20 bölüm

10K 511 27
                                    



İnsan kolay aldanırdı karşındakine yalnızca duymak istediği sözcükleri sarfetmek yeterlidir. Gerisi çorap söküğü gibi istediğin şekilde devam ederdi. Sadece o sihirli kelimelerin iki dudağının arasından dökülmesine bakardı. Tabiki karşındakinin senden duymak istedikleri kelimeleri ona sunmak şartıyla.

Ya yangının üzerine elinde benzinle giderse? O anın korkusuyla, heyecanıyla yaptıklarını, söylediklerini farketmeden sözcükler birer birer geri dönüşü olmadan dağılırsa etrafa? Sonradan yaşanılacakları kimse bilemezdi. Yaşanmadan.

- Ooo kimleri görüyorum. Bu ne güzel sürpriz.

Bora'nın alay edici cümlelerini sarfederken ayağa kalkarak dişlerini öfkeden sıkan, helede Güneş'i Bora'yla görmenin siniride eklenince sıktığı yumruğunu adamın yüzüne geçirmemek için kendisiyle büyük mücadele içindeydi. Aradan geçen 1 dakikalık sessizlikten sonra ne zamandır havada kalan Bora'nın eline yumruğunu gevşeterek karşılık vermişti.

- Bize eşlik etmeğe ne dersin Bozkurt?

Yan gözle ayak üste titreyen genç kıza baktıktan sonra gözlerini Bora'ya çevirdikten sonra

- Neden olmasın Güven.

Kendisine az önce nasıl yaklaşılmışsa öylede cevabını vermişti. Güneş'in yanındaki sandalyeyi çekerek yerine kurulduğunda, hala ayak üste durmuş ellerine eziyet eden genç kıza sert dille

- Otur Güneş.

Sakin ama keskin dille söylenen sözleri duymasıyla transtan çıkan genç kız en sonunda kendisine gelebilmiş, güçbela kendi yerine kısılarak, çekinerek oturmuştu. Tabi buna oturmak denirse. Sandalye yerine kaktüs üzerinde olsaydı şu an belkide daha rahat hissederdi.

- Siz nasıl tanışıyorsunuz?

Diyerek soruyu ortaya koyarak soran Şükrü'ye kafası deminden beri öne doğru eğik olan Güneş ilk defa kaldırmış, titrek, korkak gözlerle karşısındaki adama 1 saniyelik kısa bir süre bakmış ve hemende bakışlarını çekmişti.

Evet kendisini sövdüğü doğruydu. Evet çok pişmandı. Evet nasıl bu durumdan çıkacağını bilmiyordu. Ve evet Şükrü'nün şu anki sankinliğinden ölesiye korkuyordu.

Karşındaki adamın onu nasıl duruma soktuğunu bilmiyordu ama salakta değildi anlayabiliyordu bazı şeyleri. Mesela Şükrü'yle Bora'nın birbirlerini hiç sevmediklerini. İtiraf etmek gerekirsede bunu şu an emin olmuştu. Yılın aptalı ödülünü kimseye kaptırmayacağa benziyordu.

- Be_ben ben ımmm

- Sen ne?

- Be_ben

- Kekeleyip durmadan konuşsan diyorum.

Düştüğü duruma lanetler ediyordu. Ağzını konuşmak için açıyordu ama kekelemesine mani olursa konuşacaktı da soruyu nasıl cevaplayacağını bilmiyordu ki. Biranda bedeninde hissettiği ağrıyla gözlerini ağrının yoğunluk olan tarafına dikerek bacaklarına indirmişti. Bacağını sıkan sert ellerin üzerine kendi ellerini koyarak çekmek istediğinde kemiklerinin kırıldığını sanmıştı o an. Canın acısını yok saymaya çalıştı zira bu ortamda helekide Bora'nın karşısında ne ağlaya bilirdi ne de canın acısını belirte.

Gözlerini yumarak alt dudağını dişlerinin arasına alarak sıktığında dudaklarından firar edecek herhangi bir çığlığın karşısını almıştı. Dakikalardır uğraş verdiği ellerin çekilmediğini gördüğünde en son da adamın yüzüne bakmayı akıl etmişti. Kendisinin bile zor duyduğu

- Şükrü bırak canım acıyor

Sözlerini sarfetmişti ama Şükrü'nün duymadığına hatta kendisinde olmadığına yemin edebilirdi. Seyirem çene kasları, kısılan gözleri, gerilen bedeninden dolayı bedenini kaplayan acının üzerine ürperme kaplamıştı onu. Gözlerini bu seferde Bora'ya çevirdiğinde elindeki şampanyayı sinsi yüz ifadesiyle yudumlayarak içiyordu. Şükrü'yü kışkırttığı her halinden belliydi. Allah kahretsin ki bu duruma düşmelerinin nedeni kendisiydi. Cevap verememeside eklenince iyice ortamı germiş Bora denen herifin eline büyük koz vermişti. 2 3 dakikalık süren bu anı en sonda tırnaklarını adamın etine geçirerek onu düştüğü duygu karmaşasından kurtara bilmişti.

Kalbine beni alHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin