5 bölüm

13.9K 702 25
                                    



Yıl 2014

Sağına baktı önce sonrada soluna. Bir şeyleri kontrol eder gibiydi. Aslında öyleydide yakalanmaktan korkuyordu. Kalbi yine onu normal insanın yapamayacağı şeyleri yaptırıyordu. Tepkileri düşünmüyordu, bu zaman diliminde de düşünmek istemiyordu aslında. Arkadaşının derince nefes almasını duyduğunda bıktığını biliyordu ama ne yapsındı ondan başka yardım isteyecek birisi yoktu ki.

- Kızım vallaha korkuyorum ben gel vazgeç bu işten.

- Ölmek var dönmek yok Gözde.

- Bu işin sonunda öleceğimize göre. Yok yok ben vazgeçtim yapamayacağım.

Arkasını dönerek giden arkadaşının kolundan tutarak son anda yakalamıştı. Biliyordu bu yaptıklarıyla onu bu durumlara sokmasıyla çok oluyordu.

- Delirdin mi sen nereye gittiğini sanıyorsun? Vallaha Yiğit'ten haber sızdırmam sana.

- Tamam peki peki sen kazandın Güneş'te kendimi gerçekten yaşlı kadın sanıyorum.

- Öyle hissetmen güzel bir şey oyununu daha güzel yaparsın.

Diyerek kafasındaki peruğu düzeltmişti. Kendine yine sakin olmasını hatırlatarak derinden nefes alarak ciğerlerini oksijenle zenginleştirmişti. Zaten bu aralar en çok yaptığı şeydi derinden nefes alarak kendini sakinleştirmek.

- Sence ne konuşuyorlar da Şükrü'nün dudakları kıvrılmış olabilir.

- Ben nerden bileyim kızım. Müneccimiyim.

- Bi kerede çemkirme ya.

Dudaklarını dişleyerek karşıdaki kafede oturan adama odakladı bakışlarını. Sinirini güçbela zaptetmeye çalışıyordu birde gülmesi yok mu hepten delirtiyordu genç kızı. Geçen zamanla adamın hiçbir şekilde kalkmayacağını anladığında buna da el atmanın zamanı geldiğini anlamıştı.

- Plan değişti.

- Nasıl vaz mı geçtin yoksa? Eve mi dönüyoruz? Doğru karar aldığın için seni alkışlıyorum.

- Susta beni dinle döndüğümüzü kim söyledi ben sadece planın değiştiğini söylüyorum. Bak şimdi senin şimdiki görevin Şükrü'nün yanına gidip onu 5 dakka bile olsa o masadan kaldırman.

- Delirdin herhalde Güneş. Ben nasıl adamı kaldırayım?

- Onuda ben mi söyleyeyim. Ne bileyim git ve karşıya geçmekte yardım iste tabi bir sürede oyalamış olursan sevinirim.

Diyerek kılıktan kılığa sokarak en sonda yaşlı kadın imajına bürüdüğü Gözde'yi görünüşü gibi oyunculuğuda on numara olursa bu iş tamamdır demekten alıkoyamıyordu kendisini. Meraklı gözlerle giden arkadaşının arkasından bakmış kendisine gelecek zamanı sabırsızlıkla beklemeye başlamıştı. Arkadaşının kafeye girerek bir masada oturduğunu gördüğünde şimdilik her şeyin yolunda gittiğini anlayarak kendiside vakit kaybetmeden karşıya geçmiş görünmeyeceği yerde saklanmıştı.

Durduğu yerden içerisinin gözükmemesi canını sıksada içinden dualar ederek Gözde'nin bu işin üstesinden gelmesini diliyordu. Geçen kısa zaman Güneş için bir asıra beraberdi. Dört gözle bakışlarını odakladığı kafenin kapısı en son aralanmış çıkan ilk kişi Şükrü arkasıncada arkadaşı Gözde sarsak adımlarla ilerlemeye çalışıyordu. Gözde'nin bu görüntüsü o kadar komiktiki kıkırdamadan edememişti. Tabi arkadaşının oyunculuğuna da diyecek söz yoktu. Bir zamanlar istediği oyunculuğundan abisi istemesi sonucu vazgeçmeseydi yıldızı parlayacağına adı kadar emindi.

E şimdi oyun sırası ondaydı. Vakit kaybetmeden hızlı ve iri adımlarla kafenin karşısına geçip kapısını açarak içeri ilk adımını atmıştı. Bakışları ilk anda istediği kişiye odaklandığında sinsice gülümsemeden edememişti. Yine aynı hızlı adımlarla masada oturan kızdan izin almadan gürültülü şekilde masaya kurulmuştu.

- Pardon kimsiniz?

Diyen kızın saç başını yolmak vardıya neyse. Kendini oynayacağı oyuna odaklamalı ve bunda çok başarılı olması gerekliydi. Çünkü Gözde'nin Şükrü'yü daha fazla tutamayacağını biliyordu. İç çekerek ilk sözlerine başladığında, gözüne döktüğü ilaç nedeniyle ağlaması zor olmamıştı.

- Sorma benim halimi bacım.

- Bacım?

- Kandırıldım.

- Bundan bana ne?

- Çünkü deminden beri oturduğun kişinin karısıyım. Ahh evlendiğimizde bana çapkınlığına son vereceğini söyledi de nerde. Bir sen olsan iyi.

Dirseklerini masaya koyarak bir eliyle yüzünü, diğer elini açarak havada belli belirsiz sallamıştı. Parmakları arasından göz ucuyla kıza baktığında şaşkınlıktan dona kaldığını gördüğünde kısa süre zarfında incelediği kızın güzel ve alımlı olduğunu görmesi bozuk moralini yerle bir etmişti. Son sözlerinide ekleyerek yerine çivilenmiş kızın gitmesini ummaktan başka çaresi kalmamıştı.

- En son bebeğimiz olduğunda yemin etmişti bana ama ah kahrolasıca kafam inanmıştım. Bari sen kaç kurtar kendini.

Biranda balyoz yemişe dönen kızın apartopar gidişini dudaklarına kondurduğu sinsi gülümsemeyle seyretmişti. Elinde toz varmış gibi birbirine çırparak kazandığı zaferi göstermedende edememişti. Şükrü'nün geleceğini hatırlayarak masadan kalkıp gitmeğe yeltendiğinde çarpıştığı iri gövdeyle burnu acımıştı. Bir iki adım geri gittiğinde kafasını kaldırmasıyla gördüğü suretle hem kalbi çarpmaya başlamış, hem de o korku denen hissi tüm benliğinde hissetmişti.

Dudaklarını hafifçe yana kıvırarak hemen arkasını dönerek tabanlara kuvvet diyerek kaçmaya çalışmıştı. Elini saran kemikli, yapılı, uzun ve kalın eller olmasaydı. Güneş'i kendine çevirerek bakmasını sağlamış kalktığı masadan sevdiği adam tarafından sinirle oturtulmuştu. Karşısına geçip oturan adamın ona sinirli bakışlarını gördüğünde gözlerini ondan kaçırmıştı. O uğruna her şeyini vereceği gözlerin ona öylece bakmaması gerekliydi.

- Ne yaptığını sanıyorsun sen? Birde çocuk olmadığını söylersin bu yaptığının çocukluk değilde nedir?

Kızdı ama en çokta bu sözlerle kırılan kalbi daha fazla kırılırmış gibi kırıldı. Sevdiği adamın dudağından çıkan her olumsuz cümleler diken olup kalbine saplanıyordu. Geçmeyecek miyidi peki? Aşkı birgün karşılık alamayacak mıydı?

- Seni kazanmam için ne yapmam gerekir söyle bende onu yapayım. Anlamıyor musun seni başkasıyla düşünmek bile beni bitiriyorken evleneceğinin düşüncesi yokediyor beni.

- Eninde sonunda evleneceğimi biliyorsun bu ya giden kız olsun yada bir başkası.

- Madem sevmediğin biriyle evleneceksin. Benimle evlen.

- Saçmaladığının farkındamısın. Sen benim gözümde kızkardeşimden ileri gitmedin hiçbir zaman.

- Şu cümleyi tekrar edip durma ben senin ne kızkardeşinim ne de sen benim abim.

- Beni zorladığının farkındamısın seni kırmamaya, incitmemeye özen gösterdikçe.... Ya havle

Cümlelerin sonunu getirmedi getiremedi. Kırmadığı sandığı kızı kırmamak adına ama kaç defa kırıldı o küçük kalp her defasında yeni umutlarla kendi kendine onarılıp yeniden kırılıyordu. Daha fazla katlanır mıydı bilinmezdi ama her insanın sabrının sınırı olduğu gibi Güneş'inde sabrının sınırı vardı.

- Bu kadar mı zor kalbini bana açman. Daha ne yapmam ne etmem gerekiyor. Aşkımı daha nasıl ispatlamam gerek.

- Senden hiçbir şey istemedim benden vazgeçmen dışında.

- Gün gelecek vazgeçmemem için bana yalvaracaksın ama dua ette o gün geldiğinde geç kalmamış olasın.

Demiş oturduğu masadan kalkarak arkasına bakmadan kafeden çıkmıştı. Kafasını kaldırdı gökyüzünü grimsi bulutlar sahipleniyordu. Kendi yüreğini sahiplendiği gibi. Mutluluk var mıydı? Diye düşünmeden edemiyordu artık. Ya da birgün ona uğrayacak mıydı?

Aşkını kazanmak gerçekten bu kadar zor muydu?

Bilinmezdi... Tek gerçek olan şey onun kalbinde hükm süren adamın gün gelecek onun kalbinde taht kuracağıydı. Ve işte o zaman kendi yokluğuyla cezalandıracaktı adamı.


---------------------

Kalbine beni alWhere stories live. Discover now