35 bölüm

8.5K 464 33
                                    


7 ay sonra

Susmak yoktu. Acı yoktu. Gözyaşı yoktu. Artık sevmekten ve sevilmekten başka hiçbir şey yoktu. Sadece ve sadece aşk vardı onların hayatında. Bir de birlikte geçirecekleri upuzun güzel hayat.

Çok çabalamıştılar, bazen yere kapaklanmış, bazen yollar duvar olmuştu karşılarında. İmkansıza bağlamıştılar kendilerini bir ara. Ama yine yılmadılar nasıl yapabilirdiler ki kalplerindeki o büyük aşk sönmedikçe. Yapmadılarda... Birbirilerine uzak kaldıkları her gün daha bir artı sevgileri aşkları. Belki kavuşmadılar ancak iki kalp çoktan kendilerini bulup kavuşmuştu oysaki. Geriye iki beden kalıyordu, bunuda tüm engellere rağmen sonunda başarmış, hem ruhen, hem kalben, hem de bedenen birbirilerine kenetlenmiştiler, kopayacakçasına.

Gelinliğinin eteklerini düzeltti, sonra aynada bugün kaçıncı kez yokladığı makyajını bir kez daha yaptı. Heyecanlıydı, kalbi yerinde duramayacacasına öyle gümbür gümbür atıyordu ki yerinden çıkacağını sanıyordu, hiçbir zaman terlemeyen elleri şimdi öyle bir terliyorduki, bedeninin zangır zangır titremesine ne demeli. Bedenin verdiği tüm tepkiler ne aşırı ne de yersizdi öyle değil mi? Hatta verdiği tepkiler azdı bile.

Sonunda hayallerine bile sokmadığı günü canlı yaşıyordu. Sevdiğine, kalbine cam gibi taşıdığı adama kavuşuyordu. Kırılmasından korkardı, ona her hangi bir zarar geleceğini düşündükçe delirecek gibi olurdu. Zaten o bir kere zarar görse Güneş yeniden eskisi gibi olamazdı.

- Kızım tamam sakin ol. Her şey yolunda.

- Söylemesi kolay, uygulayacak olan benim. Nasıl sakin olabilirim Gözde?

- Tamam sustum. Hem sen biliyorsun değil mi gülü bana atacaksın söylediğim yerde duracağım bak unutma sakın.

- Anladım kız 1 aydır aynı şeyi söyleyip duruyorsun unutmam mümkün mü sence?

Masum surat ifadesini takınarak genç kız karşısında güzeller güzeli geline bakmıştı. Çok güzel gelin olmuştu arkadaşı. Ahmet Şükrü gerçekten çok şanslı adamdı. Arkadaşı adına öyle seviniyordu ki sonunda mutluluğu bulmuş istediği adamla yaşıyordu. Güneş gerçekten mutlu olmayı hakediyordu, Allaha binlerce kez onun adına şükr etmişti arkadaşını sevdiğine kavuşturduğu için. Gelinin kapısı tıklatıldığında iki arkadaşta bakışlarını kapıya doğru yönelterek Gözde'nin

- Girin.

Sözüyle kapının arkasında duran kişi pardon kişiler odaya doluşmuştu. Güneş karşısında anne, babasını ve bir de abilerini gördüğünde duygusallaşmış gözleri dolmaya başlamıştı. Zaten kına da yeterince ağlamıştı yetmemişti besbelli genç kıza.   Kavasını yukarı kaldırarak gelen gözyaşlarını gerisin geri yollamış içten gülümsemeyi dudaklarına kondurarak ailesine bakmıştı.

- Kızım canım benim. Güzelim büyüdün gelin oluyorsun öyle mi?

Diyerek ona yaklaşan annesine alt dudağını dişleri arasına alarak hiçbir yanıt vermeden sımsıkı sarılmıştı. Eren hayatındaki en değerli iki kadını öyle gördükten sonra dayanamamış kendisi onlara yaklaşarak ikisini de yaşı geçmesine rağmen hala iri ve sağlam olan gövdesine çekerek sarıp sarmalamıştı.

- Sizi seviyorum.

- Bizde seni seviyoruz.

- Hey hey biz kaldık ama.

- Eşşek kadar herifler oldunuz hala kucaklanmak istiyorsunuz. Gelin buraya.

Eren'den istedikleri yanıtı alan koca koca 3 dev adam hızla yaklaşmıştı onların yanına. Aile konuşması bittikten sonra Eren Güneş'e güzel nasihatlarını verdikten, Soner'in kardeşinin beline kırmızı kurdeleyi takıp öptükten sonra az da olsa o duygusal anlar bitmişti. Şimdiyse heyecan ve mutlulukla sevdiği adamın gelip onu almasını bekliyordu.

Kalbine beni alWhere stories live. Discover now