35

103 20 2
                                    

Valizimi hışımla yere bıraktım ve derin bir nefes aldım. Tatilden döner dönmez başlamıştık. Sıkıntıları geriye bırakıp güzel günler geçirmiştim fakat onların beni burada beklediğini unutmuştum. Babam gelmişti ve sahte gülümseyişlerimle bir özlem sarılması gerçekleştirmiştik. Annem de buradaydı. Zamanı gelmiş miydi artık? Peki ne yapacaktım? Yaşadıklarımı toplayıp nasıl acı bir tokat indirecektim benden beni çalanlara? Bunu hiç düşünmemiştim. Ama yüzleşme vakti gelmişti. Herkes sırtıma koyduğu yükle yüzleşecekti.

Aynaya baktım, hatıralarımın canlandığı ve kendime geldiğim yere... İnsan bedeninin içinde ruhunu kaybedebiliyormuş bazen. Köşe bucak araması gerekiyormuş. Ve buluyormuş onu, aynalarda, kendi gözlerinin içinde. Ruhum hapsolduğu gözbebeklerimden aynaya yansıdı ve yıllardır bulunduğu zindandan daha da güçlenmiş bir şekilde çıktı.

Merdivenlerden inmeye başladım yavaşça. Her basamakta bir anı uyandı. Prangalarından kurtulup yüzleşmek için peşime takıldılar.

Basamak bir.

"Ne olacak bu çocuğun hali böyle! Bizden biri değil sanki."

Basamak iki.

"Boşver o cadıyı, özlemedin mi beni?"

Basamak üç.

"Atsan atılmaz satsan satılmaz. Bıktım bunun bizi rezil etmesinden."

Basamak dört.

"Buraya gel de o küçük kulaklarınla bizi dinlemek neymiş göstereyim seni küçük şeytan."

Beş, altı, yedi... Ve son.

"Baba."

Küçük şeytan cehenneminden kadehine doldurduğu ateşi içmişti ve sözcükleriyle yakacaktı içinde fırtınalar koparken onu duymayanları.

İfadem ona garip gelmiş olacak ki kaşlarını çatarak baktı yüzüme.

"Derin?"

"Küçük bir çocuk vardı hatırladın mı? Dizleri mosmordu salıncaktan düşmekten. Elleri kesik kesikti ceza yemekten. Küçük bir kızın vardı hatırladın mı? Kalbi çürüdü görmedin, içindeki çığlıkları dinlemedin."

"Ne diyorsun sen?"

Güldüm. "Beni hiç anlamadın... Belki de anlamak istemedin. Ama biliyor musun, anladıysan ve hiçbir şey yapmadıysan bu hepsinden daha kötü."

"Kızım açık konuşur musun artık?"

Kızım demişti. Bu gerçek bir problemle karşı karşıya kaldığında büründüğü rollerden şefkatli olanıydı.

"Her şeyi hatırlıyorum. Acıdan unuttuğum her şeyi kalbim acıya acıya hatırladım. Bu güne dek sustum, toparlanmak istedim. Kolay olmadı ama şimdi çok güçlüyüm ve hesaplaşma vakti geldi."

"Geç otur şöyle. Anlaşılan pek iyi değilsin." dedi babam koltuğu işaret ederken.

"Oturmayacağım, senden sonra cümlelerimi duyması gereken bir kişi daha var." dedim ve devam ettim derin bir nefes alarak. "Söylesene nasıl acımadın kızına? Nasıl bir baba kızı yerine sevgilisini tercih eder? Onu evimize getirdin. Gözünün önünde beni hırpaladı sesini çıkarmadın. Söylesene nasıl bir babasın sen?"

Sustu. En kötüsü de buydu ya. Bağırmıyordu, kavga etmiyordu veya herhangi bir pişmanlık belirtisi göstermiyordu. Duygusuzdu, her zamanki gibi. "Konuşsana!" diye bağırdım. "Neden!"

"Bak Derin olan oldu artık bir şeyi değiştiremeyiz. Bu konuları açıp kimsenin tadını kaçırma."

Kulaklarıma inanamıyordum. Yalandan da olsa özür dilerdi insan. Suç bendeydi, telafi etmeye çalışacak sanmıştım. "Annem biliyor mu?" diye sordum.

AYNALAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin