22 bölüm

9.8K 534 79
                                    


Tek dileği vardı bu aşkta onla cayır cayır yanmak. Tek arzusu vardı ellerini birbirine kenetleyip hiç bırakmamak. Tek isteği vardı muhtaç olduğu kokuyu dilediği gibi solmak.

Canını yaktı, seni yıktı ama kalb bu vazgeçtimi? Söz dinler mi? İstediğin gibi haraket etseydi başka ne istenirdi.

Şimdi kolunda başkası. Senin arzunu, isteğini, dileğini yaşayacak olan kişi. Kıskanılmaz mı? Öyle bir kıskanılırki ruhuna bile işler. Kafanı öyle bozar ki yaptıklarını, yapacaklarını bilemezsin.

- Güçlü olacaksın.

- Olacağım.

- Ağlamayacaksın.

- Ağlamayacağım.

- Peki bana niye öyle gelmiyor.

- Dediğin gibi abi sana öyle gelmiyor. Bu saaten sonra Şükrü için tek damla gözyaşı dökmeyeceğim. Bugünden sonra artık beynimin kabul ettiğini kalbimde edecek. O artık başkasına ait.

Gözyaşı dökmeyecek miydi? Peki ya kalbinin kabulleneceğine dair söylediği sözler. O an ikiside kızda Soner'de söylenilenlerin hepsinin yalandan ibaret olduğunu gayette iyi biliyordular da elden ne gelir susmaktan, inanmışlık rolu takınmaktan başka. Genç adam bir elini kardeşinin beline koyup yanına geçtiğinde

- Hadi yanlarına gidelim. Az sonra nikah memuruda gelir zaten.

Diye genç kızın güçlü durması için göreceği şeyleri sözle dile dökerek kardeşini bir nebze dahi olsa toparlamak ve kendisine gelmesi için destek vermişti ama hiç kimse bilmiyordu ki hiçbir sözün Güneş için ne tesellisi vardı, ne de yanan canına merhem olacak tarafı. Sadece abisinin söylediklerine

- Gidelim.

Tek cümleyle yanıtlamıştı. Zira ayakta durması bile mucizevi bir şeydi. Slow şarkılar eşliğinde düğüne katılan davetliler kimisi dans ediyor, kimisi sohbet, kimisi de garsonların sunduklarının tadına bakıyordu. Gözlerini etrafta gezdirdiğinde Bora'nın bakışları yine onu bulmuştu. Anlaşılan bu gece o dosyayı ulaştırmadan ona rahat yoktu. Zaten hangi akla hizmet adama uyduysa onu hiç anlamıyordu. Gerçi Şükrü evleneceğini söylediği günden kendi yaptıklarına kendisi bile anlam veremiyorken birisi yaptıklarını duysa kesin onu diri diri gömerdi.

Bıkınlıkla nefesini dışarı verip bakışlarını önüne döndüğünde hangi ara Şükrü'lere bu kadar yakınlaştıklarını bilmiyordu. Gözleri istemsizce kenetlenen ellere kaydığında iki elinide yumruk yapmış sıkıyordu.

Ey can sen yanmada kim yansın? Sen ah etme de kim etsin? Susmak düştüyse bizim hesaba sen kapat desen ne yazar dinleyenin olmadıktan sonra.

Abisinin ellerini belinde hissetmediğinde bakışlarını ona yöneltmiş ne yapmaya çalıştığı algılamaya çalışmasıylada Şükrü'yle abisinin sarılarak birbirinin sırtına vurmaları aynı anda olmuştu.

- Tebrik ederim kardeşim. Mutluluklar.

- Sağol kardeşim. Darısı başına diyeyim

- Tebrik ederim yenge.

- Teşekkürler Soner.

Abisinin tebriklerinden sonra sıra kendisine geldiğini bilsede içten gelmediği tebriği nasıl yapacağını bilmiyordu ancak ne olursa olsun o dudaklardan o sözcüğün çıkacağını da çok iyi biliyordu. O yüzden sadece kuru ve soğuk

- Tebrikler.

Sözüyle yetinmişti. Ama karşısındaki damat ve gelinin bununla kalmayacağınıda çok kısa zamanda bilmişti. Kollarını boynuna dolayarak içten, samimice onun söylediği tebriğe karşılık vermişti. Lakin ne yazık ki bunların hiçbirisi Güneş'i ne etkiliyor ne de yüreğiyle çelişkiye girmesine neden oluyordu. Aksine ona göre bu hikayede Aysu fazlalıktan başka bir şey değildi.

Kalbine beni alHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin