3. Bölüm-Sahaf

24.7K 1.3K 97
                                    

3.BÖLÜM "SAHAF"

Nilda yemek boyunca gerekmedikçe konuşmadı. Aklında, karşısında oturan adama dair birçok soru işareti olsa da hiçbirisini dile getirmedi. Çünkü soru ve cevaplar sohbet ortamı yaratacağı için insanları birbirine yaklaştırırdı. Kafasındaki düşüncelerle önce saatine sonra karşısındaki adama baktı. "Gezimize yarın devam edebilir miyiz? Bugün halletmem gereken başka önemli işlerim var."

Mehmet her zamanki ciddiyetiyle, "Elbette. Nasıl olsa bir süre daha buralardayım. Bolca vaktim var," diye cevap verdiğinde, Nilda'nın aklındaki sorulardan bir tanesi cevabını bulmuş oldu. Demek ki, ileriki günlerde onu görmeye devam edecekti.

Genç adamla vedalaştıktan sonra Behiye'nin pastanesine doğru yürümeye başladı. Ama öncesinde, birkaç gün önce keşfettiği sahafa uğrayıp geceleri ona eşlik edebilecek birkaç kitap almak istedi. Dükkânın kapısından içeriye adım attığında duyduğu konuşmalarla olduğu yerde kalakaldı. Dükkân sahibi yaşlı adam, karşısındaki başka bir adamla yalvarırcasına konuşuyordu. "Bakın, ben o kadar para kazanmıyorum ki size vereyim. Yapmayın ne olur!"

Diğer adam sert ve taviz vermiyordu. "Sana yirmi dört saat süre. Vakit dolduğunda tahsilat için burada olacağım!"

Duyduklarıyla öfkeye kapıldığında, parayı isteyen adam onu fark edince hızla dışarıya çıktı. Son yarım saattir, sıkıntıdan ter döken dükkân sahibi, derin bir nefes alarak hiçbir şey olmamış gibi tebessüm etmeye çalıştı. "Hoş geldin, kızım. Sana nasıl yardımcı olabilirim?"

Nilda yolda gelirken, aldığı suyu çantasından çıkartıp yaşlı adama uzattı. "İyi görünmüyorsunuz. Bir yudum almak ister misiniz?"

Yaşlı adam, o an ellerinin titrediğini hissetti. Sinirden bütün vücudu da elleriyle birlikte titriyordu. "Çok mu belli oluyor?" diyerek genç kızın uzattığı suyu alıp dediği gibi bir yudum içti.

"O adam kimdi? Sizden ne istiyordu?" Aslında ne döndüğünü az çok tahmin edebiliyordu. Dükkân sahibi ufak tefek bir adamdı. Cılız gövdesini yakınındaki sandalyeye bezgince bırakıp alnını ovuşturdu. "Ne olacak, haraç istiyorlar, kızım. Sanki şu ufacık yerden çok para kazanıyormuşum gibi."

Nilda aldığı cevapla daha da öfkelendi. "Ama burası dağbaşı değil ki! Bu haydutları neden şikâyet etmiyorsunuz?"

Adam acı acı tebessüm etti. "Kızım, bunlar bir kişi değil ki. Tehlikeli adamlar. Geçen gün, para alamadıkları için yan taraftaki manifaturacının dükkânını yaktılar. Çok acımasızlar."

Adamın hâline çok üzüldü ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bir süre kitaplara bakıp, içlerinden iki tane seçtikten sonra isminin Necdet olduğunu öğrendiği sahafa veda ederek Behiye'nin pastanesine gitti. Annesi gibi sevdiği kadın onu sevgiyle karşılayıp, üzerindeki mutfak önlüğünü çıkartarak yanına yaklaştı. "Eee anlat bakalım, iki gündür nerelere kayboluyorsun?"

Nilda ne söyleyeceğini bilemedi. Ona Mehmet'ten bahsetmek istemedi. Çünkü yarım saat önce sahafta yaşadıkları yüzünden zaten çok gergindi. "Her zamanki gibi geziyorum. Değişik bir şey yok." Onlar sıradan konular üzerinde sohbet ederken yanlarına elindeki küçük not defteriyle çalışanlardan birisi yaklaştı. "Behiye Hanım, listeye elmalı turtayı ekleyecek miyiz?"

Behiye, gözlerini açıp kapatarak çalışanına onay verdikten sonra göz kırptı. "Evet, ekleyeceğiz. Hatta elmalı turtanın yanına profiterol de ekleyebilirsin."

Profiterolü duyan genç kızın ağzı, iştahla sulandı. "Bu aralar buradan çıkamamanın nedenini şimdi anlıyorum. Siparişlerin bu kadar yoğun olduğunu bilmiyordum," diye yorum getirdi. Behiye karşısında oturan kızın ellerine uzanıp sıkıca tuttu. "Bu, müşteri siparişi değil, bebeğim. Belediyenin yardım amaçlı düzenlediği kermes için hazırlık yapıyoruz. Sen de bize katılmak istersen, stantta yardıma ihtiyacımız olacak."

Kara Yazım (Tüm bölümleriyle tekrar yayında)Where stories live. Discover now