11.Bölüm - KİLİTLİ KAPILAR

15.3K 1.1K 106
                                    


Bütün geceyi uykusuz geçiren Nilda, sabah yatağında otururken odanın kapısı açıldı. Mehmet'i gördüğünde, "En azından kapıyı çalmayı deneyebilirsin," dedi.

Ama o, onun uyarısına cevap vermek yerine, "Hadi kahvaltıya iniyoruz," diye cevap verdi.

Birkaç dakika sonra kahvaltı için aşağıya indiklerinde Oktay, Müzeyyen ve Cahide Hanım, kahvaltı için onları bekliyorlardı. İçeriye ilk girdiklerinde Nilda'nın dikkatini çeken, Müzeyyen'in yanında oturan altı yaşlarındaki kız çocuğu oldu. Mehmet, küçük kızın yanına giderek saçlarına küçücük bir öpücük bıraktı. "Küçük prenses dayısını özlememiş sanırım?"

Genç adamın sözlerine karşılık, çocuk herhangi bir tepki vermezken, Müzeyyen kızına Nilda'yı göstererek, "Meleğim, seni Nilda'yla tanıştırayım. Nilda, dayının karısı ve artık bizimle birlikte yaşayacak," dedi.

Çocuk, göz ucuyla genç kıza baktıktan sonra mutsuz bakışlarını tekrar önündeki tabağa çevirdi. Nilda tanışmalarından dolayı memnun olduğunu söylese de küçük kız ona bir daha bakmadı.

Akşamki yemek gibi kahvaltı da sessiz geçmiş, sonrasında çocuğun bakıcısı gelip küçük kızın ellerini yıkamak için lavaboya götürmüştü. Müzeyyen, Nilda'ya açıklama gereği duyarmış gibi, "Hazal, biraz içine kapanık bir çocuk. Babasıyla boşanmamızı bir türlü kabullenemiyor," dedi. Söz konusu boşanma davası olunca aklına kendi ailesi geldi. Yirmi üç yaşında olmasına rağmen, kendisi bile ailesinin dağılmasını kabullenemezken küçücük çocuğun dünyasında kim bilir ne fırtınalar kopuyordu? "Onu çok iyi anlıyorum."

Nilda, Müzeyyen'e bir pedagogdan yardım alıp almadıklarını sorarken Mehmet'in cep telefonu çaldı. Genç adam karşısındaki kişiye, "Teşekkür ederim," dedikten sonra telefonu kapattığında burnundan soluyordu.

Cahide meraklanarak, "Can sıkıcı bir durum mu var, oğlum?" dedi.

"Birisi evlilik haberimizi medyaya duyurmuş!"

Onun bu hâline anlam veremeyen Müzeyyen keyiflenerek, "Ah, işte bu çok güzel bir haber! Demek haberi bugünkü baskıya yetiştirebilmişler," dedi.

Nilda ve Mehmet'in evlilik haberlerinin medyaya yansıtılması, Cahide'nin moralini bozdu. Çünkü planlarına göre kısa sürecek olan bu evliliğin dillendirilmesi aklında yoktu. Nasıl gizli saklı yapıldıysa aynı gizlilikle günü geldiğinde sona erecekti. Ancak yapılan haber yüzünden şimdi bir de memleketteki akrabalarına açıklama yapması gerekecekti. Torununu kimselere duyurmadan nikâhlandırması, dedikodulara neden olacağı gibi ayıplanacaktı da. Özellikle de gösterişte yarış hâlinde olduğu eltisi Suzan, eline geçen koz sayesinde onunla uğraşmak için elinden geleni ardına koymayacaktı.

Onun düşünceli hâline aldırmayan Müzeyyen, yaşlı kadının aklından geçenlere inat yaparmış gibi sessizliği bozdu. Önce Nilda'ya gülümsedikten sonra bakışlarını en az babaannesi kadar huzursuz görünen Mehmet'e çevirdi. "Düğün organizasyonunuz bana ait kardeşim!"

Cahide, torununun kurduğu cümleyle sinirlenip ayağa kalktı. "Ne düğünüymüş? Senden böyle bir şey isteyen oldu mu ki kafana göre iş yapıyorsun? Hem sen nasıl olur da ailemiz hakkında haber yaptırırsın? Size kaç defa ailemizi basından uzak tutmanızı söyledim ama görüyorum ki kalın kafanız anlamamış!"

Cahide'nin ani çıkışıyla Müzeyyen'in gözleri dolarak ayağa kalktı ve koşarak bulundukları odadan çıktı. Duruma daha fazla dayanamayan Oktay için artık müdahale vakti gelmişti. Ablasının incinmesine hiçbir zaman müsaade etmeyen genç adam, elindeki çatalı masaya çarparak, ayağa kalkıp babaannesinin karşısında durdu. "Her zamanki gibi yakıp yıkmakta üzerine yok. Ablamın ne kadar zor günler yaşadığını bilmezmiş gibi böylesi üzerine gitmen çok çirkin, babaanne. Bugün, aylardır ilk defa heyecanlandığını gördüm. Kardeşi evlendiği için dünden beri neşe saçıyor ve sen onun mutluluğunu yok sayarak hevesini kursağında bıraktın. Bravo sana!"

Kara Yazım (Tüm bölümleriyle tekrar yayında)Where stories live. Discover now