26.Bölüm VEDA part2

12.6K 1.1K 77
                                    


Aklını kaçırdığını düşündükleri babaannesinin yanına giden Mehmet ona hesap sordu. "Nilda'ya, bana, anneme yaptıklarının cezasını ödeyeceksin! Şu hâlinle ne yapmaya çalışıyorsun, yeni planın ne bilmem ama yolun sonu Cahide Hanım!"

Cahide, onun sözlerine karşılık ağlamaya başladı. "Lütfen baba! Onu seviyorum! Ne yaparsan yap, bizi asla ayıramayacaksın!"

Müzeyyen ve Mehmet, olanları anlamaya çalışırken Oktay yanında iki polisle odanın kapısından girdi. Onlar da yaşlı kadını gördüklerinde en az içeridekiler kadar şaşırdı.

Çok zorlansalar da on dakika sonra babaannelerini ekip arabasına bindirdiklerinde üç kardeş yan yana duruyorlardı.

Daha fazla dayanamayan Müzeyyen, "Sizce de gerçekten kafayı yemiş olabilir mi?" diye sordu.

Oktay başını olumsuz anlamda sağa sola salladı. "Sizce yaptıkları normal bir insanın yapabileceği şeyler mi?"

Cahide'nin gidişinin ardından Oktay da emniyete gitmek için arabasına binerken Tuğba'nın aracı bahçe kapısında göründü. Birkaç dakika sonra Hazal arabadan inip annesine sarıldı. Genç kızı gören Oktay, arabasının açtığı kapısını kapatıp yanlarına geri döndü. Tuğba Müzeyyen'e bakarak, "Bitti mi?" dedi.

Müzeyyen'in aklında ise akıbetini bilmediği kocası vardı. Erdem'in ölmüş olma ihtimali o kadar ağır geliyordu ki bunu dile getirmekten çok korkuyordu. Hazal'ın duymaması için kısık sesle, "Erdem hakkında henüz hiçbir şey öğrenemedik," derken, küçük kız annesinin yanına yaklaşarak, eteğinden çekiştirip işaret parmağıyla evi gösterdi. Son bir yıldır ilk kez konuşarak, "Orada!" dedi.

Kızının ne söylemeye çalıştığını anlamayan Müzeyyen, Hazal'a sıkıca sarıldı. "Bebeğim, sonunda konuştun!" dedi gözyaşlarıyla. Müzeyyen kadar Mehmet ile Oktay da aylar sonra Hazal'ın sesini duymaktan dolayı çok mutluydular.

Öyle ki, sevinçten ağzından çıkan o tek kelimeyi kimse anlamadı. Çocuk geri çekilip az önceki yaptığı gibi işaret parmağıyla evi gösterdi. Sağ ayağını üç kez arka arkaya yere vurarak yüksek sesle bir kere daha, "Orada!" dedi ve annesinin elini tutarak çekiştirdi. Mehmet, Oktay ve Tuğba, Müzeyyen gibi onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyorlardı. Bir şeylerden şüphelenen Tuğba, "Sanırım bize bir şey göstermek istiyor," dediğinde hep birlikte küçük kızın onları yönlendirmesine izin verdiler.

Birlikte içeriye girip bodrum kata indiler. Burası evin kileriydi. Fakat hiçbirisi, kiler olarak kullanılan odanın yanındaki kapıyı daha önce merak etmemişlerdi. Hazal kapının önünde durdu. "Orada!"

Mehmet, meraklanarak kapıyı açmaya çalıştı ama kilitliydi. Oktay üst kata çıkıp evin personellerine odanın anahtarını sordu ancak kimseden olumlu bir cevap alamadı. Tekrar aşağıya indiğinde geriye tek bir şey kalmıştı. Ya kapıyı kıracaklardı ya da çilingir çağıracaklardı. Ancak Hazal'ın sabırsız tavırları yüzünden daha fazla bekleyemezlerdi. Mehmet açmak için kapıya yüklendiğinde bunun hiç de göründüğü kadar kolay olmadığını anladı. Oktay da ona destek olunca birkaç deneme sonunda amaçlarına ulaştılar. Kapı açıldı. İçerisi karanlık olduğu için tek gördükleri odadaki karartıydı. Kızların içeriye girmesini engelleyen Mehmet, cebinden telefonu çıkartıp, el fenerini açtığında Oktay'la birbirlerine baktılar. Karşılarında duran adamın saçı sakalı birbirine karışmıştı. Mehmet kapıdaki ayak tıkırtısını duyunca, "Sakın abla! Orada kalın!" dedi. Çünkü Hazal'ın böyle bir görüntüyle yüz yüze gelmesini istemiyordu. Oktay baygın olan adama yaklaşıp nabzına baktı. Yaşıyordu. Tanıdık birisi olup olmadığını anlamak için yüzüne düşen saçı geri çektiğinde tanıdılar Erdem'i. Mehmet hemen dışarıya çıkıp Müzeyyen'den Hazal'ı uzaklaştırmasını istedi. Babasını bu hâlde görmenin çocuk üzerinde nasıl bir travmaya sebep olacağını düşünmek bile istemiyordu. Ablası ne olduğunu anlamadığından, "Neler oluyor, Mehmet?" diye sordu.

Kara Yazım (Tüm bölümleriyle tekrar yayında)Where stories live. Discover now