1 Bölüm

24.6K 837 43
                                    



Yıl 1997

Bir çift minik gözleri yeşillere boyanmış küçük cılız, bedeninin heryeri buruş-buruş olan kız çocuğu dünyaya gözlerini açtı. Annesinin sevinci babasının yolunu sabırsızlıkla beklediği hayatlarını bir kat daha güneş gibi sımsıcak yapan, parlaklığıyla ailesinin gözlerini kapaştıran Güneş bebek. 4 erkek abinin gözbebeği ve 1 ablanın ne zamandır beklediği kız arkadaşı. Daha doğulmamıştan sevilmişti, herkes tarafından benimsenilmişti. Bu ailenin en küçük bireyiydi o. Ondan sonrası yoktu.

Eren ve Gülru'nun sevinçleri tabiki de yere göğe sığmayacak kadardı. Tarif edilemezdi bu duygu. Evet ilk defa anne ve baba olmuyordular ama ilk defa kız anne, babası oluyordular. Yolunu dört gözle bekledikleri Güneş'lerini bugün kucaklarına sapasağlam almıştılar. Kapı açılıp küçük canavarlarıda odaya doluştuğunda büyük aile tablosu tamamlanmıştı. En büyükleri olan Soner almıştı küçük kardeşini ilk kucağına. Tam bir abi edasıyla tuttuğu küçük kızkardeşini şimdiden sahiplenmişti. Artık onun koruyacağı minik biri vardı. Bebeğe küçük tüy kadar öpücüğünü yanağına kondurduğunda Güneş bebek abisini o an yamuk gülümsemesiyle ödüllendirmiş, Soner ise bu durumdan hayli keyif alarak dillendirmişti

- Anne baksana sevdi beni galiba, gülümsedi bana çünkü.

Sırayla güneş bebeği kardeşi Yiğite uzatarak vermişti. Aynı hisler, aynı düşünce, heyecan Yiğit içinde geçerliydi. Oda küçük kızkardeşinin yanağına tüy kadar öpücüğünü kondurmuştu. Elinde tutarak Gökhan'ın bakması için bir tık eğilmişti. Soner 11, Yiğit 9 yaşında, en küçük erkek kardeşleri ise 5 yaşında olduğu için bebeği ona vermeğe çekinmiştiler. Küçük adamlar abiliği çoktan sahiplenmiştiler. Tabi bu durum Gökhan'ın hiç hoşuna gitmemiş hemen itirazını bildirmişti. En asi ruhlularıydı içlerinde. Her şeyin onun istediği gibi olması gerekiyordu. En sinirlileri ise Yiğit'ti. Soner'in büyük olmasına bakmayarak bazen o bile kardeşinden çekiniyordu. Soner ise en sakinleriydi. Kendi kafasına göre takılanları. Hiç kimsede işi olmazdı tabi onunda bir damarı vardı, ama neyseki o damara bugüne kadar basan biri olmamıştı. Olmasında zaten. Şimdiden belliydi bu küçük adamların nasıl bir karaktere sahip olacakları.

Geçen saatlerin ardından kapı açıldığında Buğra ve Tuana gözükmüştü. Gülru'nun mutluluğuna mutluluk katılırken Tuana ve abisiyle görüşmüştü. İnatçı abisi hala tavırlıydı, konuşuyordu ya bu ona yeterdi. Biliyordu birgün gelecek onu tamamen affedecekti. Tabii o günün yakın zamanda olmasını ne kadar çok istediğini bir Allah bir de kendisi biliyordu. Aslıhan annesininde yanında onlarla gelmesini istedirdi ama kadını az mesafe yol bile yoruyordu. İyi olsunda eve gittiği zaman görsede olurdu.

Buğra küçük bebeğe doğru yürüdüğünde pembe battaniyenin içinde küçük minik bir kız görmesiyle dudaklarına içten gülümsemeyi kondurmuştu. Allah biliyor ya ne kadar sevindiğini, nede olsa kız dayısı olmuştu oda. Yanına gelen Tuana'yı görmesiyle kısık sesle

- Çok güzel değil mi?

- Evet öyle. Çok çok güzel.

Yanıtını almasıyla dudaklarındaki gülümseme daha da genişlemişti. Güzel olacaktı tabiki kimin yeğeniydi dayısına çekmişti vesselam. Laf sokmadan duramayacağı geldiği andan belliydi eh neyi bekliyordu o zaman. Yüzünü Eren ve Gülru'ya çevirmiş tek kaşını havalandırarak ciddi surat ifadesiyle

- Bu çocuk başkasının olmasın sakın.

Sorusunu yöneltmişti. Korkuyla gözleri berelen Gülru'yu gördüğünde gülmek istesede neyseki gülmesini bastırabilmişti. Gülru'nun

- Neden öyle düşündün ki şimdi. Yoksa bir şeyden mi şüphelendin?

Söylemesiyle gözlerini odada dolaştırarak yine o ciddi ve hiçbir şey anlaşılmayan surat ifadesini her ikisinin de yüzünde gezdirtmişti. Geçmişte ona yaptığının biraz da olsa intikamını aldığını düşünerek yeni anne babayı daha fazla bekletmeden

Kalbine beni alWhere stories live. Discover now