20.bölüm GİDEMEZSİN part1

14.5K 1.1K 179
                                    

Behiye, yerleştikleri otel odasında gün doğarken uyuyabilmişti. Onu yalnız bırakmayan Gülseren, Behiye uykuya daldığı an, yan odada kalan Ayhan'ın yanına gitti. "Sakinleştirici sonunda etkisini gösterebildi." Gülseren'i dinleyen Ayhan dalgındı. Oturduğu koltukta kıpırdanırken İlter'i aramakla aramamak arasında bocalıyordu. Gerçi vakit çok geç olmamış olsaydı, çoktan aramıştı. İçinden, "İlter, kardeşinin ve yeğeninin yaşadıklarını bilmeli!" diyordu. Ama ya Behiye kendisi anlatmak isterse? Düşündükçe kafası daha da karıştı. Sonra bir anda aklına gelenle yorulduğu her hâlinden belli olan eski karısına döndü. "Ya Nilda bizi affetmezse? Ya bir daha görmek istemezse?"

Gülseren de en az onun kadar korkuyordu ama onun korkuları sadece bunlarla sınırlı değildi. Ayhan'ın sadece kendilerini düşünmesine sitem eder gibi, "Şu an için bizi affetmesi isteyebileceğim en son şey. Senin de öyle olmalı. Çünkü daha önemli bir önceliğimiz var. Behiye'nin babası onların varlığını öğrenirse işte asıl kıyamet o zaman kopar! Nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzun farkında mısın?" dedi.

Ayhan suçlanmış gibi omuzlarını düşürerek gözlerini yere çevirdi. Gülseren haklıydı. Haklıydı ama o daha çok, Nilda'nın babası olmayı tercih ediyordu. Yıllardır kendisini buna öylesine inandırmıştı ki, Behiye'yi gerçekten kızlarının teyzesi varsaydığından tehlikeyi bir anlığına yok saymıştı. O bunları düşünürken, Gülseren odanın içinde dolanarak akıl yürütmeye başladı. "Demek hiçbir şey bizim sandığımız gibi değilmiş. Aslında Behiye korkularında haklıymış. Adam, onunla intikam almak için evlenmiş. Yani ben söylediklerinden bunu çıkarttım. Hatta kızımızın canını yakmak için bizi kullandı. Anlamadığım, bu adam gerçeği nereden ve nasıl öğrendi? Ah Nilda, Ah! Benim güzel kızım, kim bilir şimdi nasıl acı çekiyordur?"

Gülseren yüksek sesli düşünürken aynı zamanda yaşaran gözlerini siliyordu. "Şimdi ya o adam ve ailesi kızımıza kötü davranıyorsa? Evdeki bakışlarını gördün! Onu o kötü kalpli insanların eline bırakamayız!"

Ayhan hiç düşünmeden, ayağa kalkıp eski karısına sıkı sıkı sarıldı. "Ağlama artık! Sana söz veriyorum, sabah ilk iş olarak Nilda'yı görmeye gideceğim."

Nilda yatağında sancıyla uyandı. Zaten sabaha kadar da doğru düzgün uyumamıştı. Onun hareketliliğini hisseden Müzeyyen, uyukladığı koltuktan doğruldu. "İyi misin?"

Genç kız, başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Sanırım değilim!"

Onun yüzünün kireç gibi olduğunu gören Müzeyyen, hemen acil durum butonuna bastı. Odaya gelen hemşire olumsuz bir şeyler olduğunu anlayınca aceleyle doktoru çağırdı. Gece durdurulan kanama tekrar başlamıştı. Yapılan kontrolden sonra doktor çok ümitli olmasa da "Size yaptığım iğnenin bebeğin tutunmasını sağlayacağını umuyorum," dedi.

Nilda duyduklarına rağmen herhangi bir üzüntü hissetmedi. Hayatta en sevdiği şey çocuklar olmasına rağmen bu bebeğin doğmasını isteyip istemeyeceğinden emin değildi. Nefret dolu bir baba, ezilmiş bir anne, küçücük bir çocuğa ne verebilirdi ki? Gece, kendi doğum gününde öğrendiklerinden beri ruhu çekilmiş gibiydi. İstese de gözyaşı dökemiyordu artık. Sanki göz pınarları kurumuş gibi tek bir damla akıtmıyordu. Onun sessizliğinin aksine, Müzeyyen çok üzgündü. Bu bebeğin kardeşi ve Nilda arasında çok güçlü bir bağ oluşturacağını, her şeyi düzeltmek için bir umut olduğunu düşünüyordu.

İkisi konuşmadan birbirlerine baktıktan sonra genç kız daha fazla dayanamadı. Sabaha kadar başında abla şefkatiyle bekleyen kadına, "Benden nefret etmiyor musun?" dedi.

Müzeyyen onun sorusuyla yanına yaklaşıp, saçlarını okşarken cevap verdi. "Neden nefret edeyim ki?"

Nilda duyduğuna inanamıyordu. Başını kaldırıp onun gözlerine bakmak istese de yapamıyordu. "Çünkü annenin ölümüne Behiye teyze sebep olmuş," dedi sadece. Behiye'den hâlâ teyze diye bahseden genç kız, onu annesi olarak göremiyordu.

Kara Yazım (Tüm bölümleriyle tekrar yayında)Where stories live. Discover now