-21- Zehr-i Zakkum

366 109 23
                                    

Hani bazen deriz ya “İşte şimdi hikayem yeni başlıyor!” Hayatımıza yeni insanlar girmiştir, yeni olaylar olmuştur, yeni başlangıçlar yapılmıştır. Hayatımız değişmiştir kısaca... Geçmişi bir saniyede aklımızdan geçirip derin bir nefes alırız ve “Her şey düzeldi.” deriz kendi kendimize. Fakat aslında hiçbir şey masal kitaplarındaki kadar masum değildir. Düzeldi dediğimiz yer aslında her şeyin yeni başladığı ve dağıldığı yerdir…
Herkesin öğrendiklerini hazmetmesi farklı şekilde olur. Derin donup kalmış bir şekilde düşünceleriyle boğuşurken, Çağrı oturma odasındaki eşyaları kırıp dökmekle meşguldü. Bora'ysa… Sanki hayatın dışındaymış ve hayatı bir pencereden seyrediyormuş gibi karşısındaki tabloya bakıyordu. Tek bir mimik kırıntısı bile yoktu yüzünde. Öylece duruyordu.Çağrı sehpaya tekme attı ve diz çöküp elleriyle saçlarını karıştırdı  hışımla. Sessizlik bitmişti ve fırtına kopuyordu.
"Yalan." diye fısıldadı kafasını hızlı hızlı sağa sola sallayarak. Ayağa kalktı ve "Yalan!" diye bağırdı bu kez de. Derin'e yaklaştı. Hala oturan ve donup kalan, tepki vermeyen Derin'e. Omzundan ittirdi onu. "Sen de bir şey söylesene!" diye haykırdı adeta.
“Dokunsan ağlayacak halde.” derler ya hani... Çağrı dokununca Derin'in gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Sesi çıkmıyordu, yüzünde bir mimik bile yoktu. Ama içi... Fırtınaları içinde yaşıyordu Derin. Her şey düzeldi derken, tekrar kendini kapatmak istemiyordu dış dünyaya karşı. Çünkü bir kez tadına bakınca, sevmişti işte... İçinin çığlıkları, giderek daha çok akan gözyaşlarından destek alarak yankı yapıyordu Derin'in zihninde. "Yeter!" diye bağırdı birden. Yüzünü avuçlarının arasına aldı, dizlerini karnına çekti ve kendi küçük dünyasında devam etti boğuşmaya duygularıyla.
"Baba..."
"Oğlum..."
"Babam değil misin?" diye sordu Çağrı bağırmaktan kısılan sesiyle. Sehpaya oturdu, başını geriye doğru attı ve yumruk yaptığı eliyle sehpaya yavaş yavaş vurmaya başladı. Son çırpınışlarıydı bu. “Babanım.” dese masum bir çocuk gibi inanacakmışçasına sormuştu soruyu.
"Kan bağına gerek yok evlat... Sen benimle büyüdün. Ama gerçek bab..."
"Sus." Hızlı hareketlerle anlını kaşıyor, ellerini birbirine sürtüyor ve burnunu çekiyordu. Olduğu yerde Derin'e doğru döndü. O gün ipin kollarının arasından kurtardığı Derin'e. Bıçaklanınca ona kan veren, kan kardeşi olduğu Derin'e. Kardeşi olan Derin'e… Hep bir kardeşi olsun isterdi aslında ama bu şekilde değil… Titreyen eli kararsızlıkla bir ileri bir geri gitse de sonunda Derin'in saçlarıyla buluştu. Hala titriyordu. Derin yavaşça başını kaldırıp, kızarmış gri gözlerini Çağrı'nın masmavi gözleriyle buluşturdu. Ağlamaktan kıpkırmızı kesilmişti yüzü. Çağrı yutkundu ve titrek sesiyle ondan beklenmeyecek şey döküldü dudaklarından. Kabullenmeyeceği düşünülen şey.
"Kardeşim..."
                ♛
Gelen topuk sesleriyle herkes bir anlığına başını sese doğru çevirdi. Siyah mini eteği ve bluzu, kırmızı ruju, sarı at kuyruğu saçıyla, hele ki o çok tanıdık gözleriyle, “O kadından başkası olamaz.”diye geçirdi içinden Derin. Buna hazır değildi. Bir kardeşi olduğunu öğrendikten dakikalar sonra hayatını mahveden kadını görmeye hazır değildi. Düşüncelerine engel olamıyor, kafasındaki sesleri susturamıyordu. “Ne yani bu kadın mı Çağrı'nın annesi?” diye sızlandı kendi kendine.  
Geçmişin aslında geçmişte kalmayacağını anladı Derin. Geçmiş bir kuyruktu ve geleceğin peşini asla bırakmıyordu. Gelecek yepyeni bir başlangıç değildi. Geçmişin boyunduruğu altında kalan bir köleydi sadece.
Bora ayaklandı. Gergin gözüküyordu. Çağrı'nın annesine olan tepkisini merak ediyordu. Karşısında babası bildiği adamı aldatan kadın duruyordu sonuçta. Ve daha fazlası, oğlunu gerçek babasından mahrum bırakan kadın. Derin'in içini bir kaosa dönüştürmesiyse kimse tarafından bilinmeyen bir diğer konuydu.
"Oğlum na…"
"Bana oğlum deme."
Azra iç çekti.
Derin’se sert bir şekilde ayağa kalktı. Azra'ya yaklaştı ve tiksinircesine baktı yüzüne. Yumruklarını sıkıyordu, titrememek için zor tutuyordu kendini. Güçlü olmalıydı.
"Bu kız kim?" diye sordu Azra başıyla Derin'i işaret ederek. Derin kimsenin cevap vermesine izin vermeden öldürücü sesiyle cevapladı soruyu.
"Senin hayatını mahvettiğin bir kız. Çocukluğunu, gençliğini, hayatını, hayallerini, muhtemel başarılarını elinden aldığın bir genç. Hiç suçu yokken azarladığın, korkuttuğun, vurduğun, hor gördüğün, babasını elinden aldığın, annesini yok saydığın küçük kız çocuğuyum ben. Kocan varken bir başka adama sevdiğini söylüyordun ya hani, ben o adamın kızıyım. Lanet olsun ki ben o adamın kızıyım. Sen benim elimden babamı almadın yalnıza. İçimdeki baba sevgisini aldın. Küçük bir çocuğun baba sıcaklığını hissetmesine izin vermedin! Sen benden her şeyimi çaldın! Seni mahvedeceğim. Annem için, içimdeki küçük çocuk için. Ant olsun ben de seni bitireceğim!"
Son sözleriydi bunlar. Karşısındaki iğrenç kadına tiksinircesine bir bakış attıktan sonra hızlı adımlarla çıkışa yöneldi. Sonra koşmaya başladı. Koşarak uzaklaşmaya çalışıyordu bulunduğu yerden. En fazla nereye gidebilirdi ki koşarak? Dünyayı terk edemezdi ya. Kendinden uzaklaşamazdı. O koşarken düşünceleri de aklından koşarak uzaklaşmazdı ya. Geçmişi koşarak onu terk etmezdi... Yine de koşuyordu işte. Koşmak bir fiil, bir eylem, bir amaç değildi. Koşmak, içindeki çocuktan kaçmaktı onun için. Koşarsam ağlamaz o küçük diye düşünüyordu.
Evde ağlama, sokakta ağlama, insanların içinde ağlama, şimdi ağlama, orda ağlama, burada ağlama. Nerede düşecek bu gözyaşları gözden? Kendini tutup içine akıtırsa o yaşları insan, içindeki çocuğu boğmaz mıydı?
Kendiyle boğuşurken birden duvarın kenarında durdu ve çömeldi. Başını dizlerinin arasına alıp serbest bıraktı gözyaşlarını. “Ağla.” dedi  kendi kendine. “İnsanlar hiçbir zaman senin umurunda olmadı. Olmamalı.” Sanki o anı bekliyormuş gibi tükenmeden aktı gözünden yaşlar. Durduramıyordu kendini, durdurmak niyetinde de değildi zaten.
Dakikalar sonra kulağına gelen ani fren sesiyle başını kaldırdı ve elinin tersiyle sildi gözyaşlarını. Hiç bir zaman istediğim kadar ağlayamayacağım, öyle değil mi? İçim çıkana kadar, ben içimden çıkana kadar…

AYNALAR Where stories live. Discover now