamadığından, buradaydım.

Kentin en kalabalık, en pahalı, aynı zamanda en zevksiz dekorasyonuna sahip mekanlarından birinde Ji Soo ve Ji Won'un doğum günü partisi, tüm gereksiz öğrencilerin katılımı ve benimle devam ediyordu. Geldiğimden beri oturduğum yerden kalkamamıştım. Yanıma oturan Go Eun, gerçekten Yoo Seul'ın ruh eşi olabilirdi. Kim olduğumu sormadan üzerimdeki kazağın bir ton açığını ilerideki butikte bulabileceğimi, bunun bende pek abes durduğunu söyledi. Muhtemelen Ji Soo'nun sahte arkadaşlarından biriydi. Kızın düşündüğü tek şey üzerimdeki kıyafetler, saçımın doğal olup olmaması ve gözlük yerine neden lens kullanmadığımdı. Birini tanımak için sorulmaması gereken ilk on sorunu çoktan sormuştu. Böyle insanlar midemi bulandırıyor.

Bu sürpriz görünümlü doğum gününü aslında tamamen ikizler kendileri tasarlamışlardı. Hadi ama ; özel program bile yapmışlardı bu kutlama için. Ji Won çalışmadan asla o uzun konuşmayı yapamazdı ve kalabalık ondan şarkı söylemesini istediğinde sahneye çıkan Ji Soo'nun playback yapmadığına kimse beni inandıramazdı. Onları yeteri kadar tanıyordum, gerekmediği halde.

Hediye almak için bundan bir saat öncesine gidersek ; annemle arabadan inip bir mağazaya girmiştik. Biraz olsun benzemediğimizi kanıtlamaya yemin etmiş olan annem, "Ji Soo istediği her şeye sahip." demişti.

Ona içimden gelen herhangi bir şey alabilirmişim. Bence Ji Soo insanlık ve zekadan uzaktı ama onlara sahip olmak istediğini sanmıyordum zaten. Bir şey demedim ; annem bana hardal rengi bir bere mi yoksa kolye mi almam konusunda fikir verdi. Bana kalsa ona kitap alırdım, okumasa da belki bir gün dikkatini çekerdi. Annemse bunun eski bir numara olduğunu belirtti. Kitap almak dünyanın en eskimeyen numarasıydı belki de. Sevgili annemin bunu bilmiyor oluşu beni üzmüştü.

Hediye verme vaktinde herkes heyecanla sıraya girdiğinde amaçlarının doğum günü çocuklarını mutlu etmek değil, gösteriş yapmak olduğunu anlamak zor olmamıştı. O ikisi, hediyeleri bir show programı sunucusu gibi açıp herkese göstererek abartılı tepkiler verirken sıranın sonuna geçtim. Görgüsüz insanlardan nefret ediyordum. İnsanlar daima bir şeyler isterlerdi ; biliyordum. Önemli olan bu isteme içgüdüsüne karşı koyup kendini terbiye etmek değil miydi?

Sıra bana geldiğinde beyaz tüllü elbisesi tüm vücut hatlarını haykırırcasına belli eden Ji Soo "Bakın kim buradaymış!" dedi abartıyla.

Annem ve Bay Nam köşeden bakarken beş yaşındaki tatlı kızlarının oyununu izliyor gibi davranıyorlardı.

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin