7 bölüm

12.6K 722 18
                                    




Gün yüzleşme günüydü. Gün can yakanın canını bir nebze dahi olsa yakma günüydü. Gün Güneş'in günüydü. Bekledi sadece konuşacağı zamanın kendine geleceği anı bekledi. Şükrü'nünde katılımıyla aile fertleri toplanmış Güneş'in tüm hayatı boyu aklından çıkmayacak o günü belirlemiştiler. Gün akşama doğru ilerlediğinde bugün Şükrü'lerde kalacağını annesine söylemiş, Gülru her ne kadarda kızı için endişeli olsada Güneş annesinin içini ferahlatacak kelimeleri söyleyerek

- Merak etme anne kendime acı çektirterek unutturacağım kalbime onu.

- Kendine yapma bunu.

- Hayır anne acı kalbime öyle bir işlesin ki, bu aşkı hatırlamak dahi istemesin.

- Peki kızım ben sana daha ne söyleye bilirim ki.

Ayaküstü konuştukları sohbeti böylece noktalamıştılar. Aslıhan ablası evlenip gittiği günden sık sık kaldığı evde artık Aslıhan'ın odası ona verilmişti. Yatağında bir sağa bir sola dönerek zamanın geçmediğinden dolayı sinirleniyordu. Gece saat 2'ye geldiğinde herkesin uyuduğuna kanaat getirerek parmak uçlarında yürüyerek çıktı odasından. Zaten çok ilerlemesine de gerek yoktu istediği oda iki adım ötesindeyi.

Elini sakince kapı kulpuna atarak ses çıkarmadan kapıyı açtığında dudağının tek tarafı kıvrılmıştı. İçeri süzülerek yine aynı sessizlikle kapıyı kapatmayı başarmış, uyuyan genç adamın hemen yan tarafında olan koltuğa gelişigüzel kendini bırakmıştı. Ay ışığının pencereden geçerek adamın yüzünün bir kısmını göstermesiyle görüyordu bakmaya doyamadığı yüzü. Telefonun sesi odada yankılandığında. Kaşlarını çattı kim olabilirdiki bu saate? Yoksa...

İç kemiren his düşmeye görsün insanoğlunun beynine ama Güneş'in beynine düşmüştü bir kere. Hem öyle ayıp, yapamam tiriplerine girmeyecekti. O mesajın kimden geldiğini öğrenecekti. Eline aldığı telefonun kilitli olmayışı ilk defa yüzüne gülen şanslardan biriydi.  Gönderenin Aysu denen kızdan olduğunu gördüğünde.

- Tövbe Tövbe kızım saat 2 de bu ne rahatlık. Niye yatıp zıbarmıyorsun hem.

Diye seslice içindekileri dışa vurmuştu. Gözleriyle bir adama birde telefondaki yazılara baktığında sinir haliyle elinde tuttuğu telefonu adamın kafasına geçirmişti. Sıçrayarak yerinden fırlayan ve ağzından çıkan cümleyi son anda Güneş'i görmesiyle durdurmuştu.

- Noluyor lan. Ben senin.... Güneş?

- Ne var?

- Kızım kafama telefonu niye fırlatıyorsun. Kafam yarıldı resmen. En önemliside farkettiysen uyuyordum.

- Sen zaten kıçını çevir uyu. Elimde olsa birini daha fırlatırdım o boş kafana.

- Konuşmana dikkat etsen iyi edersin Güneş. Gecenin bu saati gelmişsin odama onu geçtim kafama taş kadar şeyi fırlatıyorsun birde üstüne hakaret. Seni kırmadan git odana yat.

Diyerek yatağında oturur vaziyete geçerek, bir eliylede kafasını sıvazlıyordu. Şimdiden şişmeye başladığını hissediyordu. Yarını düşünemiyordu bile. Kafasında hala dikilerek duran kızı görmesiyle derinden nefes alarak.

- Sana git dedim değil mi?

- Gideceğim ama önce senden bir şey istiyorum.

- İsteyeceğin şey bu kadar mı önemli sarı civciv. Yarını bekleseydinde bari kafamda kurtulurdu bu sayede.

Ortamı yumuşatmaya çalışmıştı alaycı sözleriyle. Evet yaptığı hiç güzel bir şey olamasada Şükrü'nün en büyük zaaflarındandı Güneş. Bu kasvetli ortamı dağıtmak istiyordu ama genç kızın onun için hazırladığı süprizlerden haberi yoktu. Daha bu yaptıkları neydiki. Güneş bu aşkta kaybetmiş taraftı evet. Bunu kabul etmesi onun için her ne kadar zor olsada başka çare var mıydı da Güneş yapmamıştı? Ama canını yakan adamın bir nebze dahi canını yakmaktan durmayacaktı.

Kalbine beni alWhere stories live. Discover now