18 bölüm

10K 513 22
                                    


Koştu koşabildiği kadar daha hızlı. Vücudu iflas edecek noktada olsa dahi koşması gerektiğini kendisine her defasında hatırlatdıkça daha bir hızlanmaya, ayaklarına yüklenmeye gayret gösterdi. İlk defa arkasına dönüp baktı ve gelmeyen kişileri görmesiyle içten derince bir oh çekti. Hızını düşürdükçe kalp çırpıntılarıda bir o kadar hızlanıyordu. Eli istemsizce kalbinin üzerine gitti. Elinin altında çırpınan kalp koşmaktan çok korkudan böyle attığını biliyordu. Nefesini dizginlemek amaçlı koştuğu mahallede bir evin duvarına yaslanarak kendisini dinlendirmeye çalıştı. 5 10 dakikadan sonra hızlı adımlarla evine gitmeğe koyulduğunda biranda karşısına çıkan adamla gözleri irileşmiş korkuyla adamın suratına bakmaya başlamıştı.

- N_ne istiyorsunuz benden?

- Senden çok şey istiyoruz hatta bekliyoruz mu desem Güneş?

- İ_ismimi ner_nerden biliyorsunuz?

- İsmini? Hm senin hakta o kadar şey biliyorumki. Şimdi bunları konuşmayacağız güzel kız. Hadi yürü işimiz var senle.

Allah kahretsin nasıl belaya nerden? neden? düştüğünü bilmez mi bir insan. İşte Güneş bilmiyordu. Sinan'la vedalaştıktan sonra kafasını dinlemek amaçlı ne diye yalnız gezmesi tutmuştuki. Ve adamları farkedip izini herne kadar yitirmek istesede başaramamıştı. Kafasını yormayacaktı, yormasına bile gerek bulmuyordu şu anlık. Çünkü ne kadar düşünürse düşünsün kendisini yormaktan başka bir işe yaramayacaktı.

Kendisini güçlü göstermeye çabalayarak deminki konuştuğunda kekeleyerek ağzından çıkarttığı kelimeleri tekrar etmek istemediğinden derince nefes alarak

- Beni nereye götürdüğünü söyle.

- Gidince görürsün.

- Bu ne klişeliktir ya. Sanki filim çeviriyoruz.

- Baya yürekli kızmışsın.

- Ne? Ne söylemeğe çalışıyorsun sen?

- Kısaca söylüyorum benim kim ve neler yaptığımı bilsen dilini yutar gideceğimiz yere kadar konuşmazsın.

- Sende benim kim olduğumu bilsen konuşacağımı bilir bana böyle basit ve artık mide bulandıran kelimelerle gelmezsin.

- Ne yapmaya çalışıyorsun. Kendini öldürmeye mi?

- Beni öldürmek istesen ilk gördüğün an yapardın. Ben sana lazımım ya da başkasına. Dokunma şansın bile yok.

- Akıllı olduğunu duymuştum ama bu kadarına ihtimal vermiyordum.

- Bundan sonra ver o zaman.

Kafasını yukarı kaldırarak derinden nefesini dışarı veren adama gözlerini alay edercesine bakarak oturduğu arabada cama taraf çevirmişti. Gittikleri yere kadar kendi kendine konuştu adamı bıktırdı ama tek kelime laf alamadı. Araba durduğunda bir holdingin kapısına durmasına şaşırmadan edememişti. Eee depo gibi yıkık dökük yere gelemeyecek miydi? Şaşkınlıkla adamın suratına bakıp

- Beni bir holdinge getirdin.

- Beklediğin manzarayı görmediğin için üzgünüm. Şimdi in.

Demesiyle kapısını açıp dışarı çıkan adama ne yapması gerektiğini bilmeden oda aynı şeyi yaparak inmişti. Adamın konuşmadan eliyle gösterdiği yere önden o ilerlemiş devası boyutlu holdingin kapısından içeri giriş yapmıştı. Adama verilen selamlardan en sonunda deminden beri sormasına rağmen cevap dahi vermemesine rağmen isminin Atakan olduğunu öğrenmişti.

Asansöre doğru ilerleyip açılan kapılarla ilk terettüt etsede kafasını kaldırdığında adamın sert bakışlarına maruz kaldığında hemen içeri giriş yapmıştı. Zaten buraya kadar getirtmişse onu bundan sonra geri dönüşü olmadığını biliyordu. Sonuncu kata basmasıyla artık onu kimin istediğini göreceği adama gidiyordu.

Kalbine beni alHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin