34

132 23 0
                                    

Tanrı paletindeki en güzel renkleri saçmıştı gökyüzüne. Ve renkler damlayarak suya yansıyorlardı. İki huzur mavisinde de başka duyguların izleri vardı artık. Tanrı en çok romantik bir kırmızı bulaştırmıştı mavinin üzerine. Yukarı çıktıkça biraz turuncu, biraz tatlı bir pembe... Fırça darbelerinin sertliği azalıyordu git gide. Saf mutluluğun rengi sarı, anıların koyu lacivert tonu... Akrep ve yelkovan hareket ettikçe tanrının paletinden gökyüzüne saçılan renkler el ele verip birbirlerine karışıyorlardı. Mutluluk, anılar, huzur ve romantizm tek bir renkte karar kılıyorlardı. Uçsuz bucaksız bir siyah. Ne denizde ne de gökte başka bir rengin izi dahi kalmamıştı. Tanrının ellerinden yıldızlar da bulaştı siyahın üzerine. Ve artık insanlardaydı tüm iş. Siyahı karanlık olarak değil de gökyüzünde boy gösteren renklerin ve duyguların bizlere tek bir tepside sunulmuş hali gibi görmeliydiler.
"Plaj voleybolundan sonra odun toplamak beni fazlasıyla yordu." dedi Arya elindeki odunları yere atarken. "Siz ateşi yakarken ben biraz dinleneceğim."

"Bence seni asıl yoran şey şarkı söyleyen grubun yanında deli gibi dans etmek." dedi Çağrı kaşlarını çatarak. Arya çarpık bir gülümseyişle ona yanıt vererek çadıra doğru ilerledi.

Abim odunları dizerken "Telefonla görüşüp geliyorum." diye bağırdı Arın çalan telefonunu işaret ederek. Bu iş bize kalmıştı.

"Tatil nasıl gidiyor?"

"Her şey çok güzel abi. Bu tatil bana çok iyi geldi. Kafamı toplamama ve daha sağlıklı düşünmeme oldukça etki edecek."

"Bu konulardan hoşlanmıyorsun ama pek konuşamadık. Düşüncelerini merak ediyorum sadece. Annem konusunda ne düşünüyorsun?"

İşte yine aynı şeyler... Ne bekliyordu ki? "Mümkünse bir daha yüzünü görmeyeyim. Üzgünüm ama ondan nefret ediyorum. Benden bir çok şeyi çaldı."

"Peki annem sana neden bunu yaptı? Yani tamamen o mu suçlu? Belki onun da gerekçeleri vardır."

"Çağrı sen ne dediğinin farkında mısın?" diye bağırdım istemsizce. Ama çizgiyi aşmıştı. "Ne gibi bir gerekçe küçük bir kızı itip kakmak bunun yani sıra ona psikolojik bir şiddet uygulamak için yeterli olabilir? O benden babamı çaldı. Çocukluğumu, gençliğimi... Geleceğimi de benden almasını istemiyorum. Anladın mı beni? Hem baban hakkında sana yalan söyledi ve sana iyi bir anne olamadı. Bana onu affettiğini söyleme lütfen."

"Asla." dedi elini omzuma koyarak. "Ben saçmaladım galiba afedersin. Sadece ne bileyim işte..." dedi ve sustu ellerini saçlarının arasından geçirerek.

Daha fazla uzatmak istemedim çünkü tatilimizin son günüydü ve ortamı germeye gerek yoktu. Ben de alışıktım zaten maske takmaya... Dakikalar sonra Çağrı ateş yakma işini bitirmişti. Aldığımız biraları ve çerezleri ateşin etrafına dizdiğimiz sandalyelere koydum.

"Herkes buraya!" diye bağırdım ve el çırptım. Önce Arın sonra da Arya yanımıza geldiler ve hepimiz ateşin etrafında toplandık.

---------

"Daha güzel günlere!" diye bağırdım elimdeki vişne suyunu diğerlerinin içecekleriyle tokuştururken. Herkes bir çocukluk anısını anlatıyordu sırayla. Çağrı çıktığı ağaçları, oyuncak araba koleksiyonunu; Arya parçaladığı müzik aletlerini, bayram kahvaltılarını ve çaldığı kapıları; Arın sürekli gittiği kütüphaneyi, annesiyle gezdiği ülkeleri anlatıyordu. Sıra bana geldiğinde anlatabileceğim bir geçmişim olmadığından daha güzel günlerin gelmesini dilediğim bir cümleyle kadeh kaldırmaktan başka bir şey yapamazdım zaten. Neyi anlatacaktım ki? Çocukluğum... Cayır cayır yanan bir salıncak vardı ve alevlerin arasında gökyüzüne dokunmaya çalışan kanatları kırık bir kelebektim ben. Bundan fazlası değil.

AYNALAR Where stories live. Discover now