Küçük İntikam

3.4K 232 5
                                    

Kitabımdan yeni bir sayfayı çevirirken önümdeki kaseden bir çilek daha aldım. Cecilia ve Ariana dibimde sürekli nişanda giyecekleri kıyafetten, nişandan sonraki kutlamada giyecekleri başka bir kıyafetten, gece yapılacak olan baloda giyecekleri tamamen başka bir kıyafetten daha bahsediyorlardı. Güya bu pikniğin amacı ablamı nişan hazırlıklarından biraz olsun uzaklaştırmaktı. Ama bunlar oturmuş, üç saat boyunca kıyafetlerden bahsetmişlerdi.

"Üç saattir aynı şeylerden bahsediyorsunuz. Yeter." deyiverdim birden kitabı kapatıp. Cecilia o güzelim yeşil gözlerini devirdi. "Abartma Asha. Bir saattir oturuyoruz burada."

"Bir saattir aynı şeylerden bahsediyorsunuz. Yeter."

"Senin de nişanın olsun o zaman anlarsın bizi." dedi Ariana birden. Cecilia'da ona hak verircesine başını salladı. Prensesin uzun kıvırcık saçlarına göz gezdirdim. Tam yolmalıktı. Dediklerine burun kıvırdım. "Hiç sanmıyorum. O zaman da burada oturup sakin sakin çileğimi yiyor olacağımdan eminim."

Ariana'nın gözleri inanmazca açıldı. "Nişanda ne giyeceğini hiç düşünmüyor musun?'

"Benim yerime de siz düşünürsünüz gibime geliyor. Kıyafete meraklı olan sizlersiniz."

Söylediklerimle birlikte kızardı. Ona gözlerimi devirdim. Bunda kızarılacak ne vardı sanki. Cecilia ise bana tahammül edemez gibi içini çekti. "Boşver onu Ari. Asha her zaman ailemizin asi üyesi olmuştur." diye söylendi. Ardından hınzırca gülümseyerek konuyu değiştirdi.

"Ee, anlat bakalım. Erik'le nasıl gidiyor?"

Umursamıyormuş gibi yeniden kitabını açtım. Ama gözlerim hiçbir satırı görmüyordu. Vücudumun bütün parçasıyla dikkatim Ariana'da olmasına rağmen belli etmemek için canımı dişime takmıştım. Cecilia tam da merak ettiğim şeyi sormuştu. Erik'le neredeyse her gün kol kola giriyor, bahçede bitmek bilmeyen yürüyüşler yapıyorlardı. Ariana yine kızardı. Bu sefer bu durum beni hiç kızdırmamış, kuşkulandırmıştı. Kızarılacak ne yaşamışlardı ki? Gözleri hülyalı hülyalı uzaklara baktı. "Erik çok kibar, çok romantik bir beyefendi. Onunla nişanlanacağım için çok şanslıyım." diye mırıldandı bir kedi gibi. Aldırmıyormuş gibi davranmak öyle zordu ki şu an. Biri kızgın bir şişi saplasaydı kalbime bu kadar yanabilirdi canım. Cecilia'dan hoşnut dolu bir ses yükseldi.
"Ne gibi romantik mesela?"

Ariana kıkırdayarak saçlarından bir tutamı eline alıp oynamaya başladı. "Dün beni göle götürdü. Ah, öyle güzel bir gündü ki!" Sonra birden sesi alçaldı. "Çok utanıyorum ama söyleyeceğim. Beni öptü. Öyle güzeldi ki! Öpüşmenin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum."

Birden Cecilia'da onunla birlikte kıkırdamaya başladı. "Philipp'de beni ilk öptüğünde aynı şeyleri düşünmüştüm. Öyle güzeldi ki!"diye iç geçirdi. Elimdeki kitabın kapağını sımsıkı tutmaktan parmaklarım bembeyaz olmuştu. Daha demin kızgın şiş mi demiştim? Başımdan aşağı kaynar su dökülse bu kadar yanardım sanırım. Ah, keşke dökülseydi de kalbimdeki bu garip sancı geçseydi. Nefes alamıyordum sanki. Ariana ise devam ediyordu. "Öyle kibardı ki beni tutuşu, öpüşü. Baş döndürücüydü."

"Bizim Erik'e bak sen? Değil mi Asha?" diye güldü Cecilia.

İsmimi duyduğum gibi hızla kitabımı kapattım ve ayağa kalktım. "Size iyi eğlenceler." diye mırıldanıp koşar adım yanlarından ayrıldım. Gözlerimden akmaya çalışan gözyaşlarımı bastırdım. Ne diye ağlayacaktım ki? Ağlamam için bir sebep mi vardı? Odama kapanmak için koştururken bir bedene çarptım. Başımı kaldırdığım zaman Erik'in çikolata rengindeki gözleri ile karşılaştım. "Sen sefere falan çıksana, habire saraydasın. Nedime olsan bu kadar olurdu yani!" diye patladım. Dediklerimi umursamayıp omuzlarımı kavradı. "Neyin var? Bir şey mi oldu? Piknik yapmıyor muydunuz?"

Asi Prenses | Andarkan Serisi 2Where stories live. Discover now