•41•

5.9K 657 217
                                    

Derse başlamadan önce beni rahatlattığı için ona minnettar olmalıydım ; öyleydim de. Bana iyi gelmişti bu koşma işi.

Bizim evde çalışamayacağımız için, GARAJ'a gittik. Yoo Seul, onların evinde kalan kitapları gelirken getirecekti.

GARAJ'a vardığımızda, üçlü büyük koltukta birinin uyuduğunu fark ettim, Tae Hyung'tu.

Koltuklara geçmek yerine, geçen sefer yaptığımız gibi bir kilim alıp çimlik alana gittik, GARAJ ışıklarının aydınlatabileceği bir yere kilimi serip oraya oturduk. Jungkook sırtını ceviz ağacına dayadı, sol dizini kırıp rahat bir oturma pozisyonu buldu kendine. Ben de kilimin kenarına kıvrıldım.

"Daha iyisin, değil mi?" Yüzüme dikkatle bakarak sorduğu sorusuna karşılık utanarak parmaklarımla oynamaya başladım.

"Evet. Koşmak iyi geldi... sanırım."

"Buna sevindim."

Gülümseyerek kafasını kaldırdı ; bir şeyleri başarmanın verdiği mutlulukla daha da keyiflenmişti.

Biraz sustuk, hafif esen rüzgar ağaç dallarının hışırtılar çıkarmasına neden oluyordu, yıldızların hafiften gökyüzünde kendini göstermeye başlayışını izledik. Hava güzeldi, Jungkook denen serseriyle bir kilim üzerinde gökyüzünü izliyordum. Uzun süredir tatmadığım güzel bir andı bu.

"Gizli görevimizi bayağıdır aksatıyoruz. Buna derhal bir hızlandırma semineriyle son veriyorum." dedi. Ne ara bunları düşünüp söylemişti, bilmiyordum.

"Gün içinde öğünleri birlikte yiyeceğiz dedik ama sen Min Hyuk'lasın."

"Sen de hep Yoo Seul'ın yanındasın."

Bunu sadece düşünmem gerekiyordu, kıskanıyormuş  gibi sesli söylememeliydim.

Jungkook, dünya üzerinde yeni bir kıta keşfetmiş gibi kocaman gülümsedi.

"Ah, evet. Şey, kusura bakma."

Bir şey demedim.

"Bundan sonra beraber yiyeceğiz, sabahları evde bir şey yemezsen bana mesaj atacaksın."

Göz devirdim.

"Bu kuralları bir kez olsun cidden düşünüyor musun sen?"

Beni taklit ederek göz devirdi.

"Evet, tabii ki."

Sonra ciddileşip devam etti.

"Dansa gelmen konusunda anlaştık, değil mi? Hazırlıklar başladı."

"Ah... O konu..." Düşünürken alnıma dokunarak odaklanmaya çalıştım. Okul Dansı yılın bu zamanlarında yapılan bir bahar etkinliğiydi. Gençler partnerlerle dansa gelirdi, balo provası gibi bir şeydi. Bangtan'ın sahne almak istediği gece, tam olarak buydu.

"Öyle yerler bana göre değil." dediğimde kaşlarını kaldırıp beş yaşındaki bir çocuğa anlatır gibi anlattı.

"İşte o yüzden geliyorsun zaten. İleride iş yerinde bir davet olduğunda ne yapacaksın? Hem, altın kuralı unutma. Jungkook nerede, Nari orada. Ben de dansa gittiğime göre..."

"Sen de gitmesen ve ikimiz de evlerimizde kitap okusak?" Teklifim midesini bulandırmış gibi karnını tuttu.

"Reddedildi."

Ofladım.

"Ne giyeceğimi bile bilmiyorum."

"Hadi filmlerdeki gibi seni mağazalara falan götürelim, sonra ben sana yakışan çok güzel elbiseleri almanı engelleyeyim."

sunya Where stories live. Discover now