2 bölüm

16.9K 759 16
                                    

Yıl 2001

Kocaman bir pasta masanın üzerinde etrafındada yüzünden gülücükleri eksik olmayan insanlar. Güneş'i sevenlerin hepsi ordaydı. 4 yaş günüydü. Güneşin tabi gözleri birini ayrıca arıyordu o küçük kalbi yalnız onun yanında olmasını istiyordu. Pastanın mumlarını üflerken, hediyelerini açarken. Bugün onun günüydü ve o yalnız bir kişiyi istiyordu. Ama istediği kişi her zaman her yere geç kaldığı gibi bugünkü yaş gününde gecikiyordu.

Onun olmamasıda Güneş'in yüzündeki tebessümün yok olmasına nedendi. İç çekerek kafasını yine kapıya çevirip istediği kişiyi görmeyince gözleri dolmuştu. Kızının asık yüzünü gören Gülru'ysa nedenini gayet iyi biliyordu ve kızının küçük kalbinde daha ilk günden düşmüştü Ahmet Şükrü. Şimdilik buna her zaman denildiği tını konuluyordu. Çoçuk işte büyüdüğünde unutacak. Ama işte her zaman işler bir başkasının istediği gibi yürümüyordu. Yürümeyecektide.

Kızının yanına adımlayan Gülru ilk önce prensesini kucağına almış yanağınada kocaman bir öpücük kondurmuştu. Kızı onun için değerliydi. Tabi oğullarıda aynıydı ama tek kız olunca birde üstüne en küçük oldun mu herkesin gözdesine çevriliyordu.

- Benim bebeğim neden üzgün? Hemde böyle kendisi için özel bir günde.

- Geymedi işte yine anni.

- Belkide küçük prensesi için ne alacağını düşünüyordur.

- Pyensesiyim dimi ben onun.

- Tabikide sen onun küçük prensesisin.

Ellerini birbirine çırparak sevincini böyle göstermişti Güneş. Küçük dahi olsa o minik kalbiyle Ahmet Şükrü'nün ona her hangi ilgi göstermesine bayılıyordu. Dakikalar birbirini kovalarken minik Güneş'in gözleri kapıdan biran olsun çekilmiyordu. Büyük abisi yanına yaklaşarak küçük bebeğini kucağına almış öpücük yağmuruna tutmuştu. Küçük kız elleriyle abisinin yüzünü tutarak arkaya itmek istemişti ama Soner için hiçbir şeydi bu.

- Ya abiş yapma ya.

- Niye benim bebeğim onu öpmemi istemiyor mu? Halbuki benim küçük bir süprizim vardı ama neyse öpmemi istemiyorsan bunuda istemiyorsundur herhalde.

- Supyizmi? Bikeyem ben bayılıyım supyize.

- öylemi bakalım buna bayılacak mısın.

Diyerek küçük kızı bahçeye çıkartmış çıkartır çıkartmazda Güneş'in sevinç çığlıkları bahçeyi kaplamıştı. Küçük öpücüklerini abisine bahşederken bir taraftanda teşekkür ediyordu. Öpücüklerine son verip abisinin kucağından sıyrıldığında bahçesindeki hediyesine koşarak o güzel sesiyle bağırarak

- Abiş bana çöpek aldı, abiş bana çöpek aldı

4 yaşına basmasına bakmayarak hala bazı sözleri tam söyleyemiyordu. Heleki çabucak konuşursa tüm sözleri birbirine girer etrafında kim varsa kahkahalara boğardı. Köpek kulübesine yaklaştığında eğilerek kulübeye bakmış baktığı anda o güzelim dudaklar büzülmüş, gözleride dolmaya başlamıştı. Kafasını abisine çevirerek ellerini baş hizasına getirip omuzlarını kaldırarak

- Çöpek yok. Kaçtı.

Ona bakan Soner ise  miniğine daha fazla kıyamamamış iki süprizi birden yapmıştı ona

- Arkanı dön

Demesiyle Güneş küçük adımıyla arkasını dönmesiyle sulanan gözlerinin yerine elmas gibi ışıl ışıl yanan mavi kareler almıştı. Sabahtan beridir beklediği kişi tam karşındaydı hem de en çok istediği şeyle. Ahmet Şükrü'ye koşarak gitmiş ellerini iki yana açarak küçük kızı kolları arasına alan genç adamsa miniğini ilk önce alnından öperek

- Doğum günün kutlu olsun sarı civcivim. Beklettim seni ama hediyeni almak uzun sürdü.

Beklediği saatlerin ona kızma planlarını Ahmet Şükrü'yü gördüğü an beyninden silinmiş gitmişti. Ellerini genç adamın yanaklarına koyup

- Üzüymedim ben taammı. Hem deçte geymedin. Çöpeyi de seymi aydın bana?

- Sen benim can paremsin tabikide sana aldım başka kime alacaktım?

- Hiç dimseye ayma saydece bana ay.

Gözlerini büyüterek son söylediği cümleyle hem de kıskançlığını ortaya sermişti. Şimdiden belliydi aslında Ahmet Şükrü'nün Güneş'ten çekeceği ama kimse buna şimdilik aldırış etmiyordu. Belkide etmek istenilmiyordu. Ahmet Şükrü'ye göreyse Güneş'in yaptıkları kızkardeşinin abisine yaptıklarıydı. Nasılki o Güneş'e öyle yapıyor ve düşünüyordu. Bu durumdaysa sadece kim ne düşünmek, daha doğrusu görmek istiyorsa öyle görür ve isterdi.

Güneşi kucağından indirip elinden tutarak minik köpeğe yaklaştırmıştı. Köpeğin yerinde haraket etmesiyle korkarak elinden tutan genç adama sığınmıştı.

- Korkma hiçbir şey yapamaz, ilk önce ben varım burda hadi yaklaş ona.

Diyerek küçük kızı öne doğru hafifçe itelemişti. İlk iki adımı çekinerek atan küçük kız arkaya baktığında ilk önce Ahmet Şükrü'yü sonra büyük abisi Soner'i ona gülümseyerek bakmasını görmesiyle oda minik dudaklarına gülümsemeyi yerleştirmişti. Nasılki bundan sonraki hayatında arkasında olacak ve her an onun yanında olacaklardı, şimdide bakıldığında o dört çift gözde korumacılık açıkça gözüküyordu.

Adımlarını hızlandırarak Soner'in yanına giden Şükrü tokalaşıp kucaklaştıktan sonra ikiside aynı yerden değerlilerini seyrediyordular. Birdenbire iki genç delikanlı da karşılarında gördükleri manzara karşısında kahkahalara boğulmuştular.

Güneş yerden koparttığı çiçeği köpeğe yedirmeye çalışıyordu. Ama köpekte tık yoktu. Sadece oturmuş karşıya bakıyordu. Minik kızın

- Çöpekcik yesene ya aycıkmışsındır. Uf ya niye yemiyoysunki.

Yüzünü soner ve Şükrü'ye çevirerek yine o masum bakışlarıyla

- Aç diyil heyhalde

- Can parem köpekler çiçek yemiyor. Hem sen onu bırakta köpeğine ne ismi vereceksin?

Diye ona soran Ahmet Şükrü'ye düşünürmüş gibi yaparak elinin tekini çenesine koymuştu. Aslında küçük kızın düşünmesine gerek yoktu. Daha aylar önce köpeği olursa ona takacağı ismi düşünmüştü. Tabikide köpeğin her zaman Ahmet Şükrü'nün alacağını düşünmüş ona göre kafasında şekilendirmişti. 4 yaşına olmasına rağmen diğer çocuklardan daha zekiydi. Öyleki okuma şefki onda o kadar çoktu ki şimdiden öğrenmeye başlamıştı. Harflerin daha hepsini öğrenememişti ama aklına gelen şeyi annesine sorarak yanıtını almıştı.

İşte o gün minik köpeğin ismi oluşmuştu. Kalbinin her gördüğünde pır pır atmasına neden olan insandı Şükrü. Daha 4 yaşında küçük bir kız olmasına bakmayarak bir kere bile ona abi diye seslenmemişti. Büyüklerin hoşuna gitmesede o buna aldırış etmiyordu. Asi ruhlu olmasını en küçük abisi Gökhan'dan almıştı. Ama böyle gidişle Gökhan'a beş basacaktı. En sonda yüzünü iki delikanlıya çevirmiş

- Günah...

- Anlamadım.

Diye ikisininde birden söylemesiyle. Yine aynı edayla.

- Çöpeyiğimin ismi GünAh oyacak.

Tıpkı ilk doğduklarından beri bu aşk onlara günah bellenmiş gibi bundan sonraki hayatında sırdaşı olacağı canlıyada Günah diye seslenecekti. İçine taa ilk andan beri serpilen aşk tohumlarının herkese nasılki günah sayılacaktı ona da bir o kadar masum gelecekti.


----------------------

Kalbine beni alOù les histoires vivent. Découvrez maintenant