FİNAL

134 24 76
                                    

1 YIL SONRA

Kimi zaman hayatın üzerine atarız tüm suçu. Bir türlü yüzümüze gülmediğinden şikayet ederiz. Oysa şikayet ettiğimiz bir başka şey de; yaptığımız iyiliklerin görülmeyip kötülüklerimizin duvara asılmasıdır. Peki hayat hiç mi iyi davranmaz bize? Yaşattığı acılara karşın bir mükafat vermez mi sizce? Ne demiştim... Hayatta eşitlik yoktur ama adalet vardır. Hepimize eşit acının verilmediği gibi mükafatlarımızın büyüklüğü de eşit değildir ve bu da bize hayatın adaletini getirir.

Acın kadar ödüllendirilirsin.

Uçurumlar vardır... Dipsiz ve karanlık. Uçurum, kimine hüznü çağrıştırır. Fakat benim için İstanbul'u tablo gibi izlerken, ressamımın yanımda oturmasının verdiği huzur demek uçurum.

Baş dönmeleri vardır. Kimi için kötü anıların piyesini gözde canlandıran. Fakat benim için lunaparktaki dönme dolabın hissettirdiği çocuk neşesidir baş dönmesi.

Kötü insanlar vardır, yalanlar ve suçlular. Fakat insan eğer öğrenirse ders çıkartmayı, sırtındaki heybeye bir tecrübe olarak ekler tüm bunları. Ayrılıklar vardır. Sonsuza dek olan ayrılıklar. Fakat eğer insan günün sonunda ayakta kalabilirse bu acı onu öldürmekten çok yaşatır.

İnsan hatırlar hangi cephelerde savaştığını. İnsan unutmaz kim tarafından kurşunlandığını. Kiminin öptüğü yerde gül biter, kiminin vurduğu yerde demir bir zırh. Biri onu aynı yerinden yaralamaya çalışırsa eğer, çalıştığıyla kalır. Ve biri aynı yerinden sevmeye çalışırsa onu, eline batan dikenle ortada kalır.

Herkesin güç bulduğu bir şey olmalı hayatta. Fakat asla bir eşya yahut insan değil. Zira gelip geçicidir onlar. Akrep ve yelkovan yorulunca dönüp durmaktan ya kara toprağa gömersin ya zihindeki ateşten toprağa... İnsanının ilacı kendidir. Aynalar... Aynalar insana kendi gözlerinin içine bakıp kendi ruhunu görme imkanı verir. Eğer kendini yalnız hissediyorsan neden yüreğinin köşesine kıvrılıp oturmuş küçük çocuğa sarılmıyorsun?

Ben öyle yaptım. Öyle yaptım ve o çocuk bana kocaman bir armağan verdi. İnsan ancak kendisine sarılmayı öğrenebildiği zaman bir başkasına sarılmak ona iyi gelir. Ve her şeyin sonunda, bana iyi geldi.

Geldi.

Hani gelmesinin ne kadar imkansız olduğundan bahsediyordum ya. Geldi.

"Şah ve..."

Silah patladı.

"Mat..." dedim kısık bir sesle.

İşte o an, sevdiğim adam bir kez daha aldı beni ölümün kollarından. Polislerle birlikte tam karşımda dikiliyordu. Sevdiğim adam karşımda duruyor, celladım yerde yatıyordu. Bitti değim anda, ümidimi kestiğim yerde, yine geldi ve yine yaşattı beni. Bir insan bir insana nasıl bu kadar hayat katabilirdi?

Öldüm dediğimde, işte bitti dediğimde, en beklemediğim ve imkansız olduğunu düşündüğüm anlarda geldi sevdiğim adam. Ben öğrendim. Her bitiş yeni bir başlangıç değilmiş. Bitiş diye bir şey yokmuş. Farklı yollara sapıp doğru yolu bulmak varmış sadece. Önümüze koyulan bariyerler varmış, kestirme diye düşünüp tehlikeli yola girecekken, uzun zaman alsa da bizi en güzel varış noktasına ulaştıran.

Her şey, kendimle yüzleştikten sonra geldi... Eğer beklediğiniz bir güzellik varsa, önce kendi içinizde halledin. Önce kendi içinizi halledin. Sonra ulaştığınız o gül bahçelerinin kokusunu içinize çekin ve en çokta içinize bir kokuyu çekebilecek cana sahip olduğunuz için şanslı hissedin."

AYNALAR Where stories live. Discover now